At about перевод на турецкий
21,945 параллельный перевод
You do know you're looking at about 5 to 10 years prison, bare minimum.
Beş-on yıl arası hapis cezasına çarptırılacağının farkındasın. En az.
What about "we gotta have Rory Gilmore's voice at SandeeSays"?
Rory Gilmore'un kalemine ihtiyacınız vardı hani?
For example, at first, it was about changing the past, the power of transformation.
Örneğin en başta amaç geçmişi değiştirmekti, dönüşümün gücünü kullanmaktı.
I don't want to talk about what you were actually right about at this moment. Just a lot of stuff. Okay, ready?
Tamam, hazır mısın?
Well, I'm sorry about her friend, but, well, then go have her live at your father's house.
Arkadaşı için üzgünüm... ama o zaman babanızın evinde besleyin.
We'll talk about this at home.
- Bunu evde konuşacağız.
'Cause she's saying it's a big deal, and now we're supposed to talk about it at home.
Çünkü büyük bir şey olduğunu ve bunu evde konuşmamız gerektiğini söylüyor.
Has Diane approached Alicia about her position at the firm?
Diane hiç Alicia'nın şirketteki pozisyonu için onunla konuştu mu?
Is there anything going on there at the moment that I should know about?
Orada bilmem gereken bir şeyler oluyor mu?
You don't even care about real estate, and you're good at it.
Emlakçılık umurunda bile değil ama bu işte iyisin.
They're too afraid to try to succeed at anything, they want to dream about rich people and never be one.
Bir şeyde başarılı olmaktan korkuyorlar. Zenginlerle ilgili hayal kurmak istiyorlar ve asla zengin biri olmuyorlar.
I have no interest at all about your property.
Sizin arazinizle ilgilenmiyorum.
From now on, let's forget anything we were upset at each other about.
- Ben gidiyorum. - Jung'u ara.
Only put up the things Young Gon wrote about people at school.
Sadece Young Gon'un okuldaki insanlar hakkında dediklerini yükle.
Hey, are you mad at me about something?
- Bir şeye mi kızdın?
This is about getting back at the families who never believed in us.
Mesele, bize asla inanmayan ailelerden intikam almak.
There's at least some evidence that the Shah was thinking about acquisition of nuclear weapons, because he saw, and we were encouraging him to see Iran as the so-called policemen of the Persian Gulf.
Şah'ın nükleer silah edinmeye meyilli olduğunu gösteren bazı deliller mevcuttu. Çünkü İran, Amerika'nın da desteğiyle kendini Basra Körfezi'nin hakimi sanıyordu.
I mean, at this point, everyone knows about STUXnet.
Demek istediğim şuan herkes STUXnet hakkında yeterince bilgiye sahip.
So many that we could only do about, 30 % of the missions that were requested of us at one time, through the web but also by hijacking shipments of parts.
Gelen istekler o kadar fazlaydı ki,... yamamız istenen görevlerin sadece % 30 kadarına yetişebiliyorduk, interneti kullanarak bazen ise kargoyla gönderilen parçaları çalarak.
Centrifuges spin at incredible speeds, about 1,000 hertz.
Santrifüjler inanılmaz hızlarda döner. Yaklaşık 1,000 hertz civarı.
It really didn't have an understanding at the policy level about how he was going to use all of these things.
Eğer birgün bunları kullanması gerekirse,... izlemesi gereken prosedürler,... hakkında hiçbirşey yoktu.
I've gone to many people in this film, even friends of mine, who won't talk to me about the NSA or STUXnet even off the record for fear of going to jail.
Bu film hakkında birçok kişiye gittim,... bazıları arkadaşımdı, hapse atılmaktan,... korktukları için NSA yada STUXnet,... hakkında konuşmaktan korktular.
I mean, now I have something concrete to talk about at my Condé Nast meeting, and she mentioned publishing excerpts in Vanity Fair, which would be amazing.
Condé Nast toplantımda konuşacak somut bir şeyim oldu. Ayrıca Vanity Fair'de parçalar yayınlamaktan söz etti, muhteşem olur.
I'm gonna write a piece that's gonna knock their socks off at GQ. Those are people who care about their socks.
Öyle bir yazı yazacağım ki GQ'dakiler kafayı yiyecek, ki bunlar kafalarına kıymet veren insanlar.
But Renford is in perfect health, and the minute he finds a new place with bottle service, you'll be right back at Tracy Anderson's, which you should've thought about before you signed that ridiculous prenup he gave you.
Ama Renford'ın sağlığı yerinde ve şişe servisi olan bir yer bulduğunda Tracy Anderson'ın mekânına döneceksin. Ki bunu o saçma evlilik sözleşmesini imzalamadan düşünecektin.
At the bookstore, all anyone talks about is how you're back.
Dün kitapçıda herkes senin dönmenden söz ediyordu.
Why would she e-mail you about that?
Niye bu konuda e-posta atıyor ki?
