One and the same перевод на турецкий
1,319 параллельный перевод
One and the same.
Bir ve aynı.
So the victim and the killer became one and the same.
Yani kurban ve katil aynı kişi oldu.
- Not one and the same? - Not so much.
- Geçen seferki değil mi?
- One and the same.
- Ta kendisi.
They're one and the same person.
- Onlar aynı kişi.
Newton proclaimed that the force | pulling apples to the ground... and the force keeping the | moon in orbit around the earth were actually one and the same.
Newtonun utanç verici bir sırrı vardı : Yerçekiminin nasıl işlediği hakkında hiçbir fikri yoktu.
As in the Southern conservative... NRA spokesman Alabama Republican Stanford Marks? One and the same.
NRA konuşmacısı, Alabama'dan Cumhuriyetçi, Stanford Marks?
Whether you take the decision to separate or I... " isn't it one and the same thing?
o halde sen buna karar verdin ben sende öyle değil mi?
The one and the same.
Tam üstüne bastın.
Compared it to your DB from the peep show... one and the same, Victor Ratsch.
Bıçaktaki kanı dikiz kulübesindeki cesedinkiyle karşılaştırdım. Kesinlikle Viktor Reç'e ait.
- They're most likely one and the same.
- İkisi genellikle aynı kapıya çıkar.
It only made sense if they were one and the same person.
Bu işi mantıklı hale getiren tek çözüm ikisinin de aynı adam olmasıydı.
one and the same.
aynı kişiler.
So being in love and being crazy are one and the same?
Demek âşık olmak ve deli olmak aynı şeyler, ha?
Whether I go or I do, it's one and the same. No.
Hey benim arkadaşımsın.
But that's exactly what the West does with Islam, as if one billion Muslims in 50 countries, with hundreds of different languages and countless ethnic groups are all one and the same.
Fakat Batı, İslam için aynen böyle yapıyor. Sanki elli ülkedeki bir milyar Müslüman yüzlerce farklı dil ve sayısız etnik grup aynı ve tek bir kişiymiş gibi.
You're one and the same to me.
Sen benimle aynısın.
- One and the same.
- Ha sen ha ben, farketmez.
One and the same?
- Farketmez mi...?
In these two areas... here and here... they're on the same focal plane but this one's sharp and this one's fuzzy.
Buradaki iki bölgede... burası ve burası... aynı merkezi düzlemde ama bu taraf çok net ve bu taraf bulanık.
And then when it turned out that I was dating both at the same time, it's not like I didn't intend to tell both girls about the other one.
Ve sonra ikisiyle birden çıktığım ortaya çıktı, ama bu, kızlara birbirlerinden bahsetmemeyi planladığımı göstermez.
You haven't had one because you've made and remade the same picture.
Sen hiç yapamadın çünkü yaptığın filmin aynısını yaptın.
ONE MINUTE I'M LOOKING AT HIM AND HE'S THE SAME OLD EMMETT I SEE EVERY DAY.
Bir bakıyorum, karşımdaki....... her gün gördüğüm, her zamanki Emmett.
Third one scrambled his brains, and all from the same college.
Üçüncü beynini kızartmış. Hepsi de aynı üniversiteden.
- And that very same day he took my mother by the hand he danced her out to the middle of the forest-fringed lake he got down on one knee and offered her the very same engagement ring.
- Ve aynı gün annemin ellerini tutmuş ve ormanın kenarındaki gölün ortasına kadar dans etmişler. Sonra dizinin üzerine çöküp aynı yüzüğü ona sunmuş.
Now, we've run one CAT scan and two MRls at your behest and the conclusions all say the same thing.
Şimdi, bir CAT taraması yapıyoruz ve iki MRIs ve sonuç olarak, söylediğim şeylerin hepsi.
She was never the same after Father married Topaz. When they were cutting the cake, she said to me : "They have married for love, and one can only pray for them."
mary onunkocasının ölümünden sonra çok değiştiğini anlatmıştı.kocasıyla aşk evliliğiyapmış ve ölünce de delirmiş.
And this is the very same car that you can buy at any one of our five showrooms all across the Bay Area.
Körfez bölgesindeki tüm galerilerimizden alabileceğiniz araba işte bu.
When two are in love with one woman and both are in the same place...
İki kişi bir kadını severse ve ikisi de aynı yerdeyse...
I gave them the same glory you gave me... so that they may be one, just as you and I are one...
Senin verdiğin güzelliğin aynısını verdim onlara..
Um... so, based on the six-to-one lentil-to-diamond ratio in the packet we found, and assuming that all the packets are the same size, I think we're looking for... five more.
Bulduğumuz keseye göre bir elmas için 6 mercimek konduğunu düşünürsek ve bütün keselerin aynı boyda olduğunu varsayarsak bence 5 tane daha var.
One and the same.
Ta kendisi.
