Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ N ] / Not so well

Not so well перевод на турецкий

3,117 параллельный перевод
Your father, I think, is not so well.
Sanırım baban pek iyi değil.
- Not so well for you, it seems, Kullimon the Black.
- Görünüşe göre, senden iyi durumdayım, Kara Komutan.
Well, I'm on bad terms with Dol Soe only, but with Arang, it's not so bad.
Benim yalnızca Dol Sae ile aram kötü, Arang ile fena değiliz gerçi.
It's only that, well, from here up, I'm not exactly boyish, so...
Yani şuradan yukarı pek erkeksi değilimdir de.
Well, not so much as "gone" as "dead," but I see your point.
Pek de "gitti", "öldü" için denmez ama anladığım ne kastettiğinizi.
He hasn't made some creepy move on you, so we know he's not a creep. He's vetted. Well, is he funny or smart?
Daha sana karşı bir hamle yapmadı düşünceli birine benziyor zeki mi komik mi?
- Well, aside from being an endangered species, not so good.
Soyu tükenme tehlikesinde olmak dışında pek iyi değiliz.
Actually, Captain Braun said, if we, the authorities, had not treated him so well, he would have already destroyed the village.
Yüzbaşı Braun'un dediğine göre, eğer biz yetkililer şimdiye kadar kendisine iyi davranmış olmasaydık, bütün köyü yerle bir edecekmiş.
'Tis not so deep as a well, nor so wide as a church door, but'tis enough.
Bir kuyu kadar derin değil ne de bir klise kapısı kadar geniş ama yeterli.
Well, maybe, but that's just'cause you were so obviously not into it.
Peki, belki ama bu sadece senin bunu apaçık yapmak istemeyişindi.
Newcastle I do not know so well.
- Newcastle pek bilmediğim bir yer.
Well, he's not going with you, so why don't you just get the fuck outta here?
- Hiç bir yere gitmiyor, siktir olsana sen.
All summer everyone's been telling me to loosen up and relax and not think so much and... Well, fuck that.
Bütün yaz boyunca herkes bana gevşeyip rahatlamamı ve çok fazla düşünmemi söylüyordu ve hepsine lanet olsun.
You know, Jerry's health isn't doing too well and I'm not getting any younger, so... Totally making the right decision.
Jerry'nin sağlığı pek iyi değil biliyorsun ve ben de gençleşmiyorum, yani kesinlikle doğru karar.
- Well, not so many, thanks to you.
- Aslında, sayende pek fazla yok.
Well, black widows are night feeders, so it's going to be looking for easy access outside the sewer tunnels, some food supply, not a lot of traffic, calm area, possibly -
Peki, kara dullar gece beslenirler, yani o, kanalizasyon tünellerinden dışarıya kolay bir ulaşım yolu arıyordur. Biraz yiyecek kaynağı, az trafiğin olduğu, sakin bölgeler, muhtemelen -
So we'd do well not to screw this up.
Yani bu işi yüzümüze gözümüze bulaştırmadan halledeceğiz.
We're not getting on so well, that's the problem.
İlişkimiz o kadar iyi gitmiyor. Sorun bu.
And since the economics of F1 are not so significantly different to the economics of Formula 2, well, we thought if we were going to be losing money, we might as well be doing it on the big roulette table in Formula 1.
Formula 2'nin maliyeti,... F1'den cok da farkli olmadigindan,... dusunduk ki ; eger para kaybedeceksek,... sansimizi buyuklerin masasinda da deneyebiliriz..
So keep your panties dropped, your legs spread, and your snatch well-oiled,'cause you're not walking any straight lines tomorrow.
Donlarınız düşük, bacaklarınız açık ve amınız yağ gibi olsun. Çünkü yarınınız hiç kolay geçmeyecek.
I'm not doing so well after all.
O kadar da iyi gitmiyormuşum demek ki.
Well, that's not so bad.
O kadar da kötü değil.
