All that time перевод на турецкий
8,523 параллельный перевод
Can't believe this survived all that time.
Tüm bu süre boyunca bunun baki kaldığına inanamıyorum.
All that time she was talking to somebody about her mother, she never told you?
Onca zamandır annesi hakkında biriyle konuşuyordu ve size bundan hiç bahsetmedi mi?
All that time and money you invested into Troy, and your buddy was gonna just leave you high and dry.
- Tamam. Troy'a yatırdığın onca para ve zamandan sonra seni ortada bırakacaktı.
Wait, all that time you were hiding from me right under my own nose?
Bir dakika. Bunca zamandır burnumun dibinde mi saklanıyordun?
Meanwhile, our experts have constructed a time line that includes a historical account of all of Wolfe's known crimes.
Bu arada uzmanlarımız, tarihi değeri olanlar da dahil olmak üzere Wolfe'un bilinen tüm suçlarının zaman çizelgesini oluşturdular.
He has perfect pitch, which means that no matter what key I'm in, he's able to adapt himself immediately,'cause I do that all the time.
Kulağı mükemmel yani, hangi tonda çalarsam çalayım hemen adapte oluyor, çünkü bunu çok sık yaparım.
My attitude towards sex was that we should have it all the time.
Sekse karşı tavrım, sürekli yapmamız gereken bir şey olduğuydu.
And that's all the time you'll get.
Bunları giymeniz de iki dakika alacak zaten.
I'm like the loser that graduates from high school and then hangs around in the parking lot all the time,'cause I have nothing better to do.
Liseden mezun olmuş ve yapacak başka bir şeyi olmadığı için sürekli parkta takılan bir ezik gibiyim.
Just, you know, keep looking all the time, thinking, "Oh, that's where the coffin was."
Ona bakıp düşünüp, "İşte tabut burada."
That pass there, which he was capable of all the time but didn't do very often, was because he couldn't run any more.
Oraya o pası verdi - her zaman yapabileceği ama sıklıkla yapmaz - çünkü artık koşacak hali kalmamıştı.
Uh, I don't know how you found the time to organize this shindig with all that traveling you've been doing lately.
Son zamanlarda yaptığın o seyahatler arasında bu partiyi organize etmeye nasıl zaman buldun bilmiyorum.
Doubt we'll have time for all that. What's that?
- Bunlar için zamanımız olacağından kuşkuluyum.
All I know is that Pedro got pulled into a rip current, um, and by the time that one of his friends got to my tower, it was already too late.
Tek bildiğim Pedro'nun güçlü bir akıntıya kapıldığı. Bu sırada arkadaşlarından biri kuleme doğru geldi. Artık çok geçti.
Do people just tell you that all the time? Because you are gorgeous.
Bunu sürekli duyuyorsundur.
Now, I'm sure that we could all agree that anyone who would suggest that my fundraiser is unseemly is no friend of ours and undeserving of our time.
Evet, hemfikir olacağımız üzere vakfa "yakışıksız" diyenler, ne bizdendir ne de vaktimizi harcamaya değer.
Rather than focus on the demons, on the darkness, on all that's wrong with Gotham... something I've been guilty of for too many years... it's time to focus on how exceptional this city is.
Dikkatimizi iblislere vereceğimizce, karanlığa ve Gotham'daki yanlışlara rağmen yıllardır kabahatli olduğum bir şey. Vakit dikkatimizi bu fevkalade şehre verme vaktidir.
Beware the Court of Owls That watches all the time
Baykuşlar Divanı'na dikkat et. Gözleri hep üzerindedir.
I know that we're not gonna watch her all the time, but today- -
Sürekli onu kollayacağımızı biliyorum ancak bugün...
All right. Look. I made that page a long time ago.
O sayfayı uzun zaman önce yapmıştım.
I know letting him in is a risk, but... It's something that the military does all the time- - They embed journalists so that they can control the story.
Onu aramızas almak riskli biliyorum ama askeriyenin her zaman yaptığı bir şey vardır gazetecileri yanlarına alırlarki ne yazacaklarını kontrol edebilsinler.
What's also weird is that at the same time that meta-human grew, all the x-ray machines within a mile radius just went belly-up.
Diğer tuhaf olan şey ise, meta insanın büyüdüğü sırada 1 km yarıçaplık alandaki bütün röntgen cihazlarının ayvayı yemesi.
She used to make notes in that thing - all the time.
- Sürekli bu şeye notlar alıp dururdu.
You know, all the stuff that we're struggling to have time to do?
Tüm bu şeylerle mücadele etmek için vaktimiz var mı?
It's just gonna take a long time to heal, that's all.
İyileşmen için uzun bir süre vereceğim, hepsi bu.
WOMAN : Okay, that's all the time we have for sharing today...
Tamam, şimdiye kadar paylaştıklarımız...
I ask myself that question all the time.
Kendime bu soruyu hep soruyorum.
And I've spent all these many months making speeches to people I don't know, trying to get their support, and now I realize that my journey all this time has been to get me to look into the eyes of the one person whose support I can't do without.
Bütün bu ayları tanımadığım insanlara konuşma yaparak harcadım, desteklerini kazanmaya çalışmakla, ve şimdi fark ettim ki, bütün bu zamanda tüm yolculuğum onun desteği olmadan yapamayacağım kişinin gözlerine bakmaya getirdi.
