Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ G ] / Get to the point

Get to the point перевод на турецкий

1,868 параллельный перевод
Let me get to the point, mr.Serabian.
Asıl meseleye geleyim, Bay Serabian.
Would you get to the point?
Sadede gelir misin?
Just get to the point.
Sadede gel.
Get to the point.
Sadede gel.
You know what, sean, let's cut the pleasantries and get to the point, okay?
Biliyor musun Sean, bu muhabbeti keselim de asıl noktaya gelelim, tamam mı?
Okay, but when do you get to the point where you stop expecting somebody to change?
Peki, birinden değişmesini istediğinde bunun olması mümkün müdür?
Just get to the point.
Asıl konuya gel.
Just get to the point here.
- Asıl konuya gel.
YOU'LL GET TO THE POINT EVENTUALLY.
Eninde sonunda hususa geleceksin.
Just get to the point, I'm busy.
Sadede gel, meşgulüm.
It's an interesting step, I think, for humans... to get to the point where you are now separated from your mother... and you are starting to view yourself as more of a single separate entity... heading off into the rest of the universe.
Bu, insanlık için ilginç bir adımdı. Bence, insanlık için anne karnından ayrıldıktan sonra kendinizi kainatın geri kalanına kafa tutan, daha farklı ve bağımsız varlık olarak görmeye başladığınız noktaya erişmek gibi.
The thing is, I never seem to get to the point where I feel that it actually does happen.
Sorun şu ki, gerçekten olduğunu hissettiğim noktaya asla gelemiyorum.
- Get to the point.
- Sadede gel.
- A lot of actors were circling this, but - Get to the point.
Bu filmde oynayacak olmanın beni ne kadar mutlu ettiğini söylemiş miydim?
- Get to the point!
- Neticeye gel!
- Skip the technical details, get to the point.
- Teknik detayları geç, sadede gel.
Let me just get to the point.
İzin verin konuya geleyim.
Let me get to the point.
Hemen sadede geliyorum.
Well, I'm due back at the office, so I'm going to get right to the point.
Ofise dönmeliyim, bu sebeple hemen konuya giriyorum.
So if they get enough of the photons of the right color they fire and say to you, "There's a spot of green or red or blue at this point."
Yani eğer kendi renklerinde ışık fotonlarından yeterince alırlarsa çalışmaya başlıyor ve size şöyle diyorlar : "Şurada biraz gri, mavi ya da yeşil ışık var."
Get the boy what he wants. Then we race to the meeting point.
Çocuğun istediklerini getirin sonra çok hızlı bir şekilde buluşma noktasına gideceğiz.
I suggest you and Michael get to the rendezvous point as quickly as possible.
Michael ve senin olabildiğince çabuk buluşma yerine gitmenizi öneririm.
Get him to trust you to the point where you have access to the cartel's workings.
Amaç, kartelin içine girebilmen için onu, sana güvenecek noktaya getirmek.
The whole point here is to get Pezuela believing he's calling the shots.
Buradaki tüm mesele kontrolü elinde tuttuğuna Pezuela'yı inandırmak.
The point is we get to kill people, you dumb fuck.
Sebep şudur ki, insanları öldürmeye gidiyoruz, salak!
Putting aside that men always say that about women they work with I'll get straight to the point.
Erkeklerin beraber çalıştıkları kadınlar için söylediklerini bir kenara bırakıp direk sadede geleceğim.
But I guess the thing is, at some point, notes or no notes, someone's going to have to just get in there and clean it up.
Ama bir de şu yönü var... Not yazsak da yazmasak da birisinin gidip orayı temizlemesi gerekiyor.
I'm the one that'll be administering the treatment... if, you know, we ever get to that point.
Zorundayım gibi. Tedaviyi verecek olan benim... Eğer o noktaya gelirsek.
The point of all this was to get to know each other better.
Bunun amacı, birbirimizi daha iyi tanımamızı sağlamaktı.
I thought the whole point of bailing me out was'cause you knew I needed to get home.
Kefaletimi ödemenizin tek sebebi eve gitmemin gerektiğiydi. Geç kaldım.
I'll get straight to the point.
- Hemen mevzuya gireyim.
What's the point of having people taste for you if you're going to get yourself killed anyway?
Eninde sonunda kendini öldürteceksen neden çeşnicileri burada tutuyoruz ki?
