Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ J ] / Just say when

Just say when перевод на турецкий

1,019 параллельный перевод
Just say when, lad.
Sadece zamanı söyle, delikanlı.
Now, you just say when.
Yetince dur deyin.
Just say when.
Sadece zamanını söyle.
Just say when.
Olur. Söyle yeter.
Just trust me and do as I say, and I'll explain it all to you when I get home.
Bana güvenip dediklerimi yap. Eve geldiğimde sana her şeyi açıklayacağım.
When a skunk needs killing... it ain't enough just to say a skunk's a skunk.
Bir katil, öldürmek istediğinde "katil işte" deyip geçemezsiniz.
But when I say it, you just better do it.
Ama dediğimde yapsan iyi olur.
I just want to say, sir... that like you, I don't find it funny to sleep on a tomb... when it's so easy to open it and sleep inside.
Sadece şunu söylemek istiyorum, bayım ben de sizin gibi, girip içinde uyumak daha kolayken bir anıtın önünde uyumayı hiç komik bulmuyorum.
They only happen because this country is full of people who, when things happen, just say, "These things happen."
Ayrıca bu tür şeyler olduğunda insanlar ne hissetmeli? Zaten bu tür şeyler dendiği için...
Now, like I say when I tell you this, you just ain't going to believe it could've happened.
Şimdi durumu sana anlattığımda, bana inanmayacaksın, ama doğru.
Just when I know exactly what I want to say to him, he goes to sleep.
Ne zaman açıkça bir şey söylemek istesem her seferinde uykuya dalıyor.
I've just got up to the most exciting part, when... Well, I hope I won't be giving too much away if I say the answer is a mousetrap.
Kitabın en heyecanlı bölümüne geldim, burada umarım yanıt fare kapanı dersem çok fazla anlatmış olmam!
When the pollen count goes up, just like the stock market...
Polenlerin sayısı arttıkça, tıpkı borsa gibi...
Clay, I just don't believe it when you say you're... You're useless and cynical like that.
Clay, kendini işe yaramaz ve alaycı bulmana inanamıyorum.
Well, I mean, ah... Say, when you admire a man, you just go all out, don't you?
Şey, yani bir adama hayran olduğunda, her şeyini verirsin.
Oh, when you say you're a 38, you ain't just kidding.
38 kullanıyorum derken şaka yapmıyormuşsun meğer.
When I say I don't know where Benesch is, this just ain't talk.
Benesch'in yerini bilmediğimi laf olsun diye söylemedim.
When I say Bolivia, you just think California.
Ben Bolivya dediğimde, sen sadece Kaliforniya'yı düşün.
When his head blows off he's going to scream, "Un-American." Benson, I'm not being pompous, just stating a fact... when I say that we are presently engaged... with the chief enemy of the Western world.
Kafası patlayınca, "Amerikalılara yakışmadı" diye çığlık atacaktır. Benson, abartmadan bir gerçeği söylüyorum Şu anda Batı dünyasının başlıca düşmanıyla karşı karşıyayız.
Because I notice when a man calls and he gets the wrong number, I just say, "Sorry. Wrong number," something like that.
Çünkü ben şunu fark ettim, bir adam arar ve yanlış numara çevirmişse, ben yalnızca "Üzgünüm, yanlış numara," buna benzer bir şey söylerim
When you don't like somebody, you... you just come right out and you say it.
Birinden hoşlanmadığınızda, siz... siz hemen ileri çıkıp pat diye söylüyorsunuz.
Your Honor, members of the public, members of the jury, when a prosecutor rises to demand a penalty that is just, he's never certain of being understood.
Sayın Başkan, mahkeme üyeleri ve Sayın Jüri. Bir savcı ayağa kalkıp sanık için haklı bir ceza istediği zaman genellikle herkes onu anladığından emin değildir.
It just can't be true when you say that your bed is the only place in the world you're really happy in.
Bu söylediğin doğru olamaz ;.. ... bu dünyada gerçekten mutlu olduğun tek yer yatağın değildir.
- Say "when", Mr Blue. - You just keep going, will you?
Ne zaman duracağımızı söyleyin bay Blue
With your head, if your ESP is working, when I'm up... I just wanted to say hello.
Kafanızla, ESP'niz çalışıyorsa, kalktığımda, sadece merhaba demek istemişimdir.
And of course, there's a moment just after beginning to blow up when you stop blowing up for just a moment... and you say... fucking flammable.
Tabii bir de patlamaya başladıktan hemen sonra bir saniyeliğine ara verip dersiniz ki alev alıyordu lan!
When I say so. - Ill just make it with somebody else.
- O zaman ben de başkasıyla yatarım.
- When you start paying the doctor bills, you can get sick all you want. Just say goodbye and go.
Sana dediğimi yapacaksın, doktor faturalarını sen ödediğin zaman, hastayken istediğin kadar dolaşırsın.
