It's like the перевод на турецкий
28,401 параллельный перевод
But it's like being an ant trying to understand what an elephant looks like by crawling all over the elephant.
Ama aslında bir filin üstüne tırmanarak onun nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışan bir karıncaya benziyoruz.
It's like a motion of the ocean.
Golfstrim burada. Şuna bak. Okyanusun içinde bir tasarım gibi.
It's like I said on the phone, I can't do this any more.
Telefonda dediğim gibi artık yapamam.
It's like the world doesn't make sense without it.
Dünyanın onsuz bir anlamı yokmuş gibi.
I'm gonna forgive this one time, because I can remember what it was like to be under the spell of some Grade A pussy.
Bu seferlik seni affedeceğim çünkü birinci sınıf bir orospunun büyüsüne kapılmanın nasıl olduğunu bilirim.
- No, no, it's like it happens once and then it happens again, the exact same way.
- Hayır hayır, bir kere gerçekleşti sonra bire bir aynı şekilde tekrar gerçekleşti.
It's just the scholarship seems like a con to me.
Ama bu burs bana biraz üçkağıt gibi geldi.
Just like it's hard to imagine Captain Mathison being the hero of the one in this court.
Aynı şekilde Yüzbaşı Mathison'ın da bu mahkemedeki kahraman olduğunu kabul etmek gibi.
Just like my future, it's hanging in the air.
Tıpkı benim geleceğim gibi, Havada asılı duruyor.
It's like you're running for the both of you.
Sanki hem kendin hem de onun için koşuyorsun.
You know, sometimes you really like someone, and you talk a big game like it's, it's gonna work out, but the fact is she's with someone else.
Bazen gerçekten birinden hoşlanabilirsin sen büyük bir oyundan bahsedebilirsin ve işler yolunda gibidir ancak gerçekte kız başkasından hoşIanıyordur.
It looks like the border guards know you're coming in hot.
Anlaşılan sınır polisleri sizin çatışarak geldiğinizin farkında.
The headrest is made of flame-resistant foam, so it'll never burn, but it'll smoke like crazy.
Koltuk başlığı ateşe dayanıklı süngerden yapılmış,... yani asla alev almaz, ama inanılmaz tüter.
The fight club's been cleared out like it never happened.
Dövüş kulübünden hiç iz kalmamış.
It's not like we're on the mailing list.
- Mail listelerinde olduğumuzu sanmıyorum.
It's just like the other bodies we found up in the Arctic.
Kuzey Kutbu'nda bulduğumuz diğer cesetler gibi.
"It's like somebody from the DEO must have made it."
Kesin DEO'dan biri yapmış olmalı. "
It's probably the first time in two years I've felt like a normal person, so...
İki yıldır ilk defa normal biri gibi hissettim, yani...
It jumps from one person to the next like a virus.
Virüs gibi bir insandan diğerine sıçrıyor.
The real estate you own, it's like a revolving door... houses, buildings, bought and sold... except one.
Sahip olduğunuz mülk, döner bir kapı gibi... Evler, binalar, satılıp alınıyor... birisi dışında.
But it's not like we're gonna put Reese on the stand.
Reese'i kürsüye çıkarmayacağız. Yoksa çıkaracak mıyız?
He knew Ford's Theatre like the back of his hand, used it as his mailing address, picks up his mail at exactly 10 : 00 a.m.
Ford Tiyatrosu'nu avucunun içi gibi biliyor, iletişim adresi olarak burayı kullanıyor, postalarını almak için saat tam 10 : 00'da geliyor.
It's like pulling teeth to get you out in the field.
Seni sahaya indirmek, deveye hendek atlatmak gibi bir şeydi.
It's just like the others.
Diğerleri gibi olmuş.
For the first time ever... you can't imagine what it's like.
Nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemezsiniz. O gerçekten iyi biri.
Well, I guess it's just gonna remain a mystery, you know, like whatever happened in that seminar after they dimmed the lights. Hmm.
Barbara Chen'le yüzleştim ama neden bahsettiğimi bilmediğini iddia etti.
It's not like you're handing us the Death Star from Star Trek.
Star Trek'teki Ölüm Yıldızı'nı vermiyorsunuz yani bize.
Between this and the police chatter I pick up on my hearing aid, it's like a damn party in my head.
Hem bu, hem de dinleme cihazımdan gelen polis telsizi kafamın içinde parti veriyor resmen.
Well, give me that book'cause I'm gonna nail this bartending exam like it's some guy I met at the grocery store.
O kitabı bana ver. Ben bu barmenlik sınavını markette tanıştığım bir adammış gibi ezip geçeceğim.
I wanna remember what it's like to be touched on the boob.
İkizlerime dokunulmasının nasıl bir his olduğunu hatırlamak istiyorum.
It's almost like a baby monitor, like she's in the next room.
Sanki bebek monitörüne bakıyorum. Sanki yan odada yatıyor.
I'm gonna make it look like I was caught in the crossfire, so I want you to shoot me right in this shoulder.
