Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ F ] / Fas

Fas перевод на турецкий

940 параллельный перевод
Welcome to Morocco.
Fas'a hoşgeldiniz.
Said Morocco, didn't they?
Fas dediler, değil mi?
They might wonder why four grown men went on holiday together, saying they were going to Spain and actually ending up in Morocco.
4 yetişkin adamın birlikte tatile gidip, İspanya'ya gidiyoruz diyip, Fas'ta bulunmalarını merak ederlerdi.
And of course the expression of this are intermittent earthquakes.
Ve elbette bunun göstergesi de bu fasılalı depremlerdi.
Your first voyage to Morocco?
Fas'a ilk seyahatiniz mi?
It's awfully nice to see you in Morocco again.
Sizi yeniden Fas'ta görmek ne kadar hoş.
my house is patronized by the finest society in Morocco.
Kulübüm, Fas'ın en yüksek sosyetesi tarafından mesken edilmiş durumda.
He's a rich man to buy Morocco.
Fas'ı satın alacak kadar zengin biri.
When I came to Morocco as a boy, it snowing in the summer have you heard that before, M. La Bessière?
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğimde, yazları burada kar yağardı. Bunu daha önce duymuş muydunuz Bay La Bessiere?
When I came to Morocco as a boy...
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğimde -
When you came to Morocco as a boy, it rained or something.
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğinizde yağmur mu ne yağıyormuş gibi bir şey.
How I was worried about you, way out in that lonely post in Morocco!
Fas'da olduğunu bilmezken çok endişelendim.
Then by train or auto or foot across the rim of Africa to Casablanca in French Morocco.
Oradan da trenle, arabayla ya da yaya olarak Afrika kıyılarından, Fas'ın Casablanca şehrine.
You won't find a treasure like this in all Morocco.
Fas'ın hiçbir yerinde böylesini bulamazsınız.
Moorish influence.
Fas etkisi. Taklit elbette.
Moorish.
Fas.
Later I went to Morocco to enlist in the Foreign Legion in an effort to redeem myself, but I got arrested.
Daha sonra borcumu ödemek maksadıyla Fas'taki askeri birliğimize başvurdum ama tutuklandım.
Sir, you may not be aware of it but I am president of the Morocco Laundry Company.
Bayım, bilmiyor olabilirsiniz ama ben Fas Çamaşır Yıkama Şirketi'nin başkanıyım.
- Well, I'm off to Morocco for a week
Aslında, bir aylığına Fas'a gidiyorum.
Gérard's staying while his uncle's away
Gérard'ın amcası Fas'a gidiyor. O da bizimle kalmaya geliyor.
"Oscar, the cruel bedouin, lands on the beach near the harem with his legendary Moorish ships, well-known the length of the African coast, and leads his demonic army against the White Sheik."
"Zalim bedevi Oscar, Afrika kıyılarında korku saçmış efsanevi Fas gemileriyle haremin yanı başındaki sahile çıkartma yapar ve korkunç ordusunu Beyaz Şeyh'e karşı idare eder."
I met Grutter in Morocco.
Grutter'le Fas'ta tanıştım.
Torino and Trieste, Marseille and Mogador.
Torino'yla Trieste, Marsilya ve Fas.
You see, we were attending a medical convention in Paris. And I thought as much as as we were in Europe, I'd come down and see Morocco again.
Paris'teki bir tıp toplantısına katılıyorduk ve dedim ki, hazır Avrupa'dayken gelip Fas'ı yeniden göreyim.
Do you live in Morocco, Mr. Bernard?
- Fas'ta mı yaşıyorsunuz, bay Bernard?
I know this is mysterious Morocco, but we're not going to lose our head, are we?
Burasının gizemli Fas olduğunu biliyorum ama biz kendimizi buna kaptırmayacağız, değil mi?
You came to French Morocco four days ago.
Fransız Fas'ına dört gün önce geldiniz?
Bernard the Frenchman was sent to Morocco at our request to check up on an assassination plot here in London.
Fransız Bernard Fas'a bizim isteğimiz üzerine gitti burada Londra'daki bir suikast planı ile ilgili olarak.
What were you doing down in Morocco?
- Fas'ta ne yapıyordunuz?
He got all the way to Morocco before they caught up with him.
Onu yakalamak için Fas'a kadar yol katetti.
How about Morocco?
Fas konusunda ne dersin?
The only way you could get to Morocco is to join the Foreign Legion.
Ancak orduya girersen Fas'a gidebilirsin.
They should orient the pipeline to Morocco.
Fas boru hattı projesini tekrar göndersinler.
6th round, go to it.
Devam et : Altıncı fasıl.
There would be no pause, no rest between these walls.
Ne bir fasıla, ne bir mola vardı bu duvarlar arasında.
Yes, Franz AIbertzart. - Are you through? Have you finished?
Fas haşhaşını bana tanıtanın sen olduğunu unutma.
- She's not here. Go away. I've been away :
Fas'a, Nepal'e, Kahire'ye gittim.
The day before, the Moroccan military rose against the republic.
Bu haberden önceki gün, Fas ordusu cumhuriyetçilere karşı ayaklanmıştı.
July 17, 1936. The army rises in Spanish Morocco.
17 Temmuz 1936'da Fas'taki İspanyol ordusu İspanya'ya geldi.
In Moorish Barbary.
Fas'ın Berberistan sahillerinde.
- Somewhere on the Moorish coast.
- Fas sahillerinde bir yerlerde.
- A Moorish ship?
- Bir Fas gemisi mi?
A Moorish galley would never make it.
Bir Fas gemisi asla başaramaz.
Now, after some chitchat, getting-to-know-you stuff, which I do so brilliantly, we feel an unconscious attraction between the two.
Biraz gevezelik filan, o kadar iyi yazdığım o tanışma fasılları, birbirlerinden hoşlandıklarını seziyoruz.
We can pause for a few pages of chitchat, getting-to-know-you stuff, which I do so brilliantly.
Durup araya birkaç sayfa gevezelik koyabilir, o kadar iyi yazdığım tanışma fasıllarını sokarız.
" There's a Moorish cafe on rue Randon, in the Casbah.
Kasbah'ta Randon Caddesinde bir Fas kahvesi var.
Perhaps I'd better try Morocco.
Belki de Fas'a gitsem daha iyi olur.
What about his Moroccan passport?
Barney'nin Fas pasaportu ne durumda?
Coast of Morocco, southwest of Portugal and Spain.
Fas kıyıları. Portekiz'le İspanya'nın güneybatısı.
He tried to get ashore at Tetrokovac, Nagasaki, Caracas, Sydney,
Nagazaki, Fas, Sidney...
It's the French Morocco.
Fransız Fas'ı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]