Drive on перевод на турецкий
3,255 параллельный перевод
That's what they call a pass that you get when you're allowed to drive on to the lot.
İçeride motorlu taşıt ile gezmek için izin kartın olduğunda böyle deniyor.
Drive on!
Devam et!
Did he drive on his own that day, - or take a break in the ministerial car?
Hiç yalnız dışarı çıktı mı ya da resmi aracında biraz mola verdi mi?
There should be a drive-on for us.
İçeriden geçebilir yazısı olmalı bizim için.
Instead I had to get on a plane and drive around town, looking for you, like an idiot. I'm sorry.
Hâlbuki uçağa binip sonra bütün şehirde bir aptal gibi seni aramam gerekti.
From now on, don't drive with your mouths.
Şu andan itibaren ben sürerken gevezelik etmeyin!
The camera is on the building opposite and covers the drive.
Kamera girişi çekiyor.
No. It's all on the flash drive.
Hayır, hepsi flaş belleğin içinde.
He took girls shopping on Rodeo Drive, that sort of stuff.
Kızları Rodeo Drive'a alışverişe götürdü. O tür şeyler filan işte.
Based on e-mails from Potter's hard drive, Brooks's main conflict was with Potter.
Potter'ın bilgisayarındaki e-maillere bakarsak Brooks'un asıl sorunu Potter'laymış.
You drive me or I drive myself and then I might die and you'll have that on your conscience as well as everything else.
Ya sen sür, ya da kendim sürerim ve sonra olabilirim ve ve vicdanın çatır çatır sızlar.
But when Chaplin tested it, it transmitted all that data back home just like it was supposed to, which is now also on that drive.
Ancak Chaplin onu test ettiğinde veriyi, tıpkı olması gerektiği gibi tekrar eve gönderdi ki bu veri de şimdi o sürücüde.
Alan, you drive a 13-year-old Volvo station wagon with a quarter of a million miles on it.
Alan, 13 yaşında ve 400 bin kilometrede olan bir Volvo steyşın kullanıyorsun.
RYAN : They found something else on his drive.
Sürücüsünde başka bir şey daha bulduk.
Schmidt tried to sell Vanek out to the FBI, and now Vanek's got us pinned down in a factory on Palm Drive.
Schmidt Vanek'i FBI'a satmaya çalıştı şimdi de Vanek bizi Palm Drive'daki bir fabrikada kıstırdı.
- What's on that hard drive?
- Evet, öyle. - Sürücüde ne vardı?
You're wrong, and one thing's for sure, the PM didn't drive that car on that day.
Neden söz ettiğinizi bilmiyoruz. Kesin olan tek şey,.. ... Başbakanın o gün arabayı kullanmadığı.
The car had GPS, and the information was on the hard drive.
Arabada rota bilgilerini sürücüye aktaran bir GPS takılıymış.
Let's take them on a little test drive and see how they do.
Bir deneme yapalım, bakalım nasıllar.
Look, I have been on call for the last 29 hours, haven't slept, barely eaten, and still have an hour drive home, so... is there anything else I can help you with?
Bakın, 29 saattir görev başındayım hiç uyumadım, neredeyse hiç yemek yemedim ve bir saatim daha yolda geçecek. Yardım edebileceğim başka bir şey var mı?
At first he refused to acknowledge the photos'existence, but after I explained how you had manipulated him into violating his code, he told us we could find them on a flash drive he had hidden in a vent near his apartment.
Başlarda fotoğrafların varlığını reddetti ama kurallarını çiğnemesine sebep olduğunuzu ve onu kullandığınızı anlatınca dairesinin yakınlarına gizlediği diskin yerini tarif etti.
It's just, you know, I'm Jewish, and technically, we're not supposed to drive or carry anything on the Sabbath.
Sadece ben Yahudi olduğum için, teknik olarak Sabbath günü bir şey sürüp taşımamamız gerekiyor.
He wears $ 3,000 Italian sunglasses and has Justin Bieber on his hard drive.
3000 bin dolarlık İtalyan güneş gözlüğü takıyor ve sürücüsünde Justin Bieber var.
Why'd you drive down? 'Cause of that brazen message you left on my machine.
- Telesekreterime bıraktığın o küstah mesaj yüzünden.
Though sometimes at night, when I drive, my right eye gets a little blurry on the edges.
Bazen geceleri araba kullanırken sağ gözüm biraz kararır ama.
You can drive'em in. Come on, you can drive'em in, baby.
