Make it перевод на турецкий
101,642 параллельный перевод
Anything to make it look like it's been around the block.
Eski görünmesi için ne gerekiyorsa yapmalısın.
See, he's gonna make it.
Tedavi edilirse kurtulacak.
I'll make it worth your while, cash-wise, I promise.
Emeğinin karşılığını peşin ödeyeceğim.
take the place over, wipe out all the Martians and, like, try to make it our own.
Marslıları yok edip orayı kendi yerimiz yapıyoruz.
You'll make it work.
- Bir yol bulursun.
That's... We're gonna make it.
Başaracağız.
We're gonna make it.
Başaracağız.
I didn't think I was gonna make it.
İşi yürütebileceğimi sanmıyordum.
I'm saying that if we did decide to do it, that we could make it work.
Çocuğu doğurmana karar verseydik bunun üstesinden gelebilirdik.
I don't want to make it worse by you losing money and...
Bir de para kaybettirerek seni daha zora sokmak istemem...
I guess normal is what we make it, right?
Normal kavramını kendimiz doldurmaz mıyız zaten?
He said he could make it all better.
Her şeyi düzeltebileceğini söyledi bana.
The boys want to make it up to you tonight. Take you out on the town.
Çocuklar kendilerini affettirmek için bu gece seni şehire götürmek istiyorlar.
I would like to make it in the name of my son. Oh.
Bunu oğlum adına yapmak isterim.
And not long after, a few months, I got a chance to make it right.
Üstünden çok geçmeden, birkaç ay sonra, o yanlışı düzeltmek için elime fırsat geçti.
Because I think I know why Becca couldn't make it work in this lab.
Çünkü. Becca neden bunu, labaratuarda yapamadı sanırım biliyorum.
You'll never make it past that army.
O orduyu asla öylece geçemezsin.
- Now you can help me make it happen.
- Şimdi gerçekleştirmeme yardım edebilirsin.
I know I make it sound like it was my decision, but, I mean, it was Vonnie.
Sanki gitmeye karar veren benmişim gibi bir görüntü veriyorum, biliyorum ama aslında Vonnie'nin kararıydı.
My jokes don't incarcerate your youth at alarming rates or make it unsafe for you to walk around your own neighborhoods. But yours do.
Benim şakalarım gençlerinizin özgürlüğünü kaygı verici oranda kısıtlamıyor ya da kendi muhitlerinizde dolaşmanızı tehlikeli hâle getirmiyor ama sizinkiler bunları yapıyor.
Too bad this 24-hour party person couldn't make it.
Bu 24 saatlik parti adamı gelemediği için yazık oldu.
I was the first one out the door, and the first to make it to the gathering spot.
Kapıdan ilk çıkıp buluşma noktasına giden ilk kişi bendim.
Well, you know what's good? The fact that you have the rest of your life to make it up.
Neyse ki bunu telafi etmek için ömrünün kalanı var.
Could flip 50 houses, it's not gonna make a dent.
Yükümüzü hafifletemeyiz.
We're gonna make it.
- Başaracağız.
And it creates a snowball effect with the... you know, their world around them, causes other people to make decisions.
Kar topu etkisine neden olurlar ama çevreleri de etkilenir çünkü başkaları da karar almaktadır.
But it totally just... just offsets the time when he made that speech at our wedding just to make sure that the maid of honor knew what room he was in.
Ama düğünümüzdeki konuşmasında zamanı öyle ayarlamıştı ki Bruce'un hangi odada kaldığını baş nedimem eksiksiz öğrenmişti.
But I'm gonna stick around, make sure it's safe.
Ama güvende olması için buralarda takılacağım.
Then you wrap the other side around and tuck it in like an envelope, and... make, like, a little burrito.
Diğer taraftan da sarıp içine sokabilirsin ve küçük bir dürüme benzer.
It'll make you feel better.
Moralin düzelir.
You gonna make me ask for it?
İlla isteyeyim mi senden?
I'll ask that as a question since I know it'll make you happier.
Soru şeklinde tekrar ifade edeyim, zira öylesi sizi daha mutlu ediyor.
You don't have to make a federal case out of it.
Bu mevzuya federal dava muamelesi yapma istersen.
And I thought if they... If they had found the man that did it... and he was wiped from the face of the earth... that would make me feel better.
Düşünmüştüm ki bunu yapan adamı bulsalar ve o adam yeryüzünden silinse kendimi daha iyi hissedecektim.
It's a little thingy any Physical Kid can make in their sleep.
It's a little thingy Fiziksel Çocukların uykularında yapabilecekleri küçük bir şey.
It would sit on top of all existing nations and, as an adjudicator in all disputes, would make world wars a thing of history.
Var olan bütün ülkelerin üzerinde durur ve bütün anlaşmazlıkların hakemi olduğu için dünya savaşları tarihe karışır.
The goal of scientific pursuit should not merely be to make use of the world around us, it should be to understand it, fundamentally.
Bilimsel arayışın amacı sadece etrafımızdaki dünyadan faydalanmak olmamalı onu anlamak olmalı, temelini.
With John, you gotta stick it in his face. You gotta make him, like, fucking own up to it.
Karşında John varsa, yüzüne yüzüne vurmalı, kafasına vura vura kabul ettirmelisin.
Said it might make a difference if John saw him in the courtroom.
John onu mahkeme salonunda görürse bir şeyler değişebilirmiş.
Yeah, but he said it would make me loopy.
Evet, ama dediğine göre insanı uyuşturuyormuş.
We pretend we're more than that just to make ourselves feel better, but it's a lie.
Kendimizi daha iyi hissetmek için... bunlardan fazlasıymışız gibi davranıyoruz, ama bu bir yalan.
We make sure it doesn't.
Giremeyeceğinden emin olacağız.
Someone want to make a run for it?
Birisi koşup almak ister mi?
I'm afraid that if you keep pushing like this, it's just gonna make things worse.
Korkarım Bunu yapmaya devam edersen durumun dahada kötüye gidecek.
I'm gonna keep asking you about it, because if she doesn't come back here, they're gonna make her a suspect.
Sormaya devam edeceğim, çünkü buraya dönmezse onu şüpheli sınıfına sokacaklar.
That we invite you down here every 12 months just to make us remember, "Why is it we hate them so much?"
Sizi 12 ayda bir buraya davet ediyoruz sırf neden sizden bu kadar nefret ediyoruz hatırlayalım diye.
If I could make requests I'd be doing that, but that's not how it works.
İstek yapabilsem yapardım, ama o iş öyle olmuyor.
Make sure you don't get too seduced by it.
Seni fazla baştan çıkarmasına izin verme ama.
It might set us back some... but we'll make do.
Bizi biraz geriletebilir ama hallederiz.
I make this decision with a heavy heart, but it's with the interest of every man, woman, and child in this room.
Bu kararı istemeye istemeye verdim fakat bu odadaki her kadının, erkeğin ve çocuğun iyiliği içindir.
Yes, and you need to tighten up, man, because it's my responsibility to make sure you handle your business.
Evet, toparlanman lazım oğlum çünkü işlerini halletmen benim sorumluluğum.
make it happen 119
make it rain 28
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it look good 18
make it rain 28
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it look good 18