He let us know that we were gonna be traveling across the United States to play the game of basketball, which, at that point, I was starting to get a love for.
Bize Birleşik Devletler genelinde basketbol oynamak için seyahat edebileceğimizi söyledi. Bu noktadan sonra onu sevmeye başladım.
When you've coached a group of guys from the time they were 10, sometimes, you know, you get to a point where they stop listening to you, they stop hearing you.
Ne zaman ki bir grup çocuğun 10 yaşından itibaren koçluğunu yaparsınız bazen sizi ne zaman dinlemeyi bıraktıklarını ve artık duymadıklarını anlayabilirsiniz.
I mean, the right play would be to cop a plea, Man one, No life on the back end, They're guaranteed to get out at some point.
O kadar ileri gitmeyebilir ama demek istediğim, böyle durumlarda daha hafif bir ceza karşılığında suçunu kabul ederlerse bir zaman gelir ve serbest kalıverebilirler.
The guy next door could really get on your nerves... and you want to strangle him after a certain point.
Yanı başınızdaki adam sizi sinirlendirebilir ve bir noktadan sonra onu boğarak öldürmek isteyebilirsiniz.
We need to get back to the point when time itself started ticking, back to the moment the universe began.
Zamanın tıklamaya başladığı vakte evrenin başladığı ana gitmemiz gerekiyor.
You'll never get a tight stream until you build up your lip muscles to the point where you can purse your lips like this.
Ama asla yeterince düz ve güçlü bir atış yapamazsınız dudak kaslarınızı, bu hareketi yapabilecek aşamaya gelene kadar geliştirmek zorundasınız. Anladınız mı?
Good news is we've managed to get a fix on the origin point.
Neyse ki kaynak noktasını belirledik.
And we have come to sense each other's moods and feelings... to the point where, when one person ends up having difficulties of some kind... and they need to get away, the rest of us understand.
Ve her birimizin ruh halini ve hislerini birbirimizin çektiği bazı zorluklarını beraber aşmayı ve bunlardan kaçınmamız gerektiği zamanı veya yeri sezmek zorundayız.
As the car races along the road, we can draw a graph above the road where the height above each point in the road records how long it took the car to get to that point.
Araba yol boyunca hızla giderken yolun üstüne bir grafik çizebiliriz. Yoldaki her noktanın yukarısındaki yükseklik... arabanın o noktaya ne kadar sürede geldiğini gösterir.
I can calculate the average speed between two points, A and B, on my journey by recording the distance travelled and dividing by the time it took to get between these two points, but what about the precise speed at the first point, A?
Seyahatim esnasında katettiğim yolu kaydederek... ve bunu bir noktadan diğerine giderken harcadığım zamana bölerek... A ve B noktaları arasındaki ortalama hızı hesaplayabilirim. Peki ya ilk nokta olan A'daki hızım tam olarak kaç?
That's the point I'm trying to get across.
Anladın mı? Sana anlatmaya çalıştığım şey bu.
You'll never get a tight stream until you build up your lip muscles to the point where you can purse your lips like this.
Ayrıca dudak kaslarınızı geliştirene kadar asla o sabit akışı yakalayamazsınız....... ve dudaklarınızı da böyle kıvıramazsınız. Anladınız mı?
The point is you're gonna get 10 % %, which comes out to be a fortune!
Bu durumda % 10 alacaksın ki, bu da bir servet demek.
The point is that's very difficult to get into fashion week.
Konu moda haftasına girmenin çok zor olduğu.
Your objective is to head north to the D'ang Kwook River and liberate the POW camp, at which point Four Leaf will get himself captured, at which point you will rescue him, at which point we will chopper you home!
Hedefiniz, kuzeydeki D'ang Kwook nehrine ulaşıp esir kampındakileri kurtarmak. Orada Dört Yaprak esir düşecek, diğerleri onu kurtaracak, ve helikoptere binip evlerinize döneceksiniz.
They figured she had so much success with George that she would be a natural to get children to read, which misses the point completely.
George ile o kadar başarılı oldu sandılar ki ondan tam bir çocuk okutucu olurdu ki mesele ile uzaktan yakından alakası yok.
I'll get right to the point.
Direk konuya gireyim.
And Laura is gonna get to the rendezvous point.
Laura buluşma noktasına gelecek.
Let me get right to the point.
Hemen sadede geleyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]