Make it so перевод на турецкий
6,526 параллельный перевод
You make it sound so clean.
Açıkça söyledin.
And he will say it all began with a woman who decided to make it so.
Ve her şeyin başarılı olmaya kararlı bir kadınla başladığını söyleyecek.
- You make it sound so easy.
- Kolaymış gibi anlatıyorsun.
I wouldn't presume to claim to have known him as such, but... But just being in his presence was enough to make it so clear just how formidable a person you were dealing with.
Onu tanıdığımı falan iddia etmeyeceğim ama onun huzurunda bulunmak bile ne kadar heybetli bir adamla karşı karşıya olduğunu anlamak için yeterliydi.
~ If I choose to make it so.
- İlgilendirmeyi seçersem başka.
Um, only when I need to, and I make it so I don't need to often.
- Sadece gerekli olduğunda. Olabildiğince gerekli olmamasını sağlıyorum.
New Providence will only ever succeed insofar as its governor can make it so.
New Providence yalnızca valisinin başarılı olduğu kadar başarılı olabilir.
You make it so flimsy.
Çok ince yapmışsın.
- You make it sound so easy.
Ne kadar da kolay bir şeymiş gibi söyledin.
Oh, you make it sound so sinister.
- Bunu çok günah bir şey gibi söyledin.
Why is everyone acting like tea is some magic elixir that's gonna make it so Adam doesn't have a girlfriend anymore?
Neden herkes çay Adam'ın başka bir sevgilisi olduğu gerçeğini değiştirecek büyülü bir iksirmiş gibi davranıyor?
So I started lying to my mom to tell her she'd make it through.
Ben de anneme atlatacağını söyleyerek yalan söylemeye başladım.
It's not so much about selling drugs as much as it is to say, to make a political statement of sorts, right?
Bu satış hakkında çok fazla değil bunu söylemek olduğu kadar ilaçlar, Bir siyasi hale getirmek için türlü Açıklamada, değil mi?
And I wanted to make it forever, so I saved up for the perfect ring.
Sonsuza dek sürsün istedim, bu yüzden de en güzel yüzüğü alabilmek için para biriktirdim.
So we felt that we would actually have answers and medication or something to make it better.
Böylece, cevaplarımızın olacağını ve ilaç tedavisinin falan bunu iyileştireceğini düşünmüştük.
So If you just make some lifestyle changes, "it'll go away."
"Yaşam şeklinde değişikliğe gidersen yok olacaktır."
And, you know, younger me thought it was maybe that little high-pitched noise, tv's make when you leave them on, so I would leave it on overnight on mute for that little high-pitched noise.
Daha gençken, onları açık bıraktığımızda, televizyonun çıkardığı o ufak cızırtıIı sesleri düşündüm. Böylece geceleri, o cızırtıIı sesleri açık bırakırdım.
It will make me happy, because I wasn t so luck.
Bu beni mutlu eder, çünkü ben o kadar şanslı değildim.
Just want to make sure it's the right moment while James is so young.
Bunun doğru an olduğundan emin olmak gerek ki James daha çok küçük.
It makes you sick so it can make you better.
Seni çok hasta yapıyor ki iyileştirebilsin.
It's to make Violet feel better because her husband has been so awful to her.
Violet'ı daha iyi hissettirmek için. Kocası onu çok üzmüş.
So I won't make it to summer?
O zaman yazı yaşayamayacağım.
- So half of 50 cents, that would make it- a quarter.
- Öyleyse 50 sentin yarısı, şöyle yapar... - Bir çeyrek.
Look, I gotta go make amends with this director douchebag, so let's just go be gross and not have to look at each other while we do it.
Tamamdır. Zaten benim de yönetmen yarmasıyla aramı yapmam lazım, artık ne olacaksa olsun ve bunları yaparken birbirimize bakmak zorunda kalmayalım.
So make me get it.
- Anlamamı sağla o zaman.
It's all temporary, so if you want to climb a mountain or pet a tiger or make a move on that boy over there, you better just do it.
Hepsi gelip geçici, eğer bir dağa tırmanmak istiyorsan ya da bir kaplan beslemek istiyorsan veya oradaki çocuğa asılmak istiyorsan sadece yap gitsin.
So don't make it lightly.
Düşünmeden karar verme.
So what do you do with your life now to make it at least bearable?
Peki şu anda hayatını daha çekilebilir kılmak için ne yapıyorsun?
So it didn't surprise, confuse Or make me say "For heaven's sake"
O yüzden ne şaşırdım, ne afalladım, ne oluyoruz bile demedim
So, if you could run to that lamppost, you knew that you could make it to the air raid shelter before the bombs started dropping.
