See there перевод на турецкий
27,028 параллельный перевод
What I don't see there is any higher education or technical training.
Üniversite ya da teknik bir eğitimin de yok.
And you see there?
Şurayı görüyor musun?
What, Cowboy? There's nothing to see here.
Ne...
You see, there was supposed to be more smoke.
Gördün mü, daha fazla duman olmalıydı.
There's magic everywhere if you're willing to see it.
Görmek isterseniz her yerde sihir vardır.
Then unless there are any objections, I see no reason for this court not to ratify...
O zaman herhangi bir itiraz olmadığına göre bu duruşmayı sonlandırmamak için bir neden göremiyorum.
Now, you see, right there.
İşte, gördün mü?
Wish we were there to see it.
- Keşke orada olup görebilsek.
And I'll see you up there later.
Sonra orda buluşuruz.
I mean, we see that there's absolutely nothing.
Hiçbir şeyi olmadığını gördük.
I want to see what else is out there, though.
Oralarda başka ne var görmem gerek tabii.
- See what you did there. You're clever.
Ne demek istediğini anladım.
I'll see you there.
... yaşayacağına dair hiçbir kuşkum yok.
Great, I'll see you there in 30 minutes.
Harika, 30 dakika içerisinde görüşürüz.
Hey, kids. See those ladies over there?
Çocuklar, bayanları görüyor musunuz?
Let's see how long he lasts up there without water.
Bakalım susuz yukarıda ne kadar dayanacak.
Just to see if there's anything we could do better.
Programı daha başarılı hale getirebilir miyiz diye bakacak.
You need to get out there and test the waters, see how the Tight water is floating.
Oraya gidip ortamın nabzını ölç, Tight ortamı etkisi altına aldı mı bak.
Yeah, we've been checking into your inspection history to see if there's somebody you might have pissed off.
Evet, senin teftiş geçmişini kontrol ediyorduk Kızdırmış olabileceğin birileri var mı diye bulmak için.
I'll see you there.
Orada görüşürüz.
You should have been there to see him in person.
Onu görmek için orada olmalıydın.
You know what, i-it is very tempting, but there are too many variables... and we're not lab rats. Put us in a cage and see if the trap springs?
- Bakın ne diyeceğim çok cezbedici ama ortada fazla değişken var ve biz kobay değiliz.
You see anything up there?
Yukarıdan bir şey gördün mü?
Okay. I'll see you there.
Tamam, orada görüşürüz.
- And do you see the hash mark that you have there?
- Üzerindeki çentikleri de görüyor musunuz?
Hey, there's something you two need to see.
Hey, ikinizin de görmesi gereken birşey var burda.
I'm gonna interview him later today, see if there's more to it.
Bugün daha sonra onunla görüşeceğim. Daha fazlası varsa öğreneceğiz.
I did not see you there.
Orada durduğunu fark etmedim.
Well, maybe there's something in there that he doesn't want anybody to see.
Belki orada kimsenin görmesini istemediği şeyler vardır.
No, all those times you came to the hospital I thought you were there to see me.
Hayır, hastaneye geldiğin onca zaman beni görmeye geldiğini düşünüyordum.
Oh. I figured you wouldn't wanna see me but I didn't think there was any harm in... Asking your husband.
Beni görmek istemeyeceğini düşündüm ama kocanı sormaktan bir zarar gelmez diye düşündüm.
There are some things that I can't see in my mind anymore.
Artık zihnimde göremediğim bazı şeyler var.
Well, if Noel did steal it then there's something in it we didn't see.
Noel bunu çaldıysa, içinde görmediğimiz bir şey var demektir.
I couldn't see their faces, but I'm pretty sure there was more of them down the alley, past the couple.
Yüzlerini görmedim ama sokağın aşağısında birkaç tane daha olduğunu gördüm.
There's only one option I can see.
Benim görebildiğim tek bir seçenek var.
And, as you can see, there's only two roots from the hair in Beth's hand and yet almost every single hair I pulled from Mark's head has a root.
Gördüğünüz gibi... Beth'in elindeki saçların yalnızca ikisinde kök var. Mark'ın başından aldığım saçın neredeyse tümü köklü.
And when we check the phone records, we're going to see that you spoke to Jason right before he got there?
Telefon kayıtlarına bakınca Jason'la oraya gitmeden hemen önce konuştuğunu gördük.
We can hit them with all the data and all the hard facts we want, but the minute we walk in there, they still see just one thing.
Tüm gerçek verileri önelerine koysak da içeriye girdiğimizde tek bir şey görüyorlar.
Can you maybe try to hack into the police department and see if there's any internal chatter we can go on?
Polis merkezinin içine sızıp.. .. işimize yarar herhangi bir konuşma var mı diye.. .. bakabilir misin?
I see what you did there.
Orada ne yaptığını gördüm.
REBECCA : You see what I did there?
Ne yaptığımı gördün mü?
Just headed down to Barbara Ellis to see if you were there.
Belki oradasındır diye Barbara Ellis'e uğradım.
See if there's any lien...
Hiçbir uyumsuzluk...
I'm going in there to see my parents.
Ailemi görmeye içeri giriyorum.
I didn't see you there.
Seni göremedim.
Let your mother see you there.
Annen seni orada görsün.
I did not see him there.
Orada kimseyi görmedim.
Not only can I see you... but I can sense what you're feeling, which is how I know deep down, there's a part of you that meant what you said to me on Elena's porch.
Seni sadece görmüyor... hissettiklerini de hissediyorum. Bu yüzden de verandada Elena için, bana söylediklerinde ne kadar ciddi olduğunu da anlayabiliyorum.
Well, I was expecting to see some kind of a hack into the system controlling the security doors and cameras, but there's nothing.
Pekala, güvenlik kapılarını kontrol eden sistemde ve kameralarda bir tür hack falan görmeyi umuyordum ama hiçbir şey yok.
[Dion] Take a piece of that with the beets right there- - you see what happens when you mix the flavors.
Çeşitleri karıştırdığın zaman ne olduğunu hissettin mi?
You see, back in Thebes, in ancient Greece, where those things were treated more liberally, there was even an elite squad which consisted exclusively of homosexuals.
Thebes'te, Antik Yunan'da bu gibi şeylere daha özgürce yaklaşılırdı hatta orada homoseksüellerden oluşan elit bir tabaka vardı.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48