Half hour перевод на турецкий
8,381 параллельный перевод
The Sunday Half Hour is Father Roland's only vice, I sometimes think.
Bazen Pazar Yarım Saat'in Peder Roland'ın tek yardımcısı olduğunu düşünüyorum.
We've been waiting for a half hour.
Yarım saattir bekliyoruz.
One of the firemen, a half hour ago, he said he spoke to Audrey.
İtfaiyecilerden biri, yarım saat önce Audrey'le konuştuğunu söyledi.
Half hour north of Oklahoma City.
Oklahoma City'nin yarım saat kadar kuzeyinde.
It's only a half hour from where David Cunningham grew up.
David Cunningham'ın büyüdüğü yerden sadece yarım saat uzakta.
How many shots can you take in a half hour without dying?
Yarım saatte ölmeden kaç tek atabilirsin?
Long is certain of the time, as she had heard the clock on the Black Eagle Brewery struck the half hour as she turned into the street.
Long saatten emin. Caddeye yönelirken Black Eagle Bira Fabrikası'ndaki saatin buçuğu vurduğunu duymuş.
Okay, so when this ends, we have a half hour to get to the next party.
Bu bitince bir sonraki partiye gitmek için yarım saatimiz kalıyor.
Talked for about half an hour.
Bir buçuk saat konuştular.
Half an hour later, Trevorrow's dead at the bottom of the bloody stairs.
Yarım saat sonra, Trevorrow'un cesedi lanet merdivenlerin dibinde yatıyor.
Half an hour.
Yarım saat sonra.
I couldn't help but hear the phone ring, every Sunday at eight, just before Sunday half-hour.
Elimde olmadan her pazar "Pazar Yarım Saat" ten hemen önce saat 8'de telefonun çaldığını duyuyorum.
One of these ticket blokes reckons he saw Farrow half an hour ago.
- Biletçi heriflerden biri yarım saat önce Farrow'u gördüğünü söyledi. - Devam et.
If we ever make it there. The border's still an hour and a half away.
Oraya gidebilsek bile, sınıra daha bir buçuk saatlik yolumuz var.
Half an hour ago.
Yarım saat önce.
Hour and a half in Gaad's office on the tape, but not a word about the murders.
Gaad'ın ofisindeki kasette bir buçuk saatlik kayıt var ama cinayetlerin üstüne tek kelime bile etmemişler.
I haven't seen him in like half an hour.
- Onu yarım saattir falan görmedim.
She kept playing for around half an hour.
Yarım saat kadar sürekli çaldı.
105, half an hour ago.
- Yarım saat önce 105 idi.
I woke up a half an hour ago, riding the G line.
Bir buçuk saat önce G güzegahına gidiyorken uyandım.
They've been in there, like, half an hour.
Yarım saattir bir gelemediler.
- Three. Okay, no water and you can't blow your nose for at least half an hour after.
Su olmayacak ve sonrasında en az yarım saat boyunca sümkürmeyeceksin.
- Half an hour out.
- Yarım saat mesafede.
- Just over half an hour.
- Yarım saat var.
Look, even if I could convince them that there was a fault with the modem, the best I could get you would be half an hour.
Bak, onları modemde arıza olduğuna ikna edebilsem bile sana en fazla yarım saat izin verebilirim.
He would shine a light through the window every half an hour so just to let me know that he was still there.
Hala orada olduğunu işaret etmek için, her yarım saatte bir pencereme ışık yansıttı.
If it takes him, like, an hour and half but that's what it takes.
Eğer onu bir buçuk saat alırsa ki o kadar sürecek.
So, you've given us an approximate half-hour window of death, but it could be that she died somewhere between 8 : 18 and 9 : 07, couldn't it?
Yani yarım saatlik bir zaman dilimi içinde ölmüş olabilir diyorsunuz ama 20.18 ile 21.07 arasında da ölmüş olabilir değil mi?
- So, really, your half-hour window might actually be much closer to an hour.
- Yani belirlediğiniz yarım saatlik zaman dilimi bir saate kadar çıkabilir.
- About half an hour.
- Yaklaşık yarım saat.
Press briefing in half an hour.
Yarım saat sonra basın açıklamamız var.
I wouldn't recommend walking on these boots for at least half an hour.
En az yarım saat bu botlarla yürümeni tavsiye etmem.
And then I go in the room, and I take a nap, and sometimes I oversleep, and so, an hour and a half later, Frankie comes over to the room.
Ve sonra odama gidip biraz şekerleme yaparım. Bazen uyuyakalırım. Bir buçuk saat sonra Frankie odaya gelir.
The meeting doesn't start for another half-hour.
Toplantı yarım saat sonra başlayacak.
Yes, an hour and a half later.
- Evet, bir buçuk saat sonra.
The war is not going to end in the next half an hour.
Savaş yarım saat sonra sona ermez.
- How about a half an hour?
- Yarım saate ne dersin?
It'll take half hour.
Yarım saatimi alır.
See you in half an hour, okay!
- Yarım saat sonra görüşürüz!
Half an hour was all I said.
Tek söylediğim yarım saatti.
.. in just half an hour?
Hem de yarım saat içinde.
Especially when you get back half an hour before your mum gets up, so she'll never find out.
Özellikle annen kalkmadan yarım saat önce dönmüşsen. Çünkü hiç haberi olmayacak.
Maybe, but they're gonna call in a half an hour wanting to take the deal, and when they do, I'm gonna buy you one day, and then I'm pulling the plug.
Belki, ama onlar yarım saat içinde arayarak anlaşma yapmak isticekler ve anlaşma yapmak istediklerinde, ben sana bir gün kazandırıcam, ve sonra fişi çekicem.
You clock off Saturday, half the afternoon gone, now you come in an hour late.
Cumartesi günü de erken çıkmışsın öğleden sonrası yokmuşsun. Şimdi de bir saat geç geldin!
An hour and a half?
Belki bir buçuk saat.
Uh, speaking of which, I'll see you, what, in about, uh... half an hour?
Yeri gelmişken sorayım. Ne zaman görüşeceğiz, yarım saat sonra falan mı?
Now, you charge it half an hour for every 24 hours.
- Her 24 saatte bir yarım saatliğine şarj et.
Based on blood patterns, he was shot five times over a span of a half an hour.
Kan izlerine bakınca, yarım saat içinde 5 kez vurulmuş.
I got an hour-and-a-half drive home after this.
Söylediğimi 1,5 saat sonra anlarım.
Half an hour ago, Rosemont Police spotted a Mustang with one of the stolen plates in the parking lot of the convention center.
Yarım saat önce Rosemont Polisi bir Mustang ihbar etti. Çalıntı bir plaka ile kongre merkezinin önüne park etmiş vaziyette.
- Yeah. You have about an hour, hour and a half with these.
Bunları içtikten sonra bir ila bir buçuk saatin var.
hours 6338
hour 409
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hour 409
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hours now 24
hours away 26
hour ago 73
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hour and 17
hours or so 21
hour shift 40
hour flight 49
hours away 26
hour ago 73
hours of community service 33
hours a day 443
hours and 143
hour and 17
hours or so 21
hour shift 40
hour flight 49
hour drive 72
hour surveillance 22
hour days 31
hour day 25
hour window 16
hour hold 19
hour and a half 25
hour period 17
hour shifts 36
hour surveillance 22
hour days 31
hour day 25
hour window 16
hour hold 19
hour and a half 25
hour period 17
hour shifts 36