Not much time перевод на турецкий
1,041 параллельный перевод
- That's not much time.
- Bu kısa bir süre.
- That's not much time.
- Bu bizim çok zamanımız yok demek oluyor.
I have not much time.
- Pek vaktim yok.
There's not much time.
Fazla zamanımız kalmadı.
I warn you, there's not much time!
Seni uyariyorum, fazla zamanin yok!
There's not much time.
Çok vaktimiz kalmadı.
It is not much time.
Uzun bir süre sayılmaz.
There's not much time!
Fazla zaman yok!
- We have not much time.
- Landru kim?
And tell him there's not much time left.
Fazla vakit kalmadığını da söyle.
All right. I know there's not much time.
Çok zaman olmadığını biliyorum.
Not much time passed before the weapons spoke.
Çok geçmedi. Silahlar patladı.
Not much time, Mr. Wade.
Çok da zaman yok Bay Wade.
Not much time to work with... - Well...
Çalışacak vakit kalmaz.
Ancient Warrior has not much time.
Yaşlı Cengaver'in fazla zamanı kalmadı.
We've not much time
Fazla zamanımız yok
To a great extent, they were people who were not much time, for times, only one end-of-week, e, however, tried to arrange a safer place where they could be.
Gelenler, çoğunlukla, çok uzun süre kalmazlardı. Bazen sadece haftasonu için. Tabii bu arada saklanmaya devam etmek için, yeni güvenli yerler bulmaya çalışırlardı.
Not much time to read with all these strikes.
- Okudun mu? - Okuyacak fazla zamanım yok. Hep şu grevler yüzünden!
Six months to live Not much time to live
Altı aylık ömür Fazla uzun sayılmaz
- That's not much time.
- Fazla vakit vermediniz efendim.
That's not much time.
Çok vakit kalmadı.
Well, Pollyanna, you're not gonna have much choice in the matter this time.
Pekala, Pollyanna, sanırım bu sefer fazla seçme şansın yok.
Surely that's not too much time when so much is at stake.
Bu kadar çok şey söz konusu iken bu süre fazla.
- It's not much, but it's the first time.
- Çok fazla değil, ama ilk kez kârâ geçtik.
We have not spent much time together. Yet it seems to me...
Çok fazla beraber olamadık ama, yine de bana...
Well, I guess comin'up here for the first time like her,..... there might not seem much sense to it, for only five horses.
Sanırım onun gibi buraya ilk defa gelen biri için sadece beş at için bunun pek anlamı olmasa gerek.
But we've got a little time ; not much, but a little, so relax.
Fazla vaktimiz yok ama rahat ol.
My friend, he who once heard the voice of the dead, will surely not spend much more time among the living.
Arkadaşım ölümün sesini bir kez duydu ve... yaşayanların arasında fazla kalamadı.
That's not very much time for a limousine to get there from the Bel-Air.
Bel-Air'den limuzinin gelmesi için pek uzun bir süre sayılmaz.
No, I mean, when it cuts, there may not be much time.
Hayır demek istediğim kapandığında fazla vaktimiz olmayabilir.
Not so much punch in him this time.
Bakıyorum da bu sefer yumruk falan savurmuyorsun.
Quickly men, we do not have much time.
- Acele edin, fazla vaktimiz yok.
I learned a long time ago it is much easier to explain too much caution than to bleed for not enough.
Uzun zaman önce öğrendim ki yeterince kan dökmekten çok dikkatli olmayı açıklamak daha kolay.
I shall not require much time.
Çok fazla zamanınızı almayacağım.
Captain, we do not have much time.
Kaptan, çok zamanımız yok.
I might not be able to spare you as much time as I might wish.
Size arzu ettiğim kadar zaman ayıramayabilirim.
He did not come with us. He was sent through the time portal to another period in history much later than this one.
Geçitten, tarihin başka bir dilimine yollandı, bizimkinden daha sonraya.
We have not spent much time together, yet it seems to me...
Seni Vivar'a götürebiliriz, orada iyileştirebiliriz. Aşkım ölmene izin vermez.
We did not have so much time.
- Barıştınız mı?
Well! I may not have much time for Dr Jekyll, but his sister is absolutely marvelous.
Dr Jekyll ile pek zaman geçirmiyor olabilirim,... ama kız kardeşi kesinlikle harikulâde
Not until much later I found out that... he was a famous swordsman of the time
Çok sonra kılıcın ünlü bir Kılıç Ustasına ait olduğunu öğrendim.
There's not too much time left in this half.
Artık yapacakları bir şey kalmadı zaten.
It is clearly that, during some time, it did not have war, much less gas.
Elbette ortada bir savaş varsa, yakıt sıkıntısı da olacaktı.
While the Germans they manufactured weapons speedily, over all in the plants of the Skoda, in the Tchecoslováquia, that they occupied at the time while the Germans walked with much haste, us we did not make nothing.
Almanlar tam kapasiteyle silahlanıyorlardı. Özellikle işgal altındaki Çekoslovakya'daki Skoda fabrikaları tam mesaideydi. Alman fabrikaları, adeta arı kovanını andırıyordu.
No such thing as worrying to much.. Not when you got the fuzz and the Mafia after you at the same time.
Polisin ve mafyanın aynı anda peşinde olması pekte endişelenecek şeyler değil.
- That's not much time!
- Hayır geç olur.
But it has much time that we had learned that we did not have to relieve us nor to be war prisoners.
Ama bize hep öğretilen şey hiçbir zaman teslim olmamamız ve savaş esiri hâline gelmememizdi.
The rocks hardest not it they will support much more time.
"En sert taşlar bile buna uzun süre dayanamıyor."
I'm not a guy with that much free time.
Aylak biri olmadığımı söyledim.
You ignore, that there is much time and that he is not in the clear with his uncle.
Çoğu zaman amcası ile arasının açık olmadığını görmezden gelemezsin.
Nine years faithful service at the Surete... and not as much as a single decoration in all that time.
Sureté'de dokuz yıllık hizmet... ve tek bir tÖren bile düzenlenmemiş
not much 1269
not much else 17
not much longer 28
not much to tell 24
not much to go on 18
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
not much else 17
not much longer 28
not much to tell 24
not much to go on 18
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83