Başarabilirsin canım haydi.
We'll hit that adult video barn on the drive back, they'll forget all about it.
Biz sürücü arkasındaki sundurmada yetişkin videosu bulduk, onlar herşeyi unutacaklardır nasıl olsa.
Come on, Tony, you've seen me drive.
Yapma ama Tony, arabayı nasıl sürdüğümü gördün.
I drive him around all day and then he stiffed me on the tab.
Gün boyu dolandığımız halde para vermedi.
They'll drive around aimlessly before you have to tap them on the head and say, "I'll just walk from here."
Onlar kafalarının tepesine vurup, "sadece şuradan gideceksin" diyene kadar, avare avere dolanıp dururlar.
We just got a call on a drive-by on Pulaski and Augusta, and your boy Flaco was behind it.
Pulaski ve Augusta'nın köşesine çağrı aldık. Ve onun arkasında da senin lavuk Flaco vardı.
Nothing stands out on the hard drive, but take a look at this.
Evet, hard diskte bir şey bulamamışlar ama şuna bir bak.
Look, not all of us go to Ivy league schools or drive fancy cars or rely on our richy-rich daddies to bankroll our pretty little lives.
Hepimiz Sarmaşık Ligi okullarına gidip lüks arabalara binmedik ya da kusursuz dünyamıza parasal destek olması için zengin babalarımıza bel bağlamadık.
You probably drive a tiny foreign sports car or a jeep with no doors and a surfboard out the back, and tops on your bucket list is to complete an ironman.
Ufak yabancı spor bir araban vardır muhtemelen. Ya da kapısı olmayan, bagajında sörf tahtası bulunan bir Jip'in vardır. Ölmeden önce yapman gerekenler listende de en başta Ironman'i tamamlamak vardır.
"Top Gear" has given us the chance to drive some of the fastest, toughest, most bad ass vehicles on the planet, but it turns out there's a category of high-cost, high-powered vehicles that none of us have ever gotten close to.
Top Gear bize dünyanın en hızlı, en sağlam ve en baş belası... araçlarından bazılarını sürme şansı verdi. ama bu olay hiç birimizin... yanına bile yaklaşamamış en pahalı ve en güçlü araçlar... kategorisine dönüşüyor.
It's got a built-in 500-gigabyte hard drive, on-screen song selection and a four channel wireless microphone, in case Victoria wants to work the crowd.
Dahili 500 gb hafıza, Ekrandan şarkı seçimi Dört kanallı wireless mikrofon,
They didn't drive so they have to be on foot.
Arabayı almamışlar demek ki yürüyorlar.
Say that the file wasn't on the hard drive.
O dosyanın, o sabit sürücüde olmadığını söyle.
It's a flat-roofed factory and on the flat roof are solar panels gathering sunlight to drive the machinery of the factory.
Düz çatılı bir fabrikadır ve çatısında da fabrikanın düzeneklerini çalıştırmak için güneş ışığını toplayan güneş panelleri bulunur.
You keep on, it'll drive you round the twist.
Eğer devam edersen seni yalnızca uçuruma sürükler.
This guy is on his cell phone and can't drive.
Adam telefonla konuşuyor ve araba kullanamıyor.
I'm thinking on my lunch hour I should drive over there and key her Saab.
Öğle yemeği aramda, oraya gidip arabasını anahtarımla çizmeyi düşünüyorum.
I'll drive you home. Come on.
Hadi, üzerine kuru bir şeyler alalım.
Come on, the best way for us to help is to drive somewhere and get some.
Hadi ama, arabaya binip gidelim ve bize yardım edicek birilerini bulalım.
I just need you to get me a hard drive with some names on it.
İçinde birilerinin ismi olan bir hard diski almanı istiyorum.
He liked to drive fast along these New Hampshire / Vermont roads.
Ön koltuğa oturdum. Hızlı sürmeyi seviyordu New Hampshire Vermont yollarında.
I have it on the hard drive.
Sabit sürücüde olacaktı.
We're heading east on the FDR Drive.
FDR Caddesi üzerinden doğuya gidiyoruz.
- We're heading north on the FDR Drive.
- FDR üzerinden kuzeye gidiyoruz.
Did they drive off with Jeff Chang on it?
- Olamaz. Jeff Chang üzerindeyken mi gittiler acaba?
That's far. And, people drive like idiots on the Fourth.
Çok uzak, insanlar Fourth'a bile salak gibi arabayla gidiyorlar.
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230