A war перевод на турецкий
15,944 параллельный перевод
He knows that we have a war to fight.
Mücadele etmemiz gereken bir savaş olduğunu biliyor.
It's like a war going on, but right now, it's stopped.
Savaş gibi, ama şu an durdu.
She was in that accident at the bridge a War ago. Private tutoring since 5th grade, a great English teacher at school...
Okulda çalışan harika bir İngilizce öğretmeninden 5.sınıftan bu yana özel ders alıyor.
Are you trying to start a war with them?
Onlarla aramızda savaş mı başlatmaya çalışıyorsunuz?
I do not wanna start a war with you.
Sana savaş açmak istemiyorum.
Are they trying to start a war, sending over three soldiers?
Üç özel kuvvet ekibi üyesini göndererek savaş mı çıkarmaya çalışıyorlar?
Did a war break out?
Yoksa savaş mı çıktı?
The police are fighting a war which it should have been declared.
Polis ilan edilmiş olması gereken bir savaş mücadele ediyor.
This guy is a war hero.
Bu adam bir savaş kahramanı.
But this is a war I need to fight alone.
Ama bu yalnız çarpışmam gereken bir savaş.
If it came out that civilians were killed on her watch... a war hero, no less... her career would have been over.
Eğer sivillerin onun gözetiminde öldürüldüğü ortaya çıksaydı bir savaş kahramanının bir de... kariyeri biterdi.
When you're fighting a war, you don't really make friends.
Bir savaşı sürdürürken, gerçek anlamda dost edinmezsiniz.
After a war, some men turn their backs on you.
Bir savaştan sonra, bazı adamlar sana sırtını dönerler.
And he's gonna turn this city into a war zone to find him.
Ve onu bulmak için bu şehri bir savaş alanına çevirecek.
I can't let you start a war - for the wrong reasons.
Yanlış nedenlerden bir savaş başlatmana izin veremem.
- Maybe a war is what I need.
- Belki de savaşa ihtiyacım vardır.
Stick likes his fortune-cookie wisdom, but... that's all he needed,'cause he was training children to fight a war.
Stick, fal kurabiyesi bilgeliğini seviyor, ama daha fazlasına ihtiyacı yoktu çünkü çocuklara savaşmayı öğretiyordu.
The fact remains that the city you're sworn to protect is ground zero in a war it doesn't even know is happening.
Gerçek şu ki korumaya yemin ettiğin şehir var olduğunu bile bilmediği bir savaşın eşiğinde.
I know we're in the midst of a war, but can't we maintain our honor?
Savaşın ortasında olduğumuzun farkındayım ama en azından onurumuzu koruyabilir miyiz?
A resistance hero or a war criminal?
Bir kahraman mı, savaş suçlusu mu?
America finds itself in a crippling depression and on the verge of a war on two fronts.
... Amerika kendini ülkeyi felç eden bir buhranın içinde buldu. Üstelik iki farklı cephede savaşın eşiğine gelmişti.
After years of trying to establish peace with the Indians, President Grant is now provoking a war.
Kızılderililerle barış sağlamak için harcadığı onca yıldan sonra Başkan Grant savaş çıkması için kızılderilileri kışkırtıyordu.
In order to turn the tide of war, Gen. MacArthur orders a covert operation involving 8 men
General MacArthur, savaşın gidişatını değiştirmek için 8 adamı gizli bir operasyonla görevlendirir.
Two days after the war broke out in Korea, I made a secret trip there from Tokyo to assess the damage. I made a secret trip there from Tokyo to assess the damage.
Kore savaşının patlak vermesinden iki gün sonra zararı değerlendirmek için Tokyo'dan gizli bir yolculuk yaptım.
This war will not end by a politician simply drawing some line on a map.
Bu savaş, bir politikacının haritada basit bir çizgi çizmesiyle bitmez.
He wants a limited war?
Sınırlı bir savaş mı istiyor?
Communism cannot be contained with a limited war.
Komünizm sınırlı bir savaşla bitirilemez.
When the war is over, come over for dinner. My wife makes the best noodles. And a pint to boot.
Savaş bittiğinde akşam yemeğine gel kafayı da çekeriz.
I can open with PTSD as a mitigating factor, focus on Castle's time at war.
Hafifletici sebepler ile başlayabilirim Castle'ın savaş zamanından falan bahsederek.
But the war you waged on New York City... it got you nowhere.
Ama New York'a karşı açtığın savaş seni hiçbir yere getirmedi.
'Cause right now you're tied to a chair... spouting rhetoric about an ancient war.