I wanna see how this dude has you livin'. Well, he should be at work, so he's not home.
Sen çık hadi
Well, Tui was pregnant, which is not for publication, it's a child protection issue, so...
Tui hamileydi ama bunu yayınlayamazsınız çocuk korumasıyla ilgili bir durum var yani...
Well, not so fast, now, not so fast.
Dur bakalım, şimdi, o kadar acele etme.
Well, I'm not a lawyer, so I can't comment on that.
Ben avukat değilim, bu konuda yorum yapamam.
Well, our cashier's pregnant, and she's not married, so...
- Bizim kasiyer hamileymiş. - Ve evli değilmiş...
Well... That was so not quick.
Hiç de çabuk sayılmazdı.
Well, so my sister will not be moving in because of extenuating circumstances... so you don't have to leave.
Kız kardeşim elinde olmayan nedenlerden dolayı taşınamayacak o yüzden evden çıkman gerekmiyor.
I got it for you before you broke up with me, and it's not really my thing, so I thought I may as well give it to you.
Bunu beni terketmeden önce almıştım. Aslında bu benim değil, ve düşündüm ki bunu sana vermem çok iyi olur.
Yeah, well, I'm okay with that, because I know you're not gonna hurt Joey and I know the FBI's not gonna hurt him, so I'm okay with anything else.
- Evet ama bence mahsuru yok. Çünkü ne sizin ne de FBI'ın Joey'e zarar vermeyeceğinizi biliyorum. Başka her şeye razıyım.
Well... Not everyone is so considerate as to use arsenic.
- Herkes arsenik kullanacak kadar dikkatli değil.
That was a creative lubricant, and it's not working so well.
Yaratıcı bir şeydi ve pek işe yaramıyor.
Not going so well, is it?
Pek iyi gitmiyor, değil mi?
Well, not so fast.
O kadar hızlı değil.
Not well. So, that would be a moral issue.
- Ahlaki bir mesele olur.
Well, maybe not so much.
Belki çok sık değil.
Well, not so much death, right?
- Aslında tam da ölüm değil.
So am I not possessive about you as well?
Ben senin için elimden geleni yapmadım mı?
Tom and I are on a date, though I'm not quite sure it's going so well.
Tom'la beraber geldik ama iyi gittiğine pek emin değilim.
And not even selfishly, not just for me, but for everyone else... just so they weren't all crushed in the wreckage... and that that didn't weigh on my shoulders as well, you know.
Sadece bencilce kendim için de değil, herkes için böylece kimse çarpışıp enkaza dönüşmeyecekti ve bunun ağırlıgı benim omuzlarımda olmayacaktı.
- Well, it's not so much that I blew the deal as much as the company just decided to shut down and take our jobs away.
- Evet, o kadar çok değil Ben kadar şirket olarak anlaşma patladı sadece kapatın ve uzak bizim iş almaya karar verdi.
Uh, well, he didn't bite, so it did not go well.
Ah, iyi, o lokma değildi, bu yüzden iyi gitmedi.
But not all brothers get on so well.
Ama tüm kardeşler pek iyi anlaşamazlar.
Well, not so much for the government.
Hükümet için pek öyle sayılmaz ama.
Well, there's some fine print that's not so great.
- Çok da iyi olmayan bir bedeli var.
So I do not remember too well.
Bu yüzden çok net hatırlamıyorum.
Well, Abed's not here, so...
Abed burada olmadığına göre...
Well, uh, Juliet's guy turned out to not be a serial killer, so that was a buzz kill.
Juliet'in adamının seri katil olmadığı anlaşıldı, yani iş olmadı.
Yeah, well, there's not gonna be a bachelor party, so...
Bekarlığa veda partisi falan olmayacak, bu yüzden...
Oh, well, I'm really bad with names, so it's not my fault.
Oh, şey, isim konusunda kötüyümdür, o yüzden bu benim hatam değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]