Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ L ] / Lead on

Lead on перевод на турецкий

3,119 параллельный перевод
I think that we have a lead on our John Doe in the barrel.
Sanırım fıçıdaki kimliği belirsiz ceset hakkında bir ipucu bulduk. - Ne buldunuz?
Briggs is dead, but I think I have a lead on where the jewelry might be, so we might have a shot at coming out ahead on this, but I'm gonna talk to you about it when I get back to the office, okay?
Briggs öldü ama mücevherlerin olduğu yeri bulmuş olabilirim. Peşine düşüp bir şansımı deneyeceğim. Ofise döndüğümde konuşuruz bu konuyu, tamam mı?
He's lead on the case.
Bu davayı o yürütüyor.
Aiden, I know how hard it must be, waiting for a lead on your sister, but until they give you proof that she's alive...
Aiden, ablandan bir haber beklemenin ne kadar zor olduğunu biliyorum ama onun hayatta olduğuna dair sana bir kanıt getirinceye kadar -
It was just a lead on a new job.
Sadece yeni işimden bir haberdi.
He was following a lead on Harris Ryland.
Harris Ryland'ın peşindeydi.
I think the police just got a lead on the Dodger.
Sanırım polis biraz önce Madrabaz hakkında bir ipucu buldu.
Oh, well, uh, i am, uh, working on a lead on Shelby.
Shelby'yi bulmak için bir ipucunu takip ediyordum.
Milbank, take the lead on surveillance, get eyes on our top priorities.
Milbank, gözetim ekibini sen yönet öncelikli hedeflerden gözünü ayırma.
- Tell me you have a lead on that bitch.
Şu kaltakta bir ipucu bulduğunuzu söyleyin. Hangisinde?
We got a solid lead on the assassin.
Suikaste yönelik sağlam bir ipucumuz var.
Which is how I got a lead on the prolethean, Mark.
Prolethean Mark'ın izini bulmam da buna dahil.
Boss, I got a lead on the SUV- - a ranger at Shenandoah National Forest logged a vehicle matching our description entering the park for two weeks.
Patron, diğer aracın izini buldum. Shenandoah Doğal Ormanı'nda bir bekçi iki haftadır bizim tarifimize uyan bir aracın park yerine girdiğini söyledi.
As in, waiting on a lead on locating this fence, Andre.
Mesela, bu hırsızlık yatakları Andre'ye hizmet ediyor.
I found one chair, got a lead on a second.
Bir süreliğine idare edecek bir sandalye buldum.
I want you to let him take the lead on this.
Bunda öncülüğü Mike'ın yapmasını istiyorum.
Well, if you want a lead on Katherine Pierce, here's your guy.
Eğer Katherine Pierce'e ulaşmanın bir yolunu arıyorsan işte adamın.
We've got a lead on the cure, Damon.
Tedaviyi bulmak için elimizde bir ipucu var Damon.
Okay, well, you may be on Bakersfield, but I'm the lead on Bakersfield, and we're not going to do any of that stuff until we get Harvey some up-to-date statistics.
Tamam, sen de Bakersfield'da olabilirsin ama Bakersfield'da liderlik bende ve Harvey istatistikleri getirene kadar da bu işleri yapmayacağız.
Jessica assigned you, so you should take the lead on Bakersfield.
Jessica seni atadığına göre Bakersfield'da liderliği sen yapmalısın.
We didn't decide who's taking the lead on the deposition.
İfadede ilk sırayı kimin alacağını belirlemedik.
Lead on.
Devam et.
I was getting a lead on Santoso.
Santoso'yla ilgili bir ipucu buldum.
Um, I think Brad should maybe take the lead on this.
Bence Brad bu meselede direksiyona geçebilir.
Those windows lead on to the outside, sir.
Şu pencereler dışarıya açılıyor efendim.
The rest of you are Gamma and will investigate Batgirl's lead on Vandal Savage's next move.
Geri kalanlar siz Gamma'sınız ve Batgirl'ün önderliğinde Vandal Savage'ın sonraki hareketini araştıracaksınız.
Christopher, I know you want to take the lead on this.
Christopher, bu işte lider olmak istediğini biliyorum.
Possible lead on our baddies.
Kötü adamlarla ilgili bir ipucu.
