Early on перевод на турецкий
2,024 параллельный перевод
It's just, I learned pretty early on that the only one I could count on, the only one I could really trust, was me.
Çok eskiden öğrendiğim bir şey bu. Güvenebileceğim ve inanabileceğim tek kişi sadece benim.
Early on you tried to escape twice.
Daha içeri adımınızı atar atmaz, iki kez firar girişiminde bulundunuz.
One of the things that I had established early on was being able to discriminate between studies in the scientific realm and recreational use.
İIk saptadığım şeylerden biri, bilimsel alanda kullanım ve eğlence için kullanım üzerine yapıIan çalışmalar arasındaki farkı görebilmek oldu.
What I was doing early on when I was hearing these reports interpreting them, calling them psychological or brain chemistry aberrations or whatever.
Bu raporları duyduğumda ilk yaptığım şey bunun bir çeşit psikolojik durum ya da beyin kimyasındaki bir bozukluk olarak yorumladım.
And early on, he became rich doing it.
Başlarda epey bir servet kazandı.
Early on June the 6th, support climber Noel Odell photographed Mallory and Irvine as they set out from the North Col.
6 Haziran sabahı yardımcı dağcı Noel Odell "Kuzey Geçidi" nden yola koyulan Mallory ve Irvine'ı fotoğrafladı.
I learned it really early on, the only person you can depend on in this world is yourself.
Bu dünyada güvenebileceğin tek insanın kendin olduğunu çok erken öğrendim.
It's bright and early on a Wednesday morning.
- Aydınlık ve erken bir Çarşamba sabahı.
I think it's important for a director and actor to establish boundaries early on.
Bence bir yönetmen ve oyuncu arasında erkenden sınırlar belirlemek çok önemli.
Of course, it's fairly early on in your employment here.
Elbette işe yeni başladın.
Yeah, early on, kermit and me Played in the same band.
Evet, eskiden Kermit ve ben aynı grupta çalardık.
And he offered me a deal early on,
İlk zamanlar bana bir anlaşma teklif etmişlerdi.
Can you at least come back early on Sunday morning?
En azından pazar sabah erken dönsen olmaz mı?
But if his time comes early on account of any of you, his father here on Earth is gonna see to it you are gutted like trout.
Ama sizin yüzünüzden zamanı erken gelirse yer yüzündeki babası balık gibi deşildiğinize emin olur.
Neither did Hugo and he did so very early on.
Hugo'nun da olmamıştı. Beni çok erken bıraktı.
She leaves early on Thursdays, I told...
Perşembeleri erken çıkıyor, söylemiştim.
He got some leads early on, yeah. But then he made it sound like he'd lost her.
- Başlarda bulacak gibiydi ama bir süre sonra onu kaybettiğini imâ etmeye başladı.
Early on... we must have been married a year, 18 months...
Başlarda... bir senelik ya da 18 aylık falan evliydik...
- And character witness describing Dean's early healings on skid row.
Ve güvenilir tanık kapsamında, Dean'in kenar mahallelerde önceden yaptığı iyileştirmeleri anlatacaksınız.
But in the early 1980s I reviewed all of that literature and could pretty well establish on that if people were really carefully screened and supervised and then followed up that the incidents and adverse reactions to LSD and related psychedelic drugs was extremely low.
1980'lerde tüm bu çalışma sonuçlarını tekrar gözden geçirdim ve farkettim ki, eğer insanlar gerçekten iyi bir yansıtma ve gözlem yapabilselerdi ; olayları takip edip,
Here is an early example of my work.
Senin için bir ön çalışma.
Whatever happened to "on time is two hours early"?
"Zamanında gelmek iki saat öncesinden gelmektir" e ne oldu?
I leave you a message to get your Keister in here early, and not only are you not here early, you're not even here on time again.
Bugün işe erkenden gelmen için sana mesaj bıraktım ve sen bırak erken gelmeyi, mesai saatinde bile burada değilsin yine.
Farhad Hassan has been on the run since early this evening... I shot him twice.
Onu iki defa vurdum.
It is my belief that on the day of the sherry party given by me, Hercule Poirot, Sir Charles Cartwright rises early that morning, perhaps even at dawn to make the long journey to Yorkshire, where he disguises himself as a tramp, gives to a small boy the telegram addressed to me, Hercule Poirot at Whitehaven Mansions.
Ben, sherry partisi verdiğim günün sabahında Sir Charles'ın erkenden hatta gün doğarken kalkıp Yorkshire'a gittiğini ve orada bir serseri kılığına girdiğini düşünüyorum.
He's the one who insisted on the early meeting.
Erken saatte buluşmak için ısrar eden oydu.
It's way too early for him to be on his own, back in the old apartment.
Kendi başına kalması, eski evine dönmesi için daha çok erken.
Early in June, 1924, two of Mallory's team, Norton and Somervell, pushed on up the mountain, but Everest forced them back.
