Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ G ] / Give it up

Give it up перевод на турецкий

5,129 параллельный перевод
Give it up.
Vazgeç.
Give it up!
Vazgeç!
You really ready to give it up after two years?
İki yıl sonra bırakmaya gerçekten hazır mısın?
Noah would rather die than give it up.
- Noah, vazgeçeceğine ölmeyi yeğler.
Give it up for Bachchan!
Bachchan için vazgeç.
Give it up for Bachchan!
Bachchan için vazgeç!
Yeah. So now, please, ladies and gentlemen, give it up for the All Star Funtime Roadshow!
Şimdi, bayanlar ve baylar Yıldız Oyuncular Eğlence Turnesi için bir alkış!
Give it up for my boys.
Oğlanlarıma alkış istiyorum.
Give it up
- Vazgeç.
Mr. Seo Give it up
Bay Seo, vazgeç.
Give it up, Suze.
Boşver, Suze.
Give it up.
Çakın bakalım.
Give it up, Nolan!
Teslim ol, Nolan!
Cole, just give it up, honey.
Cole, vazgeç artık tatlım.
Y'all, give it up for miss Rayna Jaymes. ( Cheering )
Austin'den tanıdığım şu Bret denen adam var...
Give it up, Wilfred.
Vazgeç Wilfred.
Well, whatever the'Cons are after, Ratch won't give it up.
Decepticonlar neyin peşinde olursa olsun Ratch pes etmeyecektir.
She didn't give it up.
Bizi ele vermemiş.
Dad, please just give it up!
Baba, lütfen bırak!
And we believe he was tortured to give it up.
Çocuğun işkence altındayken söylediğini düşünüyoruz.
Kiera will never give it up.
Kiera asla bize vermez.
Oh, give it up.
Vazgeç artık.
Give it up for Mr. Branch Connally!
Bay Branch Connally'i alkışlayalım!
- ALL RIGHT. LADIES AND GENTLEMEN, GIVE IT UP FOR SETH ROGEN.
Baylar bayanlar, Seth Rogen'a bir alkış alayım.
This is the guy that you held up to be someone who could give me more, and it turns out that he's... exactly like you.
Bana daha fazlasını verebilir diye desteklediğin adam bu ve meğer o da tıpkı senin gibiymiş.
Maybe you two could help me fix it up a little, give it a feminine touch.
Belki de siz düzeltmemde yardımcı olabilirsiniz bir kadın eli değsin.
If it were up to me, I'd give you his coordinates and tell you to have at it.
Bana kalsa, sana onun koordinatlarını verip,... bu işi halletmeni söylerdim.
Let's not give up and believe that it'll work out.
Vazgeçmeyelim ve bunun işe yarayacağına inanalım.
I have told you that I'd give it all up for you again and again, and you know what I think?
Sana tekrar tekrar söylüyorum, bunların hepsini senin için bırakırım, ve ne düşünüyorum biliyor musun?
It's not in your nature to give up, Nikita.
Vazgeçmek senin doğanda yok Nikita.
He won't give it all up.
Herşeyden vazgeçmeyecek.
It takes a lot for her to give up on something.
Bir şeyleri bırakmak onun için zaman alır.
But at any rate, it did give me a chance to brush up on my suturing.
Ama her halükârda dikiş atma bilgilerimi tazeledim.
Well, I-I told him that I would give him a kick if he didn't take you up on it.
Teklifinizi kabul etmezse ona tekmeyi basacağımı söyledim.
She taught us we had a responsibility to the community we grew up in, that it was incumbent upon us as Bellefleurs to give back.
İçinde büyüdüğümüz topluma karşı bir sorumluluğumuz olduğunu öğretti. Bellefleurlar olarak karşılık vermek için vazifemizdi.
Look, I know you think we should call it, but I don't want to give up on this, even if we don't know what this is.
Bak, bitirmemiz gerektiğini düşündüğünü biliyorum ama ben bundan vazgeçmek istemiyorum. Ne olduğunu bilmesek bile.
It'll give me a chance to catch up with some old friends.
- Eski dostlarla hasret gidereyim dedim.
Yeah, well I'm supposed to be in Vegas throwing up on a shrimp buffet. Now give it.
Benim de Vegas'ta takılıp karides büfesine kusmam gerekiyordu.
we may just give it all up.
Amacıma ulaşamazsam her şeyden vazgeçmem de olası.
When you have fallbacks, it's just easy to give up.
Sorun bu. Bir kere caydın mı pes etmek kolay olur.
Actually, I can't give that up ; it's my favorite thing.
En sevdiğim şey.
Their board of directors does not give a damn about Edgehill Records, and until they name a new president, there's nobody there for me or you to yell at. ( Doorbell rings ) I mean, if it were up to me,
- Yırtılma falan gibi mi? - Yandı. Bu koltuğu karşılar.
It's too late to give up now.
Ölçüp biçtim. Vazgeçmek için artık çok geç.
You just... You take the finger of the KitKat, you insert it up your anus, you give it to the unsuspecting victim, that's good times.
KitKat'tan bir parça koparır götüne sokarsın sonra da bunu beklenmeyen bir kurbana verirsin.
But the heart is strong and it takes a long time to give up hope.
Ama kalp güçlüdür ve umudunu kaybetmesi çok uzun zaman alır.
OK, I've put her number into plate recognition, it'll give us a heads up where she is.
Tamam, plakasına takip numarası koydum nerede olduğunu bize haber verecek.
Give it up.
- Çak bi'beşlik.
Get ahead of it fast,'cause until you give them a better story, they're running with the one they made up.
Şu işi çabuk halledin. Siz onlara daha iyi bir hikâye verene kadar kendi uydurdukları hikâyeyi kullanacaklar.
I say, if this fucked up world doesn't give us what we deserve, we need to fucking take it.
Diyorum ki, eğer bu çivisi çıkmış dünya bize hak ettiğimizi vermiyorsa onu sike sike alırız.
Give it up for Kenny.
Ayağa kalkın ve Kenny'i alkışlayın.
I don't think it's fetishizing to admire people who signed up to fight a couple of wars that neither one of us wanted to dirty our hands with, but I do give them the benefit of the doubt.
Hiçbirimizin ellerini kirletmek istemediği birkaç savaşta yer almak için gönüllü olanları takdir etmek pek de putlaştırmak olmuyor ama hüsnüzanla yaklaştığım doğrudur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]