I find it astonishing that the police have failed to produce any evidence or any real suspect in all this time.
Bunca zamandır polisin hiçbir kanıt veya şüpheli bulamaması beni çok şaşırtıyor.
Well, that's not how I would have put it, but I know you were mad at me for ruining blooper time, so I did all your paperwork.
Tam olarak öyle ifade etmemiştim ama gaf zamanınızı berbat ettiğim için bana kızgın olduğunuzun farkındayım. - Ben de bu yüzden tüm evrak işlerini hallettim.
Look ; The minute I tell her that I'm dating someone, she's gonna call me all the time and ask me a million annoying questions.
Bak, ona birisiyle beraber olduğumu söylediğim an beni sürekli arayacak ve milyon tane can sıkan soru soracak.
It's just that you took a vow of chastity many years ago... and have spent all this time thinking about Obscenities instead of praying.
Sen seneler önce bekaret yemini ettin... ama bunca vaktini dua etmek yerine iğrenç şeyler düşünerek geçirdin.
And that's right around the same time they started exchanging all that money.
Para alışverişi de tam bu dönemde başlamış.
It has to return to its transfer pod before that time so all the new memories and experiences can be sent back to you before you wake up.
Zamanı dolmadan kapsüle gitmesi gerekiyor ki anı ve tecrübeler sen uyanmadan asıl bedenine geri gönderilebilsin.
I sought out all the nannies that were here at that time.
O zaman sarayda bulunan bütün bakıcıları araştırdım.
You also should have known that all the time you behemoths kept me prisoner, I was studying all your flaws, foibles, and idiosyncrasies.
Ayrıca siz yarmalar beni hapiste tuttuğunuz zaman zarfında bütün kusurlarınızı, fobilerinizi ve huylarınızı öğrendiğimi de tahmin etmeliydiniz.
All he said was that someone helped him get away in the nick of time.
Tek söylediği birisinin tam zamanında kaçmasına yardım ettiği.
I said "No" one time. And suddenly it's all "Andy this" and "Andy that."
Bir kere "hayır" dedim diye hemen "Andy şöyle, Andy böyle" oldu.
Maybe I don't want to do dumb stuff with you all the time, but... That doesn't mean you get to replace me.
Seninle sürekli aptalca şeyler yapmak istemiyor olabilirim ama benim yerime birini geçirmeni gerektirmez bu.
I just want our first time to be perfect, that's all.
İlk seferimizin kusursuz olmasını istedim sadece.
I'm small time and I'm a terrible drunk and that's all I'll ever be.
Önemsizim ve berbat bir ayyaşım. Bundan fazlası olamam.
Man, I think about that shit all the time, man.
Dostum, bunu her an düşünüyorum ben.
I will atone for all that when my time comes, but I am no longer that man, and the reason is Texas.
Zamanı geldiğinde tüm bunları telafi edeceğim. Artık bu adam değilim ve bunun sebebi Teksas'tır.
And the next time it lashes out, I will be ready with all the excuse I need to put you down like the mad dog that you are.
Bir dahaki sefer ortaya çıktığında senin gibi deli bir köpeği denetim altına almak için gerekli olan tüm bahanelere sahip olacağım.
I'm telling you, if a 25-year-old walked into that boardroom upstairs and suggested that it would be off the hook if they all killed themselves, they'd all have nooses around their necks by the time his presentation was over.
Şu kadarını söyleyeyim, 25 yaşında biri yönetim kurulu toplantısına girse ve hepiniz kendinizi öldürseniz çok süper olur dese daha sunum bitmeden hepsi boynuna ilmek geçiriverir.
You used to do that stuff to me all the time.
Her zaman böyle şeyler yapardın.
It's so nice to remember work as more than just a thing that kept Pete on the phone all the time.
İşi Pete'i sürekli telefonda tutan bir şeyden fazla olarak hatırlamak çok hoş.
In the back of my mind, I knew that Woz was coming over all the time after working at HP all day, and I thought, "OK, I'll put Steve on the night shift."
Aklımın bir köşesinde Woz'un HP'deki işinden sonra sürekli buraya geldiği vardı.
That was kind of the rage at the time, but it wasn't a consumer product at all.
Bu o zamanların modasıydı ama bir tüketici ürünü değildi.
Last time I seen that fool, I was kicking his ass out the door, just like I do all the obnoxious drunks.
O salağı son gördüğümde tüm dengesiz sarhoşlara yaptığım gibi tekme tokat dışarı atıyordum.
Now, at the time, we weren't certain that Tyson was behind it all.
O zamanlar bütün bunların arkasında Tyson'ın olduğundan emin değildik.
all that matters 18
all that 276
all that shit 30
all that stuff 77
all that money 36
all that sort of thing 17
all that crap 20
that time 73
time 2517
times 1964
all that 276
all that shit 30
all that stuff 77
all that money 36
all that sort of thing 17
all that crap 20
that time 73
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time's up 595
time to eat 55
times are tough 45
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time's up 595
time to eat 55
times are tough 45
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times a week 28
time for bed 134
times in a row 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26
time for bed 134
times in a row 26
times before 18
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26