Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / If so

If so перевод на турецкий

54,188 параллельный перевод
The only chance we've got is if Donovan can somehow convince his train wreck of a sister hell ain't so bad.
Tek şansımız Donovan'ın bir şekilde kardeşini cehennemin o kadar da kötü bir yer olmadığına ikna etmesi.
Oh. So if you weren't working, was it, like, a date?
Eğer çalışmıyorsanız randevuda mıydınız?
And if Pickman was smuggling drugs, maybe Jana and Raj found out about it, threatened to squeal, so he shut'em up permanently.
Ya Pickman uyuşturucu kaçırıyorsa ve belki Janna ve Raj bunu öğrenip onu ele vermekle tehdit ettiler ve o da sonsuza dek onların çenesini kapadı.
So, if you really want to know if you're a worthy romantic partner... ask yourself.
Gerçekten senden romantik bir partner olup olmayacağını merak ediyorsan bunu kendine sor.
So what if you slept with Charlotte Richards?
Charlotte Richards'la yattıysan ne olmuş?
I heard you scream, so I ran in to see if you were in danger.
Çığlık attığını duydum ve tehlikede misin diye koştum geldim.
So, do you mind if I...
O yüzden alınmazsan.
So, if you give me the formula to her antidote, perhaps your guilt might be alleviated.
Eğer onu kurtaracak panzehirin formülünü verirsen belki vicdanın rahatlar.
Okay, well, if this Benjamin is so careful, then what happened?
Tamam Benjamin bu kadar dikkatliyse ne oldu?
So if you leave here and you find that you can't forgive me... I'll be waiting.
Eğer buradan gider ve beni affedemezsen seni bekliyor olacağım.
So what are you gonna do if you find Kelly and, Lucifer junior?
Peki Kelly ve Ufak Lucifer'i bulunca ne yapacaksın?
If you're doing so well, name all the members of Bon Jovi.
Eğer o kadar iyiysem Bon Jovi grup üyelerinin isimlerini söyle.
I didn't... I am so sorry if I took advantage of you.
Bilmiyordum, senden faydalandıysam çok özür dilerim.
So if he's already dead, then why aren't you... you?
Eğer zaten ölüyse neden hala kendinde değilsin?
I'm so nervous, I don't even know if I can eat.
Çok heyecanlıyım, yemek yiyebilir miyim bilemiyorum.
So if you want the crown, it's yours.
Eğer tacı istiyorsan senindir.
So, if you find him, we actually do have something that you'll like.
Eğer onu bulursan biz de senin sevdiğin bir şeyi yapabiliriz.
So if you wanna give this a shot, then fine.
Eğer buna bir şans vermek istiyorsan olur.
So if there's any chance I could hurt Jody or Alex... Or anyone...
Eğer bir şekilde Jody veya Alex'e zarar verme durumum olursa ya da herhangi birine, ölmeyi tercih ederim.
So when I say that if anything happens to her, and I mean anything...
- Ona bir şey olursa herhangi bir şey dediğim de...
So if you wanna give this a shot, then... Fine.
Eğer denemek istiyorsan tamam.
So if it is real, what the hell is it?
- Eğer gerçekse nedir bu?
So what if Cass used it on Kelly's kid?
Peki Cass bunu Kelly'nin çocuğu üzerinde kullanırsa?
So even if you are right, and even if the worst isn't inevitable, then who will care for him when you're gone?
Sen haklı olsan bile ve beklenen kötü son gerçekleşmese bile sen gittiğinde ona kim bakacak?
So if you can help out, that'd be great.
Eğer yardıma gelebilirsen bu harika olur.
So if we ice her, maybe that buys us an extra day.
Eğer onu öldürürsek belki ekstra bir gün kazanırız.
So if you'll forgive my transgression, I'll make it worth your while.
Eğer hatamı affederseniz karşılığını vereceğim.
So listen, if we...
Tamam. Şimdi dinle...
Ain't so bad here, if you like killing angels.
Eğer melek öldürmeyi seviyorsan fena değil.
So, even if the attacker drove, we won't necessarily be able to track them.
Saldırgan araç kullanmışsa bile takibini yapamamamız mümkün.
So if you don't mind me asking, why stay together?
Yanlış anlamazsan eğer, neden hala birliktesiniz?
So if we were to go to your house now, your wife would confirm and back up that you cooked her fresh mackerel on Sunday?
O halde şimdi evine gidip eşine sorsak Pazar günü... -... ona taze uskumru pişirdiğini bize teyit edecek mi?
So if that's the Rising Sun, then, yes.
Orası The Rising Sun ise doğrudur.
Why did you do it then if you're so bloody sorry?
- Bu kadar üzgünsen neden yaptın o halde?
Oh, I'm so sorry if that's daft, Trish.
Bunun için aklını kaçırmak gerekiyorsa kusuruma bakma Trish.
So if I test these fibres against fibres found in Trish's wrist wounds...
Bu sicimi Trish'in bileğinden alınan örnektekiyle karşılaştırabilirsek...
If she was so bothered, why did she keep working for me?
Eğer bundan rahatsız olduysa neden benimle çalışmaya devam etti?
If any one of you even so much as belch when you shouldn't, I will be there.
Hele bir yapmamanız gereken bir şey yapın karşınızda beni bulacaksınız.
If that's the case, why you are so antsy?
Madem bu kadar basitti, neden böyle sabırsızsın?
Nothing else came back from the report on Trish's laptop, so if we have to arrest him later, we'll go through his devices then.
Trish'in bilgisayar raporundan başka bir şey çıkmadı. ... ileride onu tutuklayacaksak eşyalarını da incelememiz gerekecek.
So we need your explanation as to how this all makes sense if you didn't rape Trish Winterman.
O yüzden eğer tecavüz eden sen değilsen bunlar için mantıklı bir açıklama istiyoruz.
Elucidate for me, in my ignorance, if you would be so good.
Eğer sorun olmayacaksa cahilliğime verip bunun ne olduğunu açıklar mısın?
So I'm sorry if your parents didn't make you do household chores, or if you like their friends more than you like Count Olaf's friends.
Aileniz size ev işi yaptırmıyorduysa ya da onların arkadaşlarını Kont Olaf'ınkilerden daha çok seviyorduysanız üzgünüm.
If you are figuratively jumping for joy, it means that you are so happy you could jump for joy, but are saving your energy for other matters.
Mecazen sevinçten havalara uçuyorsanız havaya zıplayacak kadar mutlusunuzdur ama gücünüzü başka işlere saklıyorsunuzdur.
If we call the police or Mr. Poe or the official fire department, that so-called lab assistant will have us in his clutches before they can darken my doorstep.
Hayır. Polisi, Bay Poe'yu ya da resmî itfaiye teşkilatını arasak buraya vardıklarında bu sözde laboratuvar asistanı çoktan tüymüş olur.
If I may say so myself, I am quite the expert on the snakes.
Ayıptır söylemesi, ben yılandan çok iyi anlarım.
So, I concentrated on each item as if they were parts of a machine.
Parçalara odaklanıp onları birer makine parçası olarak düşündüm.
If you say so.
Hatırlamıyorum.
Whoo-ee. Well, if you say so.
Öyle diyorsan öyledir.
But even if not, you'd be inside so fast, your bunk would still be warm.
O kadar çabuk içeri girersin ki yatağın bile soğumamış olur.
So if you can't clip Manny, clip the mutant.
Manny'yi tepeleyemiyorsan yaratığı tepele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]