Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ I ] / It always was

It always was перевод на турецкий

3,404 параллельный перевод
We can go back, see the guys, chew the fat, it'll be just like it always was, except this time we're going to finish this thing once and for all.
Oraya gider çocukları görürüz, sohbet ederiz, tıpkı eskisi gibi olur. Ama bu sefer başladığımız şeyi bitireceğiz.
It always was and it always will be.
Hep öyleydi, öyle de olacak.
It always was your favorite car.
Bu her zaman en sevdigin arabaydi.
It always was.
Her zaman öyleydi.
It was an undercover vice operation back in the day, and I was always a professional.
O zamanlar gizli bir operasyondu ve sürekli bir profesyonel gibiydim.
And how I always used to do him a massage before bed, you know, when it was bad.
Ve gece yatmadan önce masaj yapıyordum omuzlarına bilirsin, kötü zamanlarda.
Even if I was tired, I always did it.
Yorulsam bile yapmaya devam ediyordum.
But it was always Anabelle.
Ama hep Anabelle vardı.
I always thought a penis never looked quite right unless it was circumcised.
Sünnetli olmayan bir penisin hiçbir zaman düzgün görünmeyeceğini düşünmüşümdür.
I always assumed it was my father but what if it wasn't?
Ben her zaman babam derledi diye düşünmüşümdür. - Peki ya o değilse?
Kids, it's no secret your Uncle Barney is a bit of a dog, and even though he loved me, I think he always wanted a wingman who was a bit of a dog, too.
Çocuklar, Barney amcanızın biraz köpek gibi olduğunu herkes bilir. Beni çok sevse de, her zaman köpek gibi bir eküri istediğini düşünmüşümdür.
Remember how I always wanted to know what it was like to be a ghost?
Hani her zaman hayalet olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ederdim ya?
I mean, we always knew it was one of us, right?
Her zaman içimizden biri olduğunu biliyorduk sonuçta.
I always thought it was Dorota!
Ben hep Dorota sanmıştım.
I always thought it was Nate.
Ben hep Nate diye düşünmüştüm.
It was always with my beauty.
Güzelliğim sayesinde buldum.
I don't think "was" enters into it. Once a killer spy, always a killer spy, right?
Bir kere katil bir casus olduysan sonuna dek katil bir casussundur.
She lit things on fire. HUCK : Didn't matter what the target was, she could always make it look like an accident.
Hedef neresi olursa olsun her seferinde kaza süsü vermeyi başarıyordu.
I always wanted to know what it was like inside the mind of a killer.
Bir katilin aklının nasıl olduğunu hep merak etmiştim.
And the reason that I had done that is because Freddie had always made it very plain that he was not precious about what he produced.
bunu yapmamın sebebi, Freddie her zaman değerli olanın ürettiği şey olmadığını açıkça söylerdi.
I always assumed it was because you asked for me.
Hep siz beni istediğiniz için olduğunu sanmıştım efendim.
He was always pitching in, always staying late, never wanting to take any credit for it.
Her zaman girişkendi geç saatlere kadar çalışırdı.
Ah! This job was always half power and half tricks. That is how you do it.
Bu iş yarı yetenek yarı hile gerektirir.
It was always you and me.
Sadece sen ve ben vardık.
Look, I know things are what they are, but we always said that this bottle was for when I made it. And...
Bak, olan oldu, ama bu şişenin, bu işi başardığım zaman için olduğunu konuşmuştuk.
It was always passed on to the next generation on the Christmas of the son's 21st birthday.
Erkek evlat 21 yaşına gelince Yeni Yıl'da, hep gelecek kuşaklara bırakışmıştır.
I always thought it was his old-man stink.
Hep ihtiyarlık kokusu sanırdım.
"he'll leave us all in a mess and put a bullet through his head." " It's always claimed that the Fuhrer was sent to us from God.
Bu tarz bir işkence bile Hitler'in halkın gözündeki değerini etkilemedi.
Nope, you always said it was your dream car.
Hayır, hayalindeki arabanın bu olduğunu söylerdin hep.
'It was always "only for the German people" 'and "we have to free the people from Marxism."
Her zaman "sadece Alman halkı için" diyordu "İnsanları Marksizmden kurtarmalıyız" diyordu.
" It's always claimed that the Fuhrer was sent to us from God.
Her zaman Führer'i bize tanrının yolladığı iddia edildi. Bundan şüpheliyim.
I always thought it was just a theory, but...
Sadece bir teori olduğunu düşünmüştüm her zaman, ama...
He said it was pure research, but it always seemed to me like he was looking for something.
Araştırma için olduğunu söylüyordu ancak bana göre bir şeyler arıyordu.
I always thought it was just a story.
Sadece hep hikaye sanardim.
Every time we used to talk about love, it was always,
Ne zaman aşkdan bahsetsek şöyle olurdu,
Whenever it occurred to me how vast the universe was, it would always put me completely at ease, ever since I was little.
Çocukluğumdan beri ne zaman rahatlamak istesem onlara bakıp evreninin ne kadar büyük olduğunu düşünmeye çalışırım.
- It was just like immediately you knew that you're going to be dealing with the emotional side which is, again, what the Peter Parker / Spider-Man saga was always meant to be.
- Sanki duygusal yanıyla muhattap olacağınızı hemen anlıyordunuz. Peter Parker / Örümcek Adam destanının anlamı da hep buydu zaten.
That was it, always nice to do business with you.
Bu kadar, sizlerle iş yapmak güzeldi çocuklar.
- I always loved it, since I was a kid.
- Çocukluğumdan beri her zaman sevdim.
It was always me, Tony. Right from the start.
Başından beri bendim, Tony.
IT WAS ALWAYS ABOUT THIS.
Her zaman bununla ilgiliydi.
So, Type X was meant for social networking, but it turns out that people don't always want their friends to know where they are so precisely.
Yani, X Modeli sosyal ağ anlamına geliyor, fakat bu insanların her zaman arkadaşlarının nerede olduklarını bilmelerini istememelerine sebep olabilir.
It was always difficult for Mariko to make friends.
Mariko için arkadaş edinmek hep zor olmuştur.
It was always her.
Hep onu sevdin.
Guys, ever since I was about this big, it's always been about me.
Küçüklüğümden beri, her zaman tek başımaydım.
It was though he was escorting me, and he would always have his left shoulder behind me and lean down to hear what I had to say.
Sanki bana eşlik ediyordu. Sol omzu her zaman benim ardımdaydı. Dediklerimi duymak için öne eğilirdi.
It was always Reggie.
Aslında Reggie'ymiş.
The scorer was always Beto. We all know it.
Herkes Bob un daima bir golcü olduğunu bilir.
It was always on my heels right away from'99.
Bu olay 99'dan beri ensemdeydi.
Through it all, his load was lightened by the splendid bird that always had his back.
Tüm yolculuklar boyunca, sırtındaki yük.. arkasını kollayan muhteşem bir kuş tarafından hafifletiliyordu.
You played it safe, so there was always a danger you were gonna end up with Rosalyn in the dead space, floating on some dead spaceship with the furnitures and the curtains.
Kendini sağlama aldın, böylece tehlike olursa Rosalyn ile kendinizi uzay boşluğuna kaçıracaktın ölü bir uzay gemisinde mobilyalar ve perdelerle süzülecektiniz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]