Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ L ] / Like the old days

Like the old days перевод на турецкий

668 параллельный перевод
One last night together, like the old days.
Birlikte son bir gece, eski günlerde olduğu gibi.
It's like the old days again, eh?
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
It seems like the old days again.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi?
Maxim, when are you going to have parties here again like the old days?
Maxim, ne zaman, eski günlerdeki gibi, partiler vereceksin burada?
- More like the old days.
- Daha çok eski günlerdeki gibi.
This is precious, just like the old days
Değerli bu, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Sounds like the old days.
Aynı eski günlerdeki gibi.
Cutting, slicing, just like the old days.
Doğruyorlar, parçalıyorlar, eski günlerdeki gibi.
It ain't like the old days when we could go out prospecting for gold with a sluice box and water.
Elek kutumuz ve suyumuzla birlikte altın aramaya gittiğimiz eski günler gibi değil hiçbir şey.
Just like the old days in Uvalde.
Aynı Uvalde'deki eski günler gibi.
THEY MAY CHANG E THEIR MINDS AND ALTER THE LAW, AND IMPRISON YOU ON EARTH LIKE THE OLD DAYS.
Birçok kişi bu zulmün gereğinden fazla olduğunu düşünüyor.
Just like the old days.
Eski günlerdeki gibi.
But nothing like the old days
Ama hiçbir şey eski günlerdeki gibi değil.
Just like the old days, huh?
Aynı eski günlerdeki gibi, değil mi?
Unless you'd care to join me, like the old days.
Ama tabii eski günlerdeki gibi bana katılmak istersen o başka.
It will be like the old days.
Aynı eski günlerdeki gibi olacak.
Well, we're back in business, boys and girls, just like the old days.
İşte yine başladık, beyler bayanlar... tıpkı eski günlerdeki gibi.
- It's just like the old days.
- Aynı eskisi gibi.
Not like the old days.
Eski günler gibi değil.
It's not like the old days, when we could do anything we wanted.
İstediğimizi yapabildiğimiz eski günler artık geride kaldı.
By gum, I tell you true, Andrew this here's just like the old days when we brought in pelts so thick you'd just- -
Sana doğruyu söylüyorum Andrew bu tıpkı eskiden getirdiğimiz o kalın postlar gibi...
It's not like the old days.
Eski günler gibi değil.
I could start up one of my old businesses, like in the old days.
Eski günlerdeki işlerimden birine başlayabilirim.
They built houses like that in the old days. Why?
- Eskiden evleri öyle yapıyorlardı.
How about we have a glass of beer like in the old days?
Eski zamanlardaki gibi bir bira içmeye ne dersin?
Then I got to thinking of the old days how we used to like to stay up and play casino.
Sonra eski günleri düşünmeye başladım Yatmak bilmeyip casino oynamaktan ne kadar hoşlandığımızı.
I remember a man like that in the old days.
Eski günlerden tıpkı böyle birini hatırlıyorum.
I'd like to spend my last days in the old home
Son günlerimi bu eski evde geçirmek istiyorum.
The happiest days of the life are like this... we are happy to see that we are getting old.
Hayatımızın mutlu günleri. Ayni zamanda giderek yaşlandığımızı fısıldıyorlar.
In the old days many courtesans had great learning and lived like princesses.
Eskiden böyle değildi kibar fahişeler büyük ders aldı ve prensesler gibi yaşadı.
It's not like the good old days!
Bu ne rezalet! Eskiden böyle mi kırbaçlanırdı?
- Like the good old days!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
It'll be just like it was in the old days.
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
They believe that when all white men have been killed the buffalo will return, in millions, like in the old days, and that everything will be as it once was.
Bütün beyaz adamlar öldürüldüğünde milyonlarca bizonun eskiden olduğu, gibi döneceğine ve her şeyin eskisi gibi olacağına inanıyorlar.
There you are, like the good old days.
.. eski güzel günlerdeki gibi buradasın.
All right, my darling. I'll tell you what we'll do. Like we did in the old days, when you're in there...
Eski günlerdeki gibi, sırtını yıkarım.
When I think of the old days, they seem like a dream.
Eski günleri düşündüğümde, bir hayal gibi geliyorlar.
Everything is just like it was in the good old days.
Her şey eski güzel günlerde olduğu gibi.
No, some like it in the pot, nine days old.
Hayır... Bazıları çaydanlıkta sever. Dokuz gün beklemiş.
I could've used somebody like you back in the good old days.
Eskiden beri senin gibi bir adamla tanışmak istemişimdir.
Made me feel marvelous, just like I was in the old days.
Çok iyi hissettim. Eski günlerdeki gibi.
We'll eat, then make music, like in the old days.
Önce bir yemek yeriz, ardından eski günlerdeki gibi müzik yaparız.
I've seen pictures of the old days that looked like this.
Eski günlerin resimleri aynen böyle gözüküyordu.
But it sure ain't like the good old days in Harlem... when white money was boss... and them fine, white cats came up to Harlem... spreading it all around Big Bertha.
Ama Harlem'deki eski, güzel zamanlar gibi değildi... beyaz para patronlar... iyiydi, Harlem'e beyaz kediler gelirdi... her tarafa Big Bertha saçılırdı.
It's wonderful to be together again... like in the old days, and I am feeling much better.
Tekrar beraber olmak çok güzel tıpkı eski günlerdeki gibi, ve kendimi şimdi çok daha iyi hissediyorum.
He spoke like a slave master in the old days of our servitude.
Eski günlerdeki bizim köle olduğumuz zamanı anlattı.
Just like the good old days.
Eski iyi günlerde olduğu gibi.
Things like this were common practice in the bad old days.
Eski günlerde bu standart uygulamaydı.
In the old days we used to find things to say Like "pass the sugar" or "that's my flannel"
Eski günlerde söyleyecek şeyler bulurduk, mesela : "Şekeri uzat."
Now you're like in the old days.
Şimdi aynı eski günlerde ki gibiyiz.
You know, Annie, it's too bad things ain't like they were in the old days, when we'd just take somebody in an alley and blow their brains out. You know?
Eski günlerdeki gibi birini ıssız bir yere götürüp beynini patlatmak artık hoş karşılanmıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]