When I'm too ashamed to say any more, you can explain, and I'll listen and understand, just as I've always done.
Utancımdan daha fazla konuşacak cesaretim kalmadığında açıklamalarını yaparsın ki her zaman olduğu gibi dinler ve anlayışla karşılarım.
When I introduce him to you, just say the words you've learnt.
Onu sizinle tanıştırdığımda, öğrendiğiniz kelimeleri söyleyin.
Just believe me when I say that I did see you.
Sana gördüm diyorsam sadece bana inan.
When Ye saw me just now... he didn't say much And when Yian Ranyin arrived... he seemed to be in a hurry ;
Ye temin beni gördüğünde peki bir şey demedi... ve Yian Ranyin geldiğinde ise... acelesi varmış gibi kayboldu!
And when he does, you will say, "Raf, I just found something out."
Ve o bunu yaptığında, diyeceksin ki : " Raf, az önce bir şey öğrendim.
When they call you an idiot, I say, "Damone's not an idiot. You just don't know him."
Sana geri zekalı dediklerinde, "Damone geri zekalı değil, onu tanımıyorsunuz." dedim.
Well, when I say "house", it was just a hole in the ground, covered by a sheet of tarpaulin, but it was a house to us!
Bir muşamba ile örtülmüştü. Ama bizim için bir evdi.
Just worry about what you're gonna say to the military court when they send you up for life.
Sadece askeri mahkemede ne söyleyeceğinizi düşünün.
When you say it, - you're just clearing your throat. - Well put.
Sen söylediğindeyse sadece boğazını temizliyorsun.
See, when you're a father, you censor yourself. You try not to curse. You get just as angry with a child and you don't want to say " What the filth and I'll bust your filth
Baba olduğun için ne kadar kızarsan kız, küfür etmemeye çalışırsın.
Can I just ask, with reference to your second point when you say souls don't develop because people become distracted....
İkinci maddene istinaden bir soru sorabilir miyim? İnsanın ruhsal konularda dikkatini dağıtan derken...
You're doing all this just to get me to say that thing that people say when other people do them favours.
Bunları, insanların birbirine iyilik yaptıkları zaman söyledikleri şeyi söylemem için yapıyorsun.
When we see him, just say no to everything he asks.
En iyisi sorduğu soruların hepsine hayır diyelim.
Maybe it's not nice to say, but I will say it. Most of the people, not only most, but 99 % of the Polish people, when they saw the train going through... We looked really like animals in that wagon, just our eyes looked outside.
İnsanların çoğu, sadece çoğu değil Lehler'in yüzde doksanı trenin gittiğini görünce ki o vagonda gözlerimiz dışarı bakarken hayvan gibi görünüyorduk, gülmeye başladılar.
How about if we get Lord Farrow's head and body and we take it to the Queen, except, exc-ept, just before we get in, we start shouting and screaming and then we say, "We were on our way when he said something traitorous."
Peki ya, Lord Farrow'un başını ve gövdesini alıp, Kraliçeye götürsek, ama, ama, içeri girmeden az önce, bağırıp çağırmaya başlasak, ve şöyle desek : "Tam buraya geliyorduk ki, haince şeyler söyleyiverdi."
When she asks how everything went, we just say :
Tabii, tüm bunların nasıl olduğunu sorduğunda da şöyle deriz :
But when you walk into a McDonald's and say, "Uh, give me a Big Mac"... you know, you're just getting dead cow and you never see the cow die.
Ama şimdi McDonalds'a girip "Hey, bana bir Big Mac!" dediğinde ölü bir inek satın aldığını biliyorsun ama ineğin ölümünü asla görmüyorsun.
I just didn't say when.
Ama ne zaman gideceğimizi söylemedim.
So what you're actually looking for is someone who has, say, just been to France and rescued an aristocrat, but when asked, "Are you the Scarlet Pimpernel?", he replies, "Absolutely not".
Yani, aslında aramanız gereken kişi öyle biri olmalı ki, mesela, Fransa'da bulunmuş bir aristokratı kurtarmış, ama "Kızıl Farekulağı mısın?" diye sorulduğunda da, "Kesinlikle değilim" diyecek kişi.
Well, let's just say he put me through a really bad scene when I was very young.
Çok küçükken tatsız manzaralara tanık olmama neden oldu diyelim.
Can we just say we'll be married when I get back?
Evleneceğimizi geri döndüğümde söyleyebilir miyiz?
When they say things like that... some teenagers are gonna just believe anything they say.
Böyle bir şey söylediklerinde... bazı gençler onlara inanabilir.
'Cause we were asked about it all the time... it was just silly, and we had to pretend to be like in the old days... when artists weren't meant to say anything about anything.
Sürekli soruyorlardı. Çok komikti, çünkü bir sanatçı fikrini açıklamamalıdır... şeklinde düşünüyormuş gibi yapmalıydık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]