Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ C ] / Couldn't resist

Couldn't resist перевод на турецкий

626 параллельный перевод
I couldn't resist her.
Karşı koyamadım.
So that when I saw your valet, and I realized that it was he who took such magnificent care of you well, I just couldn't resist the temptation of hiring him for myself.
Uşağını gördüğümde farkettim ki sana böyle iyi bakan o ben de şeytana uyup onu işe aldım.
You know the... that story you told me about Angel interested me so much that I couldn't resist coming here.
Melek hakkında anlattığın o hikaye o kadar ilgimi çekti ki buraya gelme yönündeki arzuma karşı koyamadım.
It's a grand morning, I couldn't resist it.
Çok büyük bir gün, karşı koyamadım.
I hadn't intended to come at all but as the holidays approached and I thought of all of you I couldn't resist.
Aslında gelmeyi düşünmüyordum ama tatil yaklaşırken hep sizi düşündüm ve daha fazla dayanamadım.
He wasn't what you would call a good child, but you... you couldn't resist him.
Uslu bir çocuk denemezdi ama şeytan tüyü vardı.
Sorry, Jim, I couldn't resist it.
Üzgünüm, Jim, Ona direnemedim.
- l couldn't resist.
- Dayanamadım.
I couldn't resist it.
Dayanamadım.
You two seemed to be having such fun, I couldn't resist it.
İkiniz baya eğleniyor görünüyordunuz, dayanamadım.
Even after what you told me... I couldn't resist the desire to sit and jaw with an American.
Söylediklerine rağmen... bir Amerikalı ile oturup konuşmaktan kendimi alamadım.
You couldn't resist it.
Karşı koyamadın.
You couldn't resist it.
Karşı koymak imkansızdı.
- Ruth just couldn't resist the hay pile.
- Ruth bir ot yığını görünce dayanamaz.
The ladies couldn't resist
Bayanlar buna kayıtsız kalamamışlardı.
Yes, I couldn't resist it!
- Evet, direnemezdim.
Even after he shot Lincoln and jumped from the President's box onto the stage... he couldn't resist turning to the audience and taking a bow.
Lincoln'u vurduktan ve Başkanlık mertebesine çıktıktan sonra bile sahnede... seyircilere karşı dönemedi ve kimseyi selamlayamadı.
Oh, I couldn't resist these.
Görünce dayanamadım.
She said she wouldn't sing, but she couldn't resist it.
Şarkı söylemeyeceğini söylemişti ama dayanamadı.
- We couldn't resist you.
- Sana dayanamadık.
I'm afraid I couldn't resist talking over old times.
Korkarım, eskilerden konuşmaya karşı koyamadım.
I couldn't resist that one.
Ona direnemem.
I felt this hate in her and I couldn't resist.
Bu kini onda hissettim ve dayanamadım.
We thought it was an abandoned ruin, and we couldn't resist our curiosity.
Terkedilmiş bir harabe sanmıştık merakımıza da karşı koyamadık.
I know it was wicked of me, but I couldn't resist. I went ahead and fixed it up without you.
Çok yorucu oldu ama dayanamadım, sen gelmeden her şeyi hallettim.
I tried to resist, but I couldn't get away.
Denedim ama olmadı.
Oh, I couldn't resist your dopey hat.
Çirkin şapkana karşı koyamadım.
I just couldn't resist cutting these flowers for your sister after seeing her show yesterday.
Dünkü şovunu gördükten sonra kız kardeşiniz için bu çiçekleri.. toplamaktan kendimi alamadım.
You knew I couldn't resist it.
Sana karşı koyamayacağımı biliyordun.
I couldn't resist.
Kendime engel olamadım.
And then when Dr. Scarabus offered to teach me... superior magical knowledge for luring Dr. Craven here... I just couldn't resist that magnificent award.
Sonra Dr. Scarabus, Dr. Craven'ı buraya getirmem karşılığında üstün büyüleri öğretmeyi teklif ettiğinde bu teklife karşı koyamadım.
I was so overcome that I couldn't resist the urge to bring happy tidings to communications mediums.
Kurumumun minnettarlığını ve iyi dileklerini size iletme düşüncesine bir türlü karşı koyamadım, bunun üstesinden gelemedim.
I paid too much for it, but I couldn't resist it.
Oldukça fazla ödedim ama dayanamadım.
I couldn't resist either.
Ben de dayanamadım.
I couldn't resist attacking a small town on my way.
Yolumun üzerindeki küçük bir köye saldırmadan geçemedim.
I couldn't resist these.
Bunları görünce dayanamadım.
It's just, well, this one I couldn't resist. That's all.
Bu sadece, ben dayanamadım aldım işte, hepsi bu.
And you couldn't resist the way I look... eating my chicken.
Ve görünüşüme dayanamadın... tavuğumu yerken.
You couldn't resist.
Elinde değildi.
But he couldn't resist the temptation in the end.
Ama bunun cazibesine sonunda yenik düştü.
Hey, there, Marvick, so you couldn't resist a wee wager?
Küçük bir bahse girmeye dayanamadın?
They were so beautiful, I just couldn't resist.
O kadar güzeldiler ki karşı koyamadım.
I was scheduled to go to Japan, but I couldn't resist the challenge of coming up against the best.
Japonya'ya gitmem kararlaştırılmıştı, ama en iyi ile mücadeleye karşı koyamadım.
- Oh! - And I couldn't resist the temptation of having the pleasure of telling him
Ve bu güzel haberi bizzat kendim vermek istedim.
But I couldn't resist after all that good food.
Ama lezzetli bir yemek sonrasında karşı koyamadım.
While I was packing... I couldn't resist trying on the old harness, you know.
Eşyaları paketlerken üniformamı tekrar denemek arzusuna karşı koyamadım.
Ah, of course, naturally, both of us being addicts, we couldn't resist a couple of quick games.
Ah, kuşkusuz, doğal olarak, her ikimiz de bağımlısı olduğumuz için bir kaç çabuk oyuna hayır diyemedik.
Couldn't resist.
Fiyat çok iyiydi.
He couldn't resist her ; the old man.
O olgun adama dayanamadı.
A vulgar display, but I couldn't resist it because I am so delighted to see you again.
Kaba bir gösteri ama karşı koyamadım çünkü sizi tekrar görmek çok güzel.
I couldn't resist it.
Karşı koyamadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]