Kendimi sanki çapraz ateşte kalmışım gibi göstereceğim, o yüzden bei omzumun tam şurasından vurman gerek.
Like it was straight off the rack.
Sanki direk fabrikadan çıkmış gibiydi.
Her book flopped, and it didn't get her on the news, and she wanted to matter again like she did when she was little, and I fell for it.
Kitabı tutmamış ve onu haberlere taşımamış... Küçüklüğündeki gibi yeniden önemli olmak istemiş ve ben de buna kandım.
Not only will it prevent accidents like this from happening in the future, it's really great community outreach.
Gelecekte bu tür kazaların olmasını engellemekle kalmayacak toplumu da ileriye taşıyacak.
Of course if you really like the guy, it's a quin...
Tabii eğer adamdan gerçekten hoşlanıyorsan, bu bir...
Yeah, it's the da... damnedest thing, but... when you cry like that, it kind of, uh... flipped the old switch.
Evet, en lanet şey bu, ama böyle ağladığında eski düğme harekete geçti.
We're not against you, it's just that you're trying to raise your kid like he's the boy in the plastic bubble.
Sana karşı değiliz, sadece oğlunu plastik bir balonda büyütmeye çalışıyorsun.
Tackle these pancakes like it's fourth and goal on the one-yard line.
Bu kreplere de boş kaleye koşan oyuncunun üzerine atlar gibi saldır.
It's like, one day she's my Tiger Mom, and the next day she isn't, and the day before that first day, she also wasn't.
Biliyorum. Bu tıpkı bir gün "Kaplan Anne" olup diğer gün olmayıp ve evvelki gün de hiç olmamış gibi görünüyor.
The ambassador leaned to the right when he passed that door, and he put his hand on Walt's back, like he was trying to guide you away from it.
Büyükelçi şu kapıyı geçtiğinde sağa eğildi ve elini Walt'ın sırtına koydu sanki onu oradan uzak tutmaya çalışıyor gibiydi.
I don't know what's going on with you or when you last slept, but you don't get to barge in here, rave like a lunatic, and piss all over the carpet, so knock it off.
Senin sorunun ne bilmiyorum veya en son ne zaman uyuduğunu ama gelip buraya toslamak zorunda değilsin deli gibi bağırmak veya halının her yerini adımlamak.. ... yani kes şunu.
We measure Daniel's stride by comparing it to the length of a known object in the same frame, like the AMX next to him.
Daniel'in adım aralığını ölçüp aynı karedeki bilinen bir nesnenin uzunluğuyla karşılaştırırız, tıpkı yanındaki AMX gibi.
No, look, we were in the concert, this crowd of people, and it's like, that's the person I locked eyes with through all of these bodies?
Hayir, konserdeydik ve kalabaligin içinde onca bedenin arasinda onunla gözlerimiz kesisti.
So sometimes it's like- - Sometimes I got attacked by a shark, other times, like, I was on the back of a Harley and was pulled out from under.
Bazen köpek baligi saldirdi diyorum. Bazen Harley'nin arkasindayken düsüp altinda kaldim diyorum.
It's just, like, easier when we go out to eat if we're ordering, like, from the same, like, the same things.
Disarida yerken ayni seyleri siparis etmek daha kolay oluyor.
[Jeff] It's just, like, every time I see you actually, you know, goin'after something that you like, that makes you happy, you try to stand up for yourself. And then anytime anyone, like, pushes back the slightest bit, you fuckin'crumble, you know?
Ne zaman seni mutlu eden bir seyin pesine düstügünü kendini savunmaya çalistigini görsem biri birazcik karsi koydugunda hemen dagiliyorsun.
Between... stupid shit at work and then just feeling like I was... having to be Dad of the Year before he's even here, it just all sort of was fucking with me.
Yani is yerindeki saçmaliklar olsun, daha bebek dogmadan yilin babasi olmak zorundaymisim gibi hissetmem olsun... Kafami karman çorman etmisti.
I don't... I don't know if it's fair, if that's the word, but like...
Adil mi, bu dogru kelime mi bilmiyorum ama...
Is it the right kind? I feel like my phone's old.
Benim telefon eski olabilir.
I mean, everybody's like, it's the cliché that, you know, the...
Hep bir klise vardir ya...
it's like they say 20
it's like a fairy tale 19
it's like riding a bike 38
it's like i'm 22
it's like 2099
it's like you said 124
it's like that 152
it's like magic 16
it's like a dream come true 17
it's like this 178
it's like a fairy tale 19
it's like riding a bike 38
it's like i'm 22
it's like 2099
it's like you said 124
it's like that 152
it's like magic 16
it's like a dream come true 17
it's like this 178
it's like a dream 43
it's like a drug 24
it's like a miracle 21
it's like you're 17
it's like you 22
it's like it never happened 25
it's like saying 20
it's like looking in a mirror 17
it's like i always say 17
it's like old times 19
it's like a drug 24
it's like a miracle 21
it's like you're 17
it's like you 22
it's like it never happened 25
it's like saying 20
it's like looking in a mirror 17
it's like i always say 17
it's like old times 19