Apples перевод на турецкий
2,073 параллельный перевод
Do you think poison apples grow on trees?
Zehirli elmalar ağaçta mı yetişiyor sanıyorsun?
Would it kill them to put, like, a cherry or apples in their pies?
Tartlarına vişne veya elma koysalar olmaz mı sanki?
Would you like salad with apples in it?
Elmalı salata ister misin?
You smell like apples.
Elma gibi kokuyorsun.
You are apples
Sen elmasın
Hey, I bought some apples for you guys.
Hey, siz çocuklara bir kaç elma aldım.
- I love apples!
- Elmayı seviyorum!
- Candy apples.
- Elma şekeri.
Oh, there's apples on the table.
Masanın üstünde elma var.
I heard amorists are good at breaking apples in half.
Aşıkların elmayı ikiye bölme konusunda usta olduklarını duymuştum.
They put all the bad apples in one place and make apple cider out of them.
Çürük elmaların hepsini bir yere koyuyorlar ve onlardan elma suyu yapıyorlar.
You know I love your apples Let me take a bite
O sevdiğim elmalarını ısırayım.
And they weren't interrogators. So yes, I did think that they were bad apples.
Sorgucu değillerdi, bu nedenle, evet, bana göre onlar çürük elmalardı.
So the mystery remained. Was Abu Ghraib the work of a few bad apples? Or evidence of a new world-wide system of detention and interrogation?
Bu nedenle olay gizemini korudu acaba Ebu Gureyb bir kaç çürük elmanın barındığı bir yer mi yoksa dünya çapındaki yeni sorgulama ve gözaltı tekniklerinin bir kanıtı mıydı?
I'm sorry, is that not apples and oranges?
Üzgünüm, bu elma ile armut durumu değil mi?
How about if we make some caramel apples, just like Grandpa used to?
Eskiden dedenin yaptığı gibi elma şekeri yapalım mı?
Your apples are rotten!
Elmaların çürümüş!
Your apples and carrots...
Elmalarınız ve havuçlarınız...
Here, Josie... take a punnet of those apples for yourself.
Josie baksana... Şu elmalardan bir kap alabilirsin.
I'm not that pushed on apples.
Elmayla aram pek yok.
You like the apples, don't ya?
Elma seviyorsun ha?
There was once a man Valley of the apples to find a girl named Alex.
Elma Vadisinde bir adam vardı.. ve Alex adında bir kız buldu.
Some Japanese newsmen came to the camp and handed out cakes and apples, and a few coins to the refugees.
Bazı Japon gazeteciler kampa gelip mültecilere kek, elma ve para dağıttı.
Apples are lying all over the place.
Elmalar her yere yayılmışlar.
Think about a refrigerator stocked with groceries - a steak, wine, apples, a pie.
Buzdolabını düşün içi erzak dolu - biftek, şarap, elma, turta.
Out picking apples for the snuffaluffagus.
Sünnetsiz için dışarıda elma topluyorlar.
So how do you like them apples?
Bakalım beğenecek misin?
Hey, listen, I'm gonna go help myself to one of those bruise-free apples.
Gidip kendime ezilmemiş elmalardan bir tane alacağım.
I'm just one of those bad apples, huh?
Ben çürük elmalardan biriyim, değil mi?
Does this mean I won't be able to eat apples again?
Yoksa, elma yiyemeyecek miyim?
We got an apple press to blend Belle DE Boskoop, Bramley and Filippa apples.
Elma sıkacağımız vardı. Belle de Boskoop, Bramley ve Filippa elmalarını harmanladık.
Oh, not my apples.
Benim elmalarım değil.
Also, as I've had quite enough of the fat man, anyone who sees Peter Griffin must throw apples at him.
Ayrıca, şişko adam haddinden fazla canımı sıktığı için, Peter Griffin'i gören herkes ona elma fırlatacak.
Then do Shinigami only eat apples?
bu yüzden bilemem. Peki, Ölüm Melekleri elma yer mi?
Light, you owe me apples.
Light, senden elma bekliyorum.
Apples in the Human World are... what's the word, juicy?
İnsan dünyasının elmaları çok sulu.
Lot of apples, not many candy bars.
Bir sürü elma var, hiç çikolata yok.
Katherine, a waldorf salad is made with apples.
Katherine, Waldorf salatası elmadan yapılır.
You ´ re gonna love this a little basket for your apples.
Çok seveceksin. Elmalarını koyman için küçük bir sepet de var.
I have a furious hankering for apples, such as I've never had before.
Canım acayip elma çekiyor. Hem de hiç olmadığı kadar.
Apples?
Elma mı?
Yes! Apples.
Evet, elma.
None of these bad apples had stolen the tests.
Bu çürük elmaların hiçbiri testleri çalmamış.
We got two apples building at the table downstairs.
Aşağıda masayı hazırlayan iki kişi var.
In The Wizard of Oz, the trees threw apples.
Oz Büyücüsünde, ağaçlar elma fırlatıyorlar.
Apples linked to hair loss.
"Elmaların saç dökülmesiyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı."
These apples are anything but apples.
Bu elmalar, elmadan başka her şeye benziyor.
Anything but apples.
Elmadan başka her şey.
And them apples, eh?
Bunlar elma değil mi? Evet.
It was only the night shift. There's always a few bad apples.
Bu sadece gece vardiyasıydı.
There's a lot of dangerous food out there like apples. Maybe I will.
Belki çıkarım.