You shall lead your forces through northern gate and across Melia Ridge, while we set upon Crassus'grain holdings on the island.
Sen birliklerinle kuzey kapısından çıkıp Melia Tepesi'ni geçeceksin. O sırada biz de Crassus'un adadaki tahıl stoklarına el koyacağız.
Focussing on three materials, all from your list, actually - lead, tin and asbestos.
Aslında hepsi sizin listenizden olan üç madde üzerinde odaklanıyorum. Kurşun, kalay ve asbest.
My band is supposed to be on stage in five minutes, and we lost our lead singer.
Grubumun beş dakika içinde sahnede olması gerekiyor, ve solistimizi kaybettik.
- I'm just following up on a lead.
- Bir ihbarı değerlendiriyorum da.
And on its flanks, evidence was discovered of a catastrophe that might, paradoxically, eventually lead to the creation of a new species.
Ve onun yamaçlarında, paradoksal olarak felaket olabilecek bir kanıt keşfedildi. Sonunda yeni türlerin yaratılışına liderlik eden.
On my second tour on Hamlin's boat, the Nevada, I touched the wrong lead, and I got 10,000 volts through the chest.
Hamlin'in gemisi Nevada'da ikinci turumda yanlış kabloya dokundum ve göğsümden 10 bin volt yedim.
If the feds get their hands on her, It could lead them back to you and your family.
Federallerin o kadına ulaşması demek izlerin sonunda seni ve aileni göstermesi demek.
So I would like to bring my new lead guitarist and good friend up on the stage to sing a song with me that we wrote together.
Ne yapıyorum ben? Gerçekten. Ne...
John Ross jumped on that lead I gave him, although I can't say I feel good betting on a gambler.
John Ross attığım yemi yuttu ama kumarbazın tekine güvenmek bana doğru bir hareketmiş gibi gelmiyor.
Do we have a lead on the perp that got away?
Henüz yok, olaylar bir türlü durulmuyor.
I don't know. All of the evidence is eventually going to lead them right here, and your DNA is on everything.
Tüm kanıtlar er ya da geç onları buraya getirecek ve DNA'n herşeyin üzerinde.
I'm sure he didn't do anything to lead her on or send mixed signals, right, Ted?
Ona gelecek vadedecek davranışlarda bulunmadığına ve karışık sinyaller göndermediğine eminim, değil mi Ted?
Strauss isn't altogether comfortable with us going on this takedown, but I told her that Pittsburgh P.D. would take the lead.
Strauss bunlarla bizim ilgilenmemizden hiç rahat değil ben de ona Pittsburgh polisinin devralacağını söyledim.
We've got a lead on Spears.
Spears'la ilgili bir ipucu bulunmuş.
If we don't stop McKenna's crew getting their hands on those weapons, we lose the only lead we have of the Al-Zuhari attack, so Colombia, Beirut will all have been for nothing.
O silahların, MacKenna'nın ekibinin eline geçmesini engelleyemezsek El Zuhari'nin saldırısı ile ilgili tek ipucumuzu kaybederiz. Kolombiya, Beyrut... Hepsi boşuna yaşanmış olur.
Then the Dead Rose Slasher returns, and he's back with the lead story on the news.
Sonra, Solmuş Gül Kasabı dönüyor ve o da ana hikaye ile haberlere döndü.
From now on, the foundation will follow our lead.
Bundan böyle dernek biz ne dersek ona uyacak.
Trail was hot on Rollins, but no one at HQ would get off their hands, follow up the lead.
Rollins'in izi belirgindi ama merkezdeki kimse bir taraflarını kaldırıp ipucunu takip etmedi.
I'm following up on a lead, it's urgent.
Bir ipucunu takip ediyorum çok acil.
Need some fresh eyes on a lead I'm running.
Peşinde olduğum ipucu için yeni bir bakış açısına ihtiyacım var. Bir bakabilir misin?
The lead I had on Katherine Elena stole.
Katherine ile ilgili elimdeki ipucunu Elena çaldı.
Come on, Miller. With me out you get to lead.
Hadi ama Miller, benim çekilmemle sen başa geçeceksin.
♪ Light the path below, above and lead us on to love ♪
# Light the path below, above and lead us on to love #

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]