Çünkü sandalyeye bağlısın ve çok eski bir savaştan söz ediyorsun.
All right, you've been using this war as an excuse since the day I met you, and you still haven't told me a goddamn thing about it.
Seninle tanıştığımız günden beri bu savaşı bahane olarak kullanıyorsun ve hala bununla ilgili hiçbir şey söylemedin.
Thanks to your efforts, Vandal Savage was not in prison for the sale of a nuclear weapon in 1975. You prevented the Soviet Union from winning the Cold War in 1986.
Sizin uğraşlarınız sayesinde Vandal Savage 1975 yılındaki nükleer silah satışında hapishanede değil ve 1986 yılında Sovyetler Birliğinin de Soğuk Savaşı kazanmasını engellediniz.
She gets what she wants, and I get what I want... a nice juicy gang war.
O istediğini alacak, ben istediğimi alacağım mis gibi çete savaşı işte.
You mean you offered to help prevent a gang war, right?
Bir çete savaşını önlemek için teklif ettiğini söylemek istedin heralde?
If this escalates to a gang war...
Eğer bu bir çete savaşına dönüşürse...
What? I was promised a gang war.
Ben çete savaşı bekliyordum.
With any luck, we may even have a bidding war on our hands.
Şansımız yaver giderse teklif savaşına bile girebilirler.
But I want your people to see that we're better than General Lane, because maybe then we'll find a way to end this war.
Ama halkının General Lane'den daha iyi olduğumuzu görmesini istiyorum. Belki o zaman bu savaşı durdurmanın bir yolunu bulabiliriz çünkü.
Captain, I'm afraid that we are in the middle of a gang war with the worst kind of casualty imaginable.
Başkomiser, korkarım ki hayal edilebilecek en feci zayiatın olduğu bir çete savaşının ortasındayız.
Gang war potential. Well, let's take a look.
- Olası çete savaşı.
I'm afraid we are in the middle of a gang war.
- Korkarım bir çete savaşının ortasındayız.
And right now, we're suppressing a gang war, and I need to arrest whoever killed this mother and child.
Ve şu an, bir çete savaşını bastırıyoruz benim de bu anne ile çocuğu öldüreni tutuklamam gerek.
In the middle of what community leaders called a heated racially charged gang war, the L.A.P.D. remains tight-lipped about their progress.
Cemaat liderlerinin kızışmış ırkçı tabanlı bir çete savaşı olarak adlandırdığı durumun ortasında, Los Angeles Emniyeti gelişmelerle ilgili suskunluğunu koruyor.
We also received information that Ohoi is taking on ihe Russian Mafia in a turf war.
Ayrıca bilgi aldık Choi, çim savaşında Rus Mafyası'nı ele geçiriyor.
In the press, the attack is hailed as the first significant American victory in the Indian Wars and gives Custer the glory he's been after since the Civil War.
Bu saldırı basında coşkuyla karşılandı. Kızılderili savaşındaki ilk Amerikan zaferiydi. Custer'a iç savaştan beri peşinde olduğu şöhreti getirdi.
Here is a man who is actually disgusted by war, but there are lots of forces within his own beloved army, like William Tecumseh Sherman who's in charge of the army, who are pushing the policy of "Let's get rid of them."
Aslında savaşmaktan nefret eden biriydi. Fakat değerli ordusunda askeriyeden sorumlu William Tecumseh Sherman gibi pek çok kişi "Hepsini yok edelim" politikasında ısrarcıydılar.
The bastard was a Confederate guerilla during the war.
Şerefsiz herif savaş döneminde konfederasyon gerillasıydı.
In a last-ditch effort to avoid all-out war with the Indians, Grant proposes a deal.
Kızılderililerle savaştan kaçınmak için son bir hamle olarak Grant bir anlaşma önerdi.
A key to the very long, successful career of Jesse James is unless you grew up with him or unless you fought with him in the war, no one knows what he looks like.
Jesse James'in uzun ve başarılı kariyerinin anahtarı onunla beraber büyümeyen ya da savaşta onunla beraber savaşmayan kimsenin nasıl göründüğünü bilmemesiydi.
As Jesse James claims another victory in his personal war against the North... nearly 1,000 miles away, the Lakota Sioux have been given an ultimatum by the U.S. government... move onto a reservation immediately... or risk war.
Jesse James kuzeye karşı sürdürdüğü kişisel savaşta bir zafer daha kazanırken yaklaşık 1600 kilometre uzakta Birleşik Devletler hükümeti Lakota Siyularına bir ültimatom vermişti. Hemen kızılderili yerleşim alanına gidin. Yoksa savaş çıkabilir.