Haziran 1924'ün ilk günlerinde Malloy'nın ekibinden iki kişi Norton ve Somervell daha yükseklere çıkmayı denediler ama dağ onları geri dönmeye zorladı.
It's still early, sleep on.
Daha çok erken, uyumaya devam et.
I don't know what you do on those early Saturday morning shifts, but when I'm here, bags, make-up and especially phones stay downstairs.
Cumartesi sabah vardiyalarında ne yaptığını bilmiyorum ama ben buradayken, çantalar, makyaj ve özellikle telefonlar alt katta bırakılır.
I'm a half an hour behind on my moisturizing routine and I need to get up early.
Nemlendirici krem adetim yarım saat gecikti, sabah da erken kalkmam lazım.
Early bird, even on weekends?
Hafta sonu bile erken mi kalkarsın?
"In Shinagawa City, Tokyo, at a multi-story car park in Yashio," "a large fire broke out in the early dawn on the fifth day of this month."
Tokyo, Shinagawa şehrinde Yashio'daki çok katlı bir otoparkta sabahın erken saatlerinde büyük bir yangın çıktı.
Visible now toward crash investigators with the National Transportation Safety Board are expected on-site as early as this evening.
Uluslar arası sivil taşıma kazaları kurumu ve kaza inceleme görevlilerinin kaza mahalline bu akşam ulaşmaları bekleniyor.
Based on mandibular dentition, the victim is late 20s, early 30s.
Alt çenedeki diş yapısına dayanarak kurbanın yirmilerin sonu, otuzların ise başında olduğunu söyleyebiliriz.
Yun-jun says he's on our side, but it's still early to tell.
Yun Jun, onun bizim tarafımızda olduğunu söylüyor ama güvenmek için henüz erken.
We, uh, want to get an early start on the day.
Biz güne erken başlamak istiyorduk da.
For families who are on the waiting list, you should receive at some time the early part of next week, confirming where you are on the waiting list.
Yedek listede olan aileler için, önümüzdeki haftanın ilk günlerinde, yedek listenin kaçıncı sırasında olduğunuz konusunda teyit alacaksınız.
Her morning show comes on so early, We're usually still at the bar,
Sabah programı çok erken saatte yayınlanıyor biz de o saatlerde barda oluyoruz.
One day Larry comes home early from work and catches his fiancee and his best friend on a Twister board... his Twister board.
Bir gün, Larry işten eve erken döner ve nişanlısıyla en yakın arkadaşını twister tahtasında yakalar. Hem de onun twister tahtasında.
I think we should just get up really early, go by the farm, and, depending on what happens, then drive up to Ishpeming and crash family breakfast.
Bence çok erken kalkıp çiftliğe gitmeliyiz. Sonra duruma göre Ishpeming'e gidip aile kahvaltısına katılırız.
Unless Christmas came early this year, that better not have my name on it.
Yılbaşı erken gelmediyse umarım üzerinde benim ismim yoktur.
They built an empire because they'd worked out how to exploit the geology that their neighbours had on their doorsteps. fault lines had been a crucial factor in the success of many early civilisations.
Bir imparatorluk kurdular zira komşularının kapılarının önünde duran jeolojisini nasıl kullanacaklarını çözmüşlerdi. Minosların zamanında fay hatları, bir çok erken uygarlığın başarısında hayati bir öneme sahipti.
Now, even though her show was on so early that no one watched, Aunt Robin was a consummate professional, but Don was not.
Program çok erkende olduğu için kimsenin izlememesine rağmen, Robin teyzeniz tam bir profesyonellik örneği sergiliyordu.
By the early 19oos, Baku, the capital of Azerbaijan, boasted more millionaires than anywhere else on Earth.
1900'lerin başında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Dünya'nın herhangi bir yerinden daha fazla para kazanıldı.
Who signs off on early release?
Erken salma işlemini kim imzalıyor?
And you told her to blow the whistle on everything If she didn't get early release?
Erken salıverilmez ise, her şeyi itiraf edeceğini söyledin.
Come on, I'm home early from work, the trash bins are in, and Max is with Gaby for another half hour.
İşten erken geldim o kadar. Çöpler atıldı. Gaby de Max'e yarım saat daha bakacak.
Naval Yeoman James Rush, home on leave from San Diego Naval Base, died in an illegal street race in a parking lot early this morning.
Donanmadan Yeoman James Rush. San Diego Deniz Üssü'ndeki evinden ayrılmış gecenin geç vakitlerinde, yasadışı bir sokak yarışında ölmüş.
But I think children, babies, pick up on that stuff, those early feelings.
Bence çocuklar... bebekler... böyle şeyleri erken hisleri anlıyorlar.
You know, I need to get somebody on the hook to make sure Max makes it to all his therapies and Haddie gets to all her sporting events, but, um, you know, and I can also come home from work early
Max'in terapilerinin ve Haddie'nin antrenmanlarının zamanlarıyla birisinin ilgilenmesi lazım. Haftada bir iki kere de işten eve erken gelirim.
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
ondrej 26
one moment please 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230