Least of all me перевод на турецкий
100 параллельный перевод
Least of all me,
Özellikle bana.
I'm not trying to get anybody killed, least of all me.
Kimseyi öldürmeye çalışmıyorum. Hele kendimi hiç.
Not the Church, the Crown, least of all me.
Ne kilise, ne krallık ne de ben isterim.
Least of all me.
En azından ben...
Save your breath. Nobody's buying that, least of all me!
Kimse kanmaz ona, hele ben hiç kanmam!
No one has a clue, least of all me.
Kimsenin en ufak bir fikri dahi yok, benim bile.
Nobody will question your decision, least of all me.
Kararını kimse sorgulamaz, en azından ben.
Least of all me.
Benim en küçük parçam.
Least of all me.
En ufak bile zarar gelmeyecek.
I mean, no one knows anything'about me, man, least of all me. And what is this emptiness?
Kimse benim hakkımda hiçbir şey bilmiyor, beni anlamıyorlar
No one else can tell anyone what to do, least of all me.
Kimse sana ne yapacağını söyleyemez. Hele ki ben.
No one has a clue, least of all me.
- Kimsin sen? Kimsenin en ufak bir fikri dahi yok, benim bile.
Nobody will miss him, least of all me.
Kim özleyecek ki onu? En azından ben özlemezdim.
Least of all me.
En azından ben edemem.
We allow three weeks to enable the servicemen abroad to cast their votes, and nobody foresaw how crucial those votes might be, least of all me.
Yurtdışındaki askerler oy kullanabilsin diye 3 hafta ayırdık fakat kimse bu oyların ne kadar kritik olabileceğinin farkında değil... -... benim dışımda.
No one would suspect me, least of all the dear doctor, who thought I was about to discover the unknown murderer, and was waiting for me on the beach.
Kimse benden şüphelenmiyordu. Hele sevgili doktor, hiç. Meçhul katili bulmak üzere olduğumu sanıyordu.
But don't you care? No woman can tie onto me like that... least of all a bobtail little half-breed like you.
Hiçbir kadın beni kendine bağlayamaz hele senin gibi melez bir eksik etek asla.
You'd want a man like me, who'd knuckle under to no one - least of all you.
Hele benim gibi birini arıyorsan şansın hiç yok.
They're all scoundrels. I'm one, too, but at least I'm trying to eradicate that part of me.
Hepsi aşağılık, ben de onlardan biriyim ama en azından ben o tarafımı yok etmeye çalışıyorum.
This is my room and no one will drag me out of it, least of all my big, bold son.
Burası benim odam ve kimse beni buradan çıkaramaz, - büyük, cesur oğlum hele hiç.
It was the least I could do, my dear Tintin - it's so kind of you to have come all this way to hear me sing!
Önemli bir şey değildi, sevgili Tintin. Bugün beni dinlemek için onca yolu gelmeniz büyük incelik!
After that, no one could suspect me least of all the dear doctor.
Ondan sonra, kimse benden kuşkulanmadı en az kuşkulanan da sevgili doktor oldu.
Then let me suggest that my life is not an open book... to you, to any man, least of all to myself.
O halde size şu kadarını söyleyeyim hayatım açık bir kitap değildir... size, yada başka birine, hayatımın en küçük bir parçası bile.
The least you could do is offer me a cup of tea after I got all dressed up.
O kadar giyindik, en azından bir fincan kahve ikram edebilirsin.
As for me, I'm not a bit worried about you or myself, and least of all about mankind.
Bana gelince, senin için ya da kendim için hiç kaygılanmıyorum. İnsanlık içinse neredeyse hiç üzülmüyorum.
So the more I think about it... when I weigh all my options... the least amount of paperwork for me to do is... if I just blow your fucking head off.
Bu konuyu düşündükçe, seçenekleri değerlendirdiğimde, en az kağıt işini yapmak için, iğrenç kafanı havaya uçurmak cazip geliyor.
Death doesn't scare me, my own least of all.
Ölüm beni korkutmuyor, en azından kendimin ki.
He won't listen to anyone, least of all to me.
Hiç kimseyi dinlemeyecek, en azından beni dinlemeyecek.
You'd think, with all your dozens and dozens of men, you could at least leave one for me.
Onlarca erkekle oluyorsun. En azından birini bana bırakamaz mısın?
I hope that, at least in your eyes, I've earned what all of you have done for me.
Umarım ki, en azından senin gözünde benim için yapmış olduğun her şeyi hak etmişimdir.
This is my room, and no one will drag me out of it least of all my big, bold son.
Burası benim odam, ve kimse beni buradan sürükleyemez bunu kafana sok benim büyük, salak oğlum.
And least of all with me.
Ve tabii benimle oynamayacak yaşı da.
- Least of all, me.
- en azından bana iat.
All that effort wasted, but at least it allows me the pleasure of dispatching you myself.
Bunca emek boşa gitti, ancak bu bana sonunda senin icabına bakma zevkini yaşatacak.
But at least now you can tell me how all of this happened.
Ama en azından bunun nasıl olup bittiğini anlatabilirsin.
Least of all, someone who thought so much like me
En azından bir kişi benim gibi düşündü.
Least of all a wealthy man. I'll never meet any men locked up here beyond the reach of love, and it will kill me.
Buradakilitliykenkimseyi bulamam.Adam yalnızca tutkulu olsunyeteryoksa ölürüm.
Me, least of all.
En az da ben anlamışımdır.
Least of all me.
Özellikle de bana.
Least of all, me.
En azından, ben.
You know, I was thinking, since you did get all dressed up and you came here with me... you should at least get a dance out of it.
Süslenip püslendiğine ve buraya benimle geldiğine göre en azından bir dans edebilirsin.
Least of all, me.
Hiç kimse, ben dahi.
I don't remember much of anything, least of all who I am or why everyone is after me.
Hiçbir şey hatırlamıyorum, en azından kim olduğumu veya neden herkesin peşimde olduğunu.
Both of you stay at least 20 feet away from me at all times.
İkiniz de her zaman benden en az 20 feet ötede duracaksınız.
Now that's gone, so you feel empty? Can't feel anything? Least of all anything for me?
Yani bu kadar uzun süredir tek istediğin Volchok'ı öldürmekti, şimdi o duygu da gidince bomboş hissediyorsun ve hiç birşey hissedemiyorsun, hiç olmazsa benim için, gibi bir şey mi?
Even though the crowd wasn't nearly drunk enough to make karaoke entertaining, I knew it would at least stop people from reminding me of all the bad stuff I'd done.
Kalabalık, karaoke yapıp eğlenebilecek kadar içmemiş olsa da bunun, insanların yaptığım kötülükleri hatırlatmasını durduracağını biliyordum.
Least of all, me.
Hele de ben.
Of all the things you just told me, she seems the least of your problems.
Az önce bana söylediğin bütün o şeylerin arasından, Charlie o bizim problemlerimizin en küçüğü gibi görünüyor.
That's all you need to know. At least let me use the full resources of the service.
En azından servisin tüm imkanlarını kullanmamıza izin verin.
You have nothing to prove, least of all to me.
Hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz, en azından bana.
First of all, you need to do me the fucking courtesy of at least admitting we're in a relationship.
Öncelikle en azından bir ilişkide olduğumuzu kabullenme nezaketini bana göstermelisin.