It's one of the things I liked most about you at first. When we first started dating, it felt like you liked me because I was a woman that you liked.
İlk gördüğümde, senin en çok beğendiğim özelliklerinden biriydi.
Okay, what did I say about talking to me like that at work?
Tamam, işyerinde benimle bu şekilde konuşman hakkında ne demiştim ben?
And I know, you know, at Christmas we talked about there were all sorts of contributing factors, but, really, in the end it was the affair that, you know...
Ve bildiğin gibi Noel'de evliliğimizi bitiren bir çok sebep olduğundan bahsetmiştik ama sonuç olarak bitiren şey bu yasak ilişkiydi.
A number of you have probably heard about what happened at our daycare two days ago.
İki gün önce kreşimizde olanlarla ilgili şeyleri muhtemelen duymuşsunuzdur.
We'll talk about it at home.
Bunu evde konuşacağız.
Oh, you're about to be really pissed at me.
Az sonra daha da kızacaksın.
I take it that you heard about what happened at Austin Elektra's house last night.
Anladığım kadarıyla dün akşam Austin Elektra'nın evinde neler olduğunu duymuşsun.
- Moi. Okay, look, guys, I don't want my... workmates to know about my personal life, so can we not mention Jason at my house?
İş arkadaşlarımın özel hayatımı bilmesini istemiyorum o yüzden Jason'la evimde olanlardan bahsetmeyelim, olur mu?
We were working undercover at the time when a judge we had turned told us about a case...
Yargıç bize davadan bahsettiği zaman gizli görevdeydik.
I tried to talk to you about it at the house, but Dylan and Emma were already there.
Evde sana bahsetmek istedim bundan ama Dylan ve Emma oradaydı geldiğimde.
I'm almost 40 years old and about to lose the only shot I'll ever have at a family.
Neredeyse 40 yaşındayım ve tek aile olma şansımı kaçırmak üzereyim.
He did go on last night about the speech I made at the courthouse about our embrace of deviancy.
Dün gece mahkemede sapıklığı sahiplendiğimiz o konuşmamdan bahsetmişti.
She was all dressed up, something about a, uh, lecture on impressionism at the library, but it didn't take long for her to, uh, admit that she was coming to see you.
Kütüphanedeki empresyonizm dersi için mi ne giyinip kuşanmış ama seni görmeye gideceğini anlamam çok uzun sürmedi.
What's going on here is pretty innocuous, but Jade told me about these other clinics, places that have protocols alarmingly close to what we do at the clinic.
Burada olanlar masumca ancak Jade bana diğer kliniklerden bahsetti. Protokolleri bizim klinikte yaptıklarımıza feci şekilde benzeyen yerlerden.
Uh, at first, I was just worried about the competition.
En başta sadece rekabet için endişeliydim.
Uh, I want to put his mind at ease about my intentions.
Maksadım konusunda yüreğine su serpmek istiyorum.
We didn't come here just to see Lisa... although we did bring plenty of presents, don't you worry about that. I suppose it clicked for me when I saw you at that seminar last week.
Sanırım seni geçen hafta seminerde gördüğümde kafama dank etti.
WE WERE TALKING ABOUT THE LETTER AT THE TIME, SO IT COULD HAVE SOMETHING TO DO WITH THE CIPHER.
O sırada mektuptan bahsediyorduk, şifreyle ilgisi de olabilir.
Earl, did you call your cousin at that liquor distributor about getting us a discount?
Earl, likör dağıtıcısı olan kuzeninle indirim için konuştun mu?
Oleg, did you talk to your connection at City Hall about expediting our liquor license?
Oleg, likör lisansı alma işlemimizi hızlandırmak için belediyedeki bağlantınla görüştün mü?
I'm talking about staying at your apartment.
Senin evinde kalmam hakkında konuşuyorum.
[Michael] To find out more about the origins of cooking, I went to this primatologist at Harvard named Richard Wrangham.
Yemek pişirmenin kökenini daha iyi öğrenmek için Harvardlı primatolog Richard Wrangham'la görüştüm.
If we are thinking about human evolution, then we can look at the mouth and the jaws and the teeth and ask exactly when they became relatively small.
İnsan evrimini ele alırsak ağıza, çeneye ve dişlere bakarak ne zaman nispeten küçüldüklerini sorabiliriz.
So, uh... I was at home, uh, thinking about bullet entry wounds.
Evde kurşun yaralarını düşünüyordum da..
about 2987
about last night 149
about yesterday 53
about me 284
about this morning 24
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
about you 267
about what 2516
about last night 149
about yesterday 53
about me 284
about this morning 24
about damn time 21
about it 81
about an hour ago 126
about you 267
about what 2516
about you and me 17
about yourself 16
about time 287
about that 749
about your dad 25
about your 17
about the wedding 20
about your mother 24
about a year ago 138
about a week ago 65
about yourself 16
about time 287
about that 749
about your dad 25
about your 17
about the wedding 20
about your mother 24
about a year ago 138
about a week ago 65