Ölmek üzere tradutor Russo
638 parallel translation
Yoldan çekil! Ölmek üzere olan biri için yeriniz var mı?
У вас найдётся место для умирающего?
Annemin ölmek üzere olduğunu duydum ve onu görmeye geldim. Ve... göreceğim de.
Я пришёл с ней повидаться, я намерен её увидеть
Ve biz ölmek üzere olanlar, seni selamlıyoruz.
И мы, которые должны умереть, приветствуем тебя.
Ben ölmek üzere olan bir adamım.
Мне уже умирать пора. Я не слышу.
- Ölmek üzere olan biriyim diyorum!
Я говорю, мне пора умирать.
Çünkü içerideki adam ölmek üzere.
Потому, что этот парень умирает.
Ölmek üzere olan yaşlı kadınların, ölmüş kocalarını andıkları bir evde kalmıştım. Harabiyet ve solgunluk!
Я жила в доме, где умирающие женщины недобрым словом поминали своих умерших мужей.
Ben ölmek üzere olsam ne yapardın?
Что ты будешь делать, если я умру?
Ama akbaba sadece ölüleri veya ölmek üzere olanları kemirir.
Но жертвы грифов, только мертвые или умирающие.
Henri hayatım, ölmek üzere olduğunu duyduk ve seninle vedalaşmaya geldik.
Анри, милый, ты умираешь? Мы пришли попрощаться.
Şimdi, Bayan Lacey, Ölmek üzere olan bir adam nasıl buraya kadar tek başına gelebilir?
Ну, миссис Лэйси, как этот парень мог добраться сюда один, если он умирал?
Yaşlı Christine'nin söyledikleri ölmek üzere olduğunu düşündürdü.
Старая Кристина болтала, что ты почти покойник.
Ölmek üzere olan bir kadına hiç mi saygınız yok?
Никакого уважения к умирающей женщине.
Ölmek üzere olanlar sizi selamlıyor.
Идущие на смерть приветствуют тебя!
Düşmekte olan bir adama destek olursun ve düşmekte olan bir adam da ölmek üzere olan bir adamdır.
Ты понимаешь, человек, которого держат за руки, должен скоро упасть. А когда человек должен упасть, значит, он при смерти.
Kan kaybından ölmek üzere.
- И он медленно умирает.
Zavallı adam açlıktan ölmek üzere olan ailesini de yanına alıp, iş bulmak uğruna memleketini terk etmiş.
Сильный человек оставляет свой город и... голодающую семью в поисках работы.
Ölmek üzere olduğumdan sahtekarlık yaptığım doğru değil.
Да, я не была при смерти.
Ölmek üzere olan bir adama gülmek uygun olmaz.
Неправильно это, смеяться над человеком, который вот-вот умрет.
Ölmek üzere.
Она умирает.
Hepimiz ölmek üzere olduğumuza göre, bu kolyeyi kabul etmenizi bir kez daha rica ediyorum, sizin ve benim halkımın umutsuz isteklerine duyduğunuz saygının bir ifadesi olarak, barış için.
Раз уж мы все равно погибнем, я прошу вас снова принять это ожерелье и надеть его как символ несбыточной мечты наших народов о мире.
Ölmek üzere olabilir.
А если он ранен или умирает?
Ölmek üzere olan yaşlı bir adamın günah çıkarması için.
Надо отпустить грехи умирающему.
Göğüsleri, ölmek üzere olan bir sakatı bile canlandırır.
Эти девки воскресят и умирающию плоть
Katolikliği reddedenler gelirlerinin % 10'nunu ceza olarak ödemek, veya ölmek üzere sürgüne gönderilmek zorunda bırakıldılar.
Отказавшиеся от католичества были оштрафованы на 10 % от их состояния и высланы из страны под страхом смертной казни.
Annesi konuştu, " Ele geçirilmedin, ve ölmek üzere değilsin.
Его мать говорит : " Ты не одержим, ты не практически умираешь,
- Ölmek üzere olmalı. Bu adamın can çekişmesi daha ne kadar sürecek?
- Должно быть, он сейчас доживает последние часы.
ölmek üzere olduğumu mu söylüyorsun?
Вы хотите сказать, что я скоро умру?
Neden ölmek üzere olan bir adam sahte isim versin?
Зачем человеку, идущему на смерть, брать чужое имя?
Bu adam ölmek üzere.
Этот человек сейчас умрет.
" açIıktan ölmek üzere tutmak için planlanmıştır.
"чтобы держать общество на грани голода".
Gerçeklik insan zihnindedir. Hatalar yapan ve yakında ölmek üzere olan akıIda değil kollektif ve ölümsüz Parti aklındadır.
Реальность существует в человеческом разуме... но не в каждом отдельном разуме... который совершает ошибки, а затем исчезает... а в разуме всей Партии... который коллективен и бессмертен.
Ve hasta ve ölmek üzere olanlara da saldıracaklar.
Они также нападают на больных и умирающих.
12 yaşında, o sırada ölmek üzere olan büyükannem anneme dönüp onun himayesine girmemi kabul etti.
Когда мне было 12 лет, моя бабушка умерла разрешив мне вернуться под опеку моей матери.
Bir gurup insan onun ölmek üzere olduğunu söylüyor.
Да полно людей об этом говорят. Говорят, что он на краю могилы.
Dostum, ölmek üzere olduğuna inanmıyorum.
Друг мой, я не вижу, что смерть рядом с вами.
Acelesi var. Karısı ölmek üzere.
Но у него нет времени, жена при смерти.
Üç günlük bir rekoru var.Karısı ölmek üzere.
Ехал три дня без перерыва. Его жена при смерти.
Karısı sakat, çocukları da açlıktan ölmek üzere. Sen çürümüş bir yalancısın.
Его жена калека, а дети на грани голодной смерти.
Hepsi ölmek üzere.
Они все засыхают.
Bunadı ve ölmek üzere.
Она состарилась и скоро умрет.
" Buradaki adamların açlıktan ölmek üzere olduğu ilk tahminim olurdu.
Моей первой мыслью было то, что люди здесь умирали с голоду.
Savaş alanındaki yaralı, ölmek üzere olan askerler hakkında hikayeler okudum. Anneleri için bağırdılar. Ve oğlumun benim için bağırdığını çoğunlukla merak ediyorum.
Я читала рассказы... о солдатах на полях битв, знаете, раненых... умирающих и они звали своих матерей, и я часто думаю, звал ли меня мой сын.
Bir saat bile gecikme. Yakın bir arkadaşım ölmek üzere.
БЛИЗКИЙ ДРУГ ПРИ СМЕРТИ НЕИЗВЕСТНОЕ ЗАБОЛЕВАНИЕ
Duyan da ölmek üzere olduğunu zanneder.
Перестань
Cola gibi, Acitrezza'da açlıktan bitap düşmüş ve ölmek üzere olan, zincirlenmiş köpek gibi çocuklara ne vaat ediyor?
Умереть от голода в Ачи Трецца,..
Bu adam ölmek üzere.
А этот человек, возможно, при смерти.
- Bu ölmek üzere... olan adam cesaret ver.
Дай мне сил, прошу Тебя.
Ölmek üzere olduğunu sanıyorlar.
- Побудь им.
Betelgeuse'dan gelmiş ve şu anda bir Betelgeuse ağıdı söylemekte olan, tuhaf yol arkadaşlarının yanında, ölmek üzere oldukları bu yerde kurşun yağmuru altındadırlar.
которые в данный момент поют бетельгезианскую песнь смерти. Это то, что компьютерный блок собирается сделать.
Ölmek üzere misin?
О, боже мой, ты что, умираешь?