O sokak lambasına ulaşabilirsen bombalar düşmeden güvenli sığınağa ulaşabileceğini bilirmişsin.
Leonard told me what happened, so I took it upon myself to make you a hot beverage.
Leonard olanları anlattı. Bende sana sıcak bir içecek koyma sorumluluğunu aldım.
Either way I'm going back there... so you might as well make it easier for yourself and just let me in.
Her iki durumda da kulise girerim... bu yüzden işi yokuşa sürme ve beni içeri al.
Why would he make it up if it's so unlikely?
Hiç olası değilse neden uydursun?
Also, it's Buckley's birthday tomorrow, so you'll need to make a cake that's cute but also paleo.
İsveç usulü, 90 dakika, orta basınçta. Ben yatıyorum.
( Michelle ) Well, we're supposed to reread The Handmaid's Tale, but it's really just an excuse to make Margarita Atwoods, so, yes, of course.
The Handmaid's Tale kitabını yeniden okumalıyız o halde. Margarita Altwood'a yapılacak hakiki bir bahanedir ama. Olur o halde, elbette.
So I lied about my age. I mean, I guess it didn't hurt that you had a younger boyfriend to make everything seem real, right?
Herhalde her şeyi daha gerçekçi gösteren genç bir erkek arkadaşının olması pek de canını sıkmadı, değil mı?
He was like, "I'm gonna make you kids some tuna fish sandwiches, so you go to it."
"Size ton balıklı sandviç yapacağım. Siz devam edin." demişti.
But I think these two are so close to it, they can't see there are ways to make it much, much better.
Ama ben bu ikisi çok yakın olduğu için daha da iyi hale getirmek için olan yolları göremiyorlar diye düşünüyorum.
We have, like, rules of, like, make sure we always connect, it's just so much more exciting to put everything into that kid, in their love, in their development, in their thought, and, you know, you lose yourself in that.
Bizim her zaman bağlı olmak gibi kuralımız var her şeyini o çocuğa vermek çok heyecan verici aşklarını, gelişmelerini, düşüncelerini ve bunun için kendini kaybediyorsun.
They'd want to make a note of it so future librarians know there's an appointment to keep.
Bunu not düşmek isterler böylece gelecekteki Kütüphaneciler yapılacaklardan haberdar olur.
So, to tell her story, I have occasionally had to invent, though much of it one could not make up.
Hikâyesini anlatırken nadiren de olsa bir şeyler uydurmak zorundaydım. Çoğu kısmı sallanacak gibi değil gerçi.
So let's not make it easy for'em, shall we.
Bu yüzden onlar için bunu biraz zorlaştıralım.
Starting next Monday, when we transition, we'll be able to do even more and make New York City more livable, better, the shining city that it wants to be so none of us can afford to live here.
Gelecek Pazartesi, değişimle birlikte hiçbirimizin burada yaşayacak gücü olsun istemeyen bu parlak şehir New York'u daha yaşanılabilir, daha iyi bir şehir yapacağız.
From the time I was about seven years old, he knew I wanted to make movies, so he recommended it to me.
Babam, yedi yaşından beri film çekmek istediğimi biliyordu. Bana bu kitabı öneren de oydu.
It would make him so happy to see you settled.
Yuva kurduğunu görmek onu çok mutlu ederdi.
Governor Odegard wanted to say a few words, but she can't make it, so it's going to be me.
Vali Odegard bir şeyler söylemek istiyordu. Ancak yapamayacağı için iş bana kaldı.
So what do you make of it?
Peki bununla ne yapacaksın?
Actually, make it 7 : 00, so my blood pressure doesn't get too high.
Böylece tansiyonum çıkmamış olur.
It'll take you four minutes. So just shut up and make the man look like this.
Kes sesini ve onu bu resmindekine benzet.
Well, breakups are famously super fun and make everyone feel awesome, so it's no different.
Bildiğin gibi sevgilinden ayrılmak dünyanın en gırgır şeyi. Haliyle huşu içerisindeyim. Bir değişiklik yok yani.
This is chez fray- - supes swank and tuna tartare so totes tight it'll make your face melt.
Burası Chez Fray. Acayip gösterişlidir ve ton balığı tartarı adamı fena halde eritir.
make it happen 119
make it rain 28
make it count 38
make it last 17
make it work 61
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it rain 28
make it count 38
make it last 17
make it work 61
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it 257
make it look good 18
make it better 21
make it right 27
make it quick 271
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it hurt 16
make it a double 43
make it go away 36
make it good 37
make it right 27
make it quick 271
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it hurt 16
make it a double 43
make it go away 36
make it good 37