Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ H ] / Her

Her перевод на турецкий

1,455,220 параллельный перевод
A few months ago, you were tweaking on whatever you were tweaking on at that nightclub in Vegas and inadvertently discharged your handgun in the general direction of a crowded dance floor, sending a Belgian tourist to the emergency room.
- İzah etmeme izin ver. Birkaç ay önce, Vegas'taki o gece kulübünde ayar veriyordun. Artık her ne ayarıysa bu ve kasıtsız bir şekilde tabancanla kalabalık bir dans pistine doğru ateş ederek Belçikalı bir turisti acil servise gönderdin.
If you don't give me the information I've requested, it'll all be over.
Talep ettiğim bilgileri bana vermezsen her şey biter.
I know you hate her, which is why I didn't want to say anything, but the fact is I'm barely hanging on in here and if it wasn't for her...
Ondan nefret ettiğini biliyorum, bu yüzden bir şey söylemek istemiyordum. Ama gerçek şu ki burada zor dayanıyorum ve eğer onun için olmasaydı...
Proving her guilt.
Evet. Suçunun kanıtı.
Her body gives us that bullet, that bullet gets us hitchin who has the power to derail a grand jury.
Ceset bize mermiyi verdi, o mermi bizi büyük jüriyi ortadan kaldırma gücüne sahip olan Hitchin'i verdi.
If we provide her with the proper motivation.
Ona doğru motivasyonu sağlayacak olursak.
Told reven that story, told her that's the reason why I became a cop, to prevent other Tommy markins from getting away with murder.
Bu hikayeyi Reven'a anlattım. Ona işte bu yüzden polis olduğumu söyledim. Başka Tommy Markins'lerin cinayete kurban gitmesini önlemek için.
It was like reven was sending me a message through her killer begging me to solve this case.
Sanki Reven, katili yoluyla, bu davayı çözmem için bana yalvaran bir mesaj gönderiyor gibiydi.
Until Henry Prescott, the cleaner that you hired to dispose of reven's body like a piece of garbage, took us right to her.
Henry Prescott, Reven'in bedenini bir parça çöp gibi saklamak için tuttuğun temizlikçi, bizi ona götürene kadar.
You got to her.
Onu ele geçirdin.
Did you bribe her?
Ona rüşvet mi verdin?
Anyhoo, Mr. kaplan. I need to know how to reach her.
Her neyse, Bay Kaplan ona nasıl ulaşacağımı bilmeliyim.
You must have her latest number.
En son numarasına vardır sende.
If we find it, we find her.
Onu bulursak, Kaplanı buluruz.
I loved her, too.
Onu da severdim.
I was so focused on you I didn't see that getting you away from her is unnecessary.
Sana o kadar odaklandım ki onu senden uzaklaştırmanın gereksiz olduğunu göremedim.
All I have to do is give her the truth.
Tek yapmam gereken ona gerçeği vermek.
I went there and I dug it up and I'm going to give it to her.
Oraya gittim ve kazdım ve ona vereceğim.
I made a promise to Elizabeth's mother to protect her girl at all costs and I can't do that from a cell.
Elizabeth'in annesine kızını her ne pahasına olursa olsun koruyacağıma bir söz verdim. Ve bunu bir hücreden yapamam.
Reddington's going to kill her.
Ona yardım etmeliyiz. Reddington onu öldürecek.
We were undercover in Montreal having dinner. He said that everything I thought I knew about myself was a lie.
Montreal'deki gizli görevde akşam yemeğindeydik ve kendim hakkında bildiğimi sandığım her şeyin yalan olduğunu söyledi.
Come into my life, give up everything, go broke trying to protect me and not... Tell me you're my father?
Hayatıma gir, her şeyi bırak beni korumaya çalışırken iflas et ve bana babam olduğunu söyleme.
I'm angry at you, at who I am, at the fact that I want to help you despite everything you've done to me and to yourself.
Sana, olduğum kişiye kızgınım... Bana ve kendini yaptığın her şeye rağmen sana yardım etmek istediğim gerçeğine de.
Each meeting doesn't need to be a big event.
Her görüşme büyük bir olay olmak zorunda değil.
Up until the publication of Bravo Magazine, when the whole thing became public, I was happy keeping my clandestine life.
Bravo Magazineyayınlanana kadar her şey açığa çıkmadan önce gizli yaşamımı sürdürmekten mutluydum.
And she reacted in a way that is very typical of her.
Oldukça uygun biçimde tepki verdi.
Her first reactions were full of humor and very favorable.
İlk tepkisi tamamen mizahi ve olumluydu.
And she sort of kept the relationship the way we always had.
Ve bir bakıma aramızdaki ilişkiyi her zamanki gibi tuttu.
Then, she expressed her objections : "Be careful."
Sonra, itirazlarını ifade etti : "Dikkatli ol."
But there was no way of making her feel appeased.
Ama onu yatıştıracak hiçbir şey yoktu.
I asked her why and she said that's where she felt closest to an idea of being a woman.
Ona neden diye sordum ve bir kadın olma fikrine en çok yaklaştığı anın bu olduğunu söyledi.
It was her biggest accomplishment, existentially.
Varoluşsal anlamda bu onun en büyük başarısıydı.
For 60 years I was her son.
60 yıl boyunca onun oğluydum.
I think she is restless with... with ideas that might be disturbing for her.
Sanırım kendisini rahatsız eden düşüncelerle huzursuz.
You said it was difficult with her, but the way you tell it, it doesn't sound like it.
Onunla zor olduğunu söylemiştin. Ama anlatışından pek öyle anlaşılmıyor.
And she always will be.
Ve her zaman öyle olacak.
Everything is still temporary.
Hala her şey geçici.
We don't always do things logically, do we?
Her zaman her şeyi mantıkla yapmayız, değil mi?
EVERY GAME HAS AN OBJECTIVE!
HER OYUNUN BİR HEDEFİ VARDIR.
BUT, MAYBE, NOT EVERYTHING IS A GAME.
AMA BELKİ HER ŞEY BİR OYUN DEĞİLDİR.
For Diogo, it means everything.
Diogo için bu her şey demek.
For Diogo, it meant everything.
Diogo için bu her şey demekti.
BUT IT'S WEIRD THAT WE'RE HERE, TALKING AS USUAL,
AMA BURADA HER ZAMANKİ GİBİ KONUŞMAMIZ TUHAF
EVERYTHING IS EXACTLY THE SAME.
HER ŞEY AYNI.
But it's unconscious, maybe it is typical of a human category who thinks, who is always in power?
Ama bu bilinçdışıdır. Belki de insan türü için bu tipik bir şeydir. Her zaman iktidar olduğunu düşünen kimdir?
- I have tried explaining it to her.
- Bunu ona açıklamayı denedim.
- She introduces me as her "big bro".
- Beni ağabeyi olarak tanıtıyor.
I like her a lot because she is... free.
Ondan çok hoşlanıyorum. Çünkü o özgür.
I always hid these things from myself...
Böyle şeyleri her zaman kendimden sakladım.
The certainty of my desires... They always came...
İsteklerimin içeriği her zaman...
We got to help her.
- Hayır, bekleyemeyiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]