Plenty of time перевод на турецкий
2,222 параллельный перевод
There'll be plenty of time for tweakage.
Sanal gezinti için bolca vakit olacak.
Well, I'm sure it doesn't. The timer's set to go off in ten minutes, so we have plenty of time.
Süre 10 dakikaya ayarlanmış yeterince vaktimiz var.
Plenty of time to make it back.
Geri dönmek için yeter de artar bile.
There'll be plenty of time to get ready.
Hazırlanmak için hayli zaman var.
There's plenty of time to shoot the shit.
Bunun için çok zaman var.
Gives me plenty of time to get loaded and piss myself on the plane.
İyice içip uçakta da üzerime işemem için bol bol vaktim olacak.
Plenty of time you'll be alone.
Sen de çok yalnız kalacaksın.
There'll be plenty of time later to meet your people.
Sizlerle tanışmak için, daha çok vakti olacak.
Because as every spy know, there's plenty of time to think about what you've lot after the mission is over.
Çünkü her casusu bilir ki,... bir görevden sonra neler kaybettiğinizi düşünmek için bolca zamanınız olur.
Plenty of time for me.
Kendime ayıracak tonla zamanım var.
There'll be plenty of time for that, doctor...
Bunun için bolca vaktiniz olacak doktor.
- Plenty of time.
- Daha çok zaman var.
I promise you will have plenty of time for that.
Söz veriyorum onun için çok zamanımız olacak.
You've had plenty of time, all right?
Çok zamanın oldu tamam mı?
Put it in a box, you know, file it away'cause you got plenty of time to look at it later.
Bir kutuya koy, rafa kaldır, çünkü ileride bakmak için çok vaktin olacak.
But there was still plenty of time for her to stop.
Ama durması için çok vakti vardı.
Plenty of time for that when you get back.
Geri döndüğünde bir sürü zamanımız olacak.
And believe me, that little prick's gonna have plenty of time to take care of you.
Ve inan bana o küçük ibnenin senin icabına bakacak tonla zamanı olacak.
And that gave me plenty of time to work on this... It's just a hole!
Sayende yapacaklarımı kolayca yapabildim.
You have plenty of time for that.
Bunun için bolca vaktin var.
Th... there's plenty of time.
Bir hayli zaman var.
But I guess if you don't have a real job, you have plenty of time to sit around dreaming up ludicrous theories.
Bir baltaya sap olmadığın için saatlerce oturup bu tip kaçık teoriler üretmeye vakit buluyorsun.
he's got plenty of time.
Oldukça çok zamanı var.
You'll have plenty of time to think about that.
Bunları düşünecek çok vaktin olacak.
Plenty of time for that when you get back.
Bunu döndüğün zaman konuşalım.
Plenty of time for you to get your men into position.
Adamlarını yerleştirmek için bir sürü zamanın var.
You'll have plenty of time to work out when you're in prison.
Hapisteyken çalışacak bolca zamanın olacak.
- Plenty of time for the baby later.
- Bebek için çok zaman var. Bebek çok büyük.
I have plenty of time.
Bol bol vaktim var.
He'd have plenty of time To-to stash the money that he'd forced Sanborn to steal, and after that,
Sanborn'a çaldırdığı parayı saklamak için yeterli zamanı vardı.
Like Snake. Plenty of time for improvement.
Snake gibi, gelişmesi için bolca vakti var.
They said they would set out with plenty of time.
Uzun süre önce yola çıkmış olacaklarını söylemişlerdi.
You've had plenty of time for amendments.
Yasa değişikliği için oldukça çok vaktiniz vardı.
Four days is a long time- - plenty of time for forgiveness.
Dört gün, af dilemek için çok uzun zaman.
Now I have a bicycle and plenty of time, but my son's gone forever.
Şimdi bir bisikletim ve bol zamanım var, ama oğlum sonsuza dek gitti.
The thing is, I have plenty of time and plenty of money,
Konu şu ki, benim fazlasıyla zamanım ve param var...
We've got plenty of time.
Merak etme. Zamanımız bol.
Plenty of time to live in Hong Kong every day.
Her gün pek çok insan Hong Kong'dan gidiyor.
You`ve got plenty of time in the future for gay sex.
İleride homoseksüel ilişki için çok vaktin olacak.
I'll have plenty of time for rest.
Dinlenmek için oldukça bol vaktim var.
Just north of the Ndutu lion territory, these lions are now lucky enough to enjoy a time of plenty.
Sadece Ndutu aslanlarının kuzey bölgesindeki bu aslanlar ziyafet için yeterince şanslılar.
But this time around, there are plenty of sardines for all.
Neyse ki artık hepsine yetecek kadar sardalya var.
Once a year, it provides a magical time of plenty at the height of the dry season, in the middle of a desert.
Yılda bir kez, bu kurak mevsimde ve kurak çölün tam ortasında büyülü anlar yaşanıyor.
Plenty of time.
Bir sürü vaktimiz var.
I have plenty of time.
Daha çok zamanım var.
Ten days is plenty of time to repair it?
10 gün tamir etmek için yeterli mi?
These precious bone figurines are among the earliest depictions of people wearing fur - further proof that plenty of these Asian pioneers could sew clothes by this time.
Bu değerli kemik figürler kürk giyen insanların en erken tasvirleri arasında yer almaktadır, o zamana kadar bir dolu Asya öncüsünün elbise dikebildiğinin bir başka kanıtı daha.
And by the way I've seen him on campus. He makes time of plenty.
Burada onu kampüste görmüştüm bir sürü zamanı var.
Massive place, secluded, plenty of space to land a helicopter and empty at the time of Harry's abduction. Brilliant, Malcolm.
Harika, Malcolm.
With the time schedule we have in politics, we take plenty of drugs.
Politikanın saatlerce süren temposunda epey uyuşturucu tüketiliyor.
There will be plenty of action tonight. I will call you when the time comes.
Orası bu gece çok hareketlenecek.
plenty of times 19
plenty of room 25
plenty of them 17
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
plenty of room 25
plenty of them 17
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time's up 595
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time's up 595