Dinners перевод на турецкий
999 параллельный перевод
Thank goodness I don't have to go to one of those dreadful dinners tonight.
Çok şükür, şu korkunç akşam yemeklerinden birine gitmek zorunda değilim.
Of course, I shall be simply frantic arranging dinners, parties and receptions but I'm depending on you, Ruggles.
Elbette yemekler, partiler ve resepsiyonlar hazırlamak için çok hummalı çalışmalıyım. Ama bu konuda sana güveniyorum.
Instead of sitting decently at the table eating their dinners... they're howling and roaring at one another like a lot of banshees.
Adam gibi oturup yemeklerini yiyeceklerine yabani hayvanlar gibi birbirlerine uluyup kükrüyorlar.
The poor find it cheaper to bring their dinners to the baker to be cooked.
Yoksullar, yemeklerini pişirilmesi daha ucuz olduğu için fırına getiriyorlar.
You know dinners and a thing like that weather lead to engagements.
Zaten, yemekler ve... bu tip havalar nişanlanmaya öncülük eder.
He'll give turkey dinners to every slug that comes in... and never hit the jackpot again. All right, all right.
İçeri giren her fakire yemek verecek ama bir daha... asla piyangoyu vuramayacak.
As I've so often said at dinners and our little gatherings and –
Yemeklerimizde ve toplantılarımızda hep söylediğim gibi.
Isn't that Mrs. Rainier, who gives those political dinners?
Şu siyasi yemekler veren Mrs. Rainier değil mi?
Two chicken dinners.
İki akşam yemeği.
He says if people didn't like to make speeches so much at dinners, waiters could spend more time with their families.
Dediğine göre, insanlar yemeklerde konuşma yapmayı o kadar sevmese garsonlar aileleriyle daha çok zaman geçirebilirmiş.
Them club dinners don't tip much.
Kulüp yemeklerinde fazla bahşiş çıkmıyor.
There'll be other dinners, Phil.
Başka yemekler de olacak, Phil.
We'll cook other dinners together.
Beraber başka zaman yemek yaparız.
All dinners.
Hepsi akşam yemeği.
Tonight we'll sit down to one of Sadie's duck dinners.
Bu gece Sadie'nin ördekli yemeklerinden birini yiyeceğiz.
Present will be Porter and Lora Mae, with whom we've had many such dinners... when you wore slacks and I didn't bother to shave.
Senin rahat elbiseler giydiğin, benim traş olma zahmetine girmediğim benzer bir çok yemek yediğimiz Porter ile Lora Mae bizimle olacak.
- How are your dinners?
- Akşam yemekleriniz nasıl?
Bring us two of your dangerous dinners, Martha.
Bize tehlikeli yemeklerinden iki porsiyon getir Martha.
- Two dinners.
- İki porsiyon.
Well, if the same man asked you to have 30,000 dinners...
Pekala, bir adam 30 bin yemeğe çıkmayı teklif ediyorsa...
The number of actual dinners I eat these days is equal to the number of receptions to which I am invited.
Bugünlerde yediğim gerçek akşam yemeklerinin sayısı davet edilme şansı bulduğum resepsiyonların sayısına eşit.
- And the dinners on me.
- Ben ısmarlıyorum.
Want the money for our two dinners?
İkimizin yemeği için para ister misin?
Our families together for Sunday dinners, children climbing all over them.
Ailemiz Pazar yemekleri için bir arada çocuklar her yere tırmanıyor.
Oh, Lord, those formal dinners.
Tanrım, şu resmi yemekler.
When are you going to have one of those great dinners at Fiumicino?
Fiumicino restoranda yediğin enfes yemekleri özlüyor musun?
You can have your tooth replaced or go out to one of those big good dinners.
Gül! Diş taktırabilirsin!
He said we could use the burner in his kitchen to heat up the TV dinners.
Donmuş hazır yemeği ısıtmak için mutfağındaki ocağı kullanabileceğimizi söyledi.
I presided over all the diplomatic dinners.
Bütün diplomatik ziyafetlerde teşrifatçılık yaptım.
A rat race, luncheons, dinners...
Güç mücadelesi, öğle yemekleri, akşam yemekleri...
I do not like these business dinners.
Böyle iş yemeklerinden hoşlanmıyorum.
She's mad about Sunday dinners.
Yemeğe önem verir.
Business lunches, business dinners, I even have a business breakfast.
İş öğle yemeği, iş akşam yemeği, iş kahvaltısına bile katılacağım.
So there'll be two dinners - wedding and birthday.
Yani, iki çeşit yemek olacak. Biri düğün biri doğum günü için.
Just get us five chicken dinners.
Bize beş tavuk mönü alıver.
They get their 25-cent dinners and their rotgut all over my one good shirt.
Yedikleri 25 sentlik yemekleri ve içtikleri ucuz içkileri tek iyi gömleğimin üzerine kusuyorlar.
Frozen stiff TV dinners on trays, spaghetti, macaroni or pizza.
Televizyon karşısında bir şeyler atıştırırız. Spagetti, makarna ya da pizza.
Luncheons, dinners.
Öğle yemekleri, akşam yemekleri.
He is known as Fogo, and he gets beans like you folks eat your dinners!
O, Fogo olarak bilinir, ve fasulye yer, insanların yediği yemekler gibi.
You're the only guy I know who owns a yacht... and eats leftover TV dinners- - cold, yet.
Bir yatı olan ve dünden kalmış yemekleri yiyen tek adam sensin. Hem de soğuk.
People like you don't even appreciate a decent meal, and that's why they have TV dinners.
Senin gibi insanlar adam gibi bir yemeğin kıymetini bilmez. Onun için hep TV karşısında tıkınırsınız.
The dinners are in the warmer, under the table.
Yemek masanın altındaki ısıtıcının içinde.
Do you, uh, think you'd have appreciated me more if I'd, um... cost you three dinners at Caravelle?
Eğer, beni elde etmek sana Caravelle'de üç akşam yemeğine... patlasaydı daha mı kıymetli olurdum?
- Can't we go for us dinners?
- Yemeğe gidebilir miyiz?
I've had more gala luncheons than you've had hot dinners.
Ben senin yediğin sıcak yemeklerden çok gala kokteyline katıldım.
As an admiral who came up through the ranks More times than you've had hot dinners I wish to join my husband admiral o.w.a. giveaway
Tayfalıktan amiralliğe yükselmiş biri olarak kocam Amiral O. W.A. Giveaway'e katılarak donanmamızın böyle kötü ve yanlış temsil edilmesini kınıyorum.
I'm talking about that man... who has taken over the Grand Ballroom of the Stoneridge Inn... hired musicians, paid for 150 dinners, 50 cases of- -
O adamdan bahsediyorum ki o da Stoneridge Inn'in Büyük Balo Salonu için tutulan kiralık müzisyenler 150 kişilik yemek için ödenen para, 50 kasa...
He's seen more soldiering than you've had hot dinners.
Senden daha iyi bir asker olduğu kesin.
I serve all his dinners here.
Bütün yemeklerini buraya getiririm.
I didn't go to any of those dinners.
Yemedim.
The drinking, the dinners, the movies, the smoking, the "ex."
Nerdeyse sizinle trampa yaptığımız ama Charlie'nin vızıldadığı zaman.