That may be true. But you're the only one with parking tickets... in the same location and date as each of our victims, Mr. Miller.
Olabilir ama kurbanlarla aynı gün ve yere ait park bileti sadece sizde var Bay Miller.
And I'll take one of the same.
Ben de aynısından istiyorum.
He treated me the same as he treated what's her name and the overly coifed lady and the one who kept jiggling her leg the whole time. - I hate that.
İsmi lazım değil o kadına, bacağını sallayan o kişiye nasıl davranıyorsa bana da öyle davrandı.
At the same time, there is one other inherently forbidden practice, and that is human transmutation!
Bununla beraber, yasak olan bir şey daha vardır.
Respiratory disease clocks in at number four on our little hit parade and for good reason,'cause regardless of who takes your breath away, be it four packs a day or just one chick, you're dead just the same.
Solunum hastalıkları top on listemizde dördüncü sırada geliyor, nefesinizi kesen kişiye bakılmaksızın bu günde dört paket sigara ya da bir kadın olabilir, yine de aynı şekilde ölürsünüz.
It's so weird that you say that because I was thinking the same thing and I didn't wanna say it cos I thought I'd sound crazy, being the one who started this whole thing.
Çok garip çünkü ben de aynı şeyi düşünüyordum. Bu şeyi başlatan kişi olarak deli gibi görünmemek ve sana söylemek istemedim.
And they knew one thing : that a truely great country can go to war, and at the same time, act like it doesn't want to.
Ve onların bildiği bir şey vardı : Gerçekten büyük bir ülke hem savaşa girip hem de girmek istememiş gibi davranabilir.
If you want to be one of the non-conformists, all you have to do is dress just like us and listen to the same music we do.
Eğer bizim gibi konformist karşıtı olmak istiyorsan, bizim gibi giyinmeli bizim dinlediğimiz müziği dinlemelisin.
And the pink one, like the can full of dead girls... they're all from the same shipping line, Talco... and on all of them, the same checker, this guy Thomas Pakusa... he goes by Horseface, he's the one working.
Şu ölen kızların bulunduğu pembe işaretli olan da aynı diğerleri gibi Talco tarafından gelip Horseface lakabıyla anılan Thomas Pakusa adındaki adam tarafından kontrol edilmişler.
Assumption number one is the people running the girls... and the people running the drugs are the same crew.
Varsayım 1 : Kızları ayarlayan ekiple uyuşturucu işini halleden ekip aynı.
If two alongside one another were to turn in different directions, they would either end up facing one another and having to compete for the same fish on the mud between them, or both turning their backs on those same fish and allowing them to escape.
Yan yana iki yunus birbirine bakıyor olsa aralarında kalan balıklar için birbirleriyle rekâbet etmeleri gerekir. Sırt sırta çıkarlarsa, arada kalan balıkların kaçma şansı olur.
These two bunches of leaves look much the same, but this kind is used by the local people as an antiseptic and an insect repellent, whereas this one has no medicinal qualities at all.
Bu iki yapraklı dal aynı görünüyor olabilir. Ancak bu yaprak türü, yerel halk tarafından antiseptik ve böcek kovucu olarak kullanılırken bu yaprak türünün hiçbir tıbbi niteliği bulunmuyor.
It was that kind of concept of evil that they took - an exaggerated one, to be sure - and then apply it to a new threat where it didn't apply at all, and yet it was layered with the same kind of cultural baggage.
... - ki abartılmıştı elbette - bu kavramı yeni bir tehdide uygulamaktı. Ki bu hiç iyi bir uygulama değildi ve aynı kültürel altyapıyla oluşturulmuştu.
And what if it was the same one?
Daha önceki ile aynıysa ne olacak?
And no, it wasn't the same one.
Ve hayır, bu o değil.
We went to the same school, and I took bus number one... with the famous driver, "cholo".
Aynı okuldaydık. 1 numaralı otobüse binerdim. Hani şu meşhur şoför "Cholo" nunki.
And I just don't think we're on the same one.
Ve aynı yolda olduğumuzu sanmıyorum.
One hour with Eisenhower and he'll feel the same way.
Eisenhower'la bir saat geçirsem o da benimle aynı fikirde olacaktır.
Yeah, one and the same.
Ta kendisi.
one and two 35
one and only 19
one and done 17
one and a half 30
one and all 58
the same goes for you 21
the same to you 32
the same as you 50
the same thing happened to me 16
the same one 32
one and only 19
one and done 17
one and a half 30
one and all 58
the same goes for you 21
the same to you 32
the same as you 50
the same thing happened to me 16
the same one 32
the same 389
the same way 23
the same thing 67
the same day 16
the same night 17
one at a time 318
one afternoon 30
one at 19
one after another 49
one after the other 76
the same way 23
the same thing 67
the same day 16
the same night 17
one at a time 318
one afternoon 30
one at 19
one after another 49
one after the other 76