Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ S ] / She was alive

She was alive перевод на турецкий

954 параллельный перевод
If she was alive, I would have said so.
Yaşasaydı söylerdim.
We need the shirt that the deceased person wore when she was alive.
O kişi hayattayken giydiği bir şeye ihtiyacımız var.
The second half he left to Jane, providing she was alive and could be induced to return to civilization.
Öteki yarısını Jane'e bıraktı. Hayatta olduğu ve uygarlığa geri dönmesi koşulu ile.
You know... my mother, Nancy Hanks... would be just about your age if she was alive.
Biliyor musunuz annem, Nancy Hanks yaşasaydı sizinle aynı yaşlarda olurdu.
She was alive and she must go on living.
O yaşıyordu ve hayata devam etmeliydi.
She was alive and hearty only this evening.
Daha bu akşam sağ ve sağlıklıydı.
She was alive and singing.
Hayattaydı ve şarkı söylüyordu.
When I think of her lying there like that and only a few minutes before she was alive...
Onu orada öyle yatıyor görünce ve sadece birkaç dakika önce hayattaydı.
She was a headstrong woman, but if I had known things would come to this, I'd have been kinder to her while she was alive.
O, çok inatçı bir kadındı ama sonumuzun böyle olacağını bilseydim ona çok daha iyi davranırdım hayattayken.
Why didn't you reform while she was alive?
Niçin o hayattayken değişmedin.
- When I left her she was alive!
- Ben gittiğim zaman hala hayattaydı!
If she was alive.
Eğer o yaşıyor olursa.
You knew she was alive.
Canlı olduğunu biliyordun.
While we were up here mourning and she was alive, struggling to be free.
Biz burada yas tutarken o hayattaydı ve serbest kalmak için çabalıyordu.
I know that if she was alive I would not think this way.
Sağ olsaydı, böyle düşünmeyecektim biliyorum.
She was alive at 8 : 00 this morning.
Sabah saat 8 : 00'de yaşıyordu.
She was uglier than when she was alive!
Yaşadığı zamandan da daha çirkin.
She was alive yesterday morning.
Dün sabah hayattaydı.
She was my only link with everything alive.
Canlı olan her şeyle tek bağlantım oydu.
You are tormenting her dead soul just like you did when she was still alive.
Öldü ama hala onu rahatsız ediyorsunuz. - Eğlence için mi yaptınız?
Next day she was found, still alive.
Ertesi gün bulundu ve hala hayattaydı.
If only your mother were still alive, but she was taken from me too.
Keşke anneniz hayatta olsaydı fakat o da ellerimden kayıp gitti.
She was anesthetized, after a struggle... then dumped into the tub alive.
Anesteziyle uyutulmuş, bunun için çaba sarf edilmiş... sonra da daha sağken küvete taşınmış.
She was real to him, or she couldn't look so alive.
Ona göre gerçekmiş demek ki. Yoksa bu kadar canlı görünmezdi.
In order to keep us both alive, she was reduced to the horrible expedient of taking in a lodger.
Hayatta kalmamızı sağlayabilmek için bir eve kiracı olarak girme bedbahtlığına razı olmuştu.
She went on about how things were when my mother was alive.
Annem hayattayken işlerin nasıl gittiğinden bahsedip durdu.
She thinks this Loomis is alive, that he was here.
Bay Loomis'in hala yaşadığını ve burada olduğunu sanıyor.
If that woman was alive, she'd be wearing that ring.
Kadın hayatta olsaydı yüzük parmağında olurdu.
If she was still alive, where do you think she'd be?
Hala yaşıyorsa nerededir dersin?
You see, she was the last to see the little Daigle boy alive.
Ne de olsa, çocuğu canlı gören son kişi.
She was one of the last to see my Claude alive.
Claude'umu son gören oydu.
Jessie was alive after she left.
Terkettiğinde Jessie hayattaydı.
- Was she dead or alive - - Dead!
- Ölmüş müydü yaşıyor muydu...
When your aunt was alive she could manage him, but it's too much for me
Teyzen hayattayken onu idare edebiliyordu. Ama benim için bu çok fazla.
While Mother was alive, she was so obsessed with fears that I couldn't work openly.
Annem sağ iken korkularına o kadar takıntılıydı ki, rahat çalışamadım.
About the father there was nothing, so naturally she hopes he is still alive.
Babası hakkında bir şey yoktu. Doğal olarak yaşadığını biliyordu.
She was so young. So alive.
O kadar gençti... o kadar hayat doluydu ki.
She was different. She was so alive.
Farklıydı, çok yaşam doluydu.
She thought he was alive and she was obeying him.
Onun hayatta olduğunu düşündü ve ona itaat etti.
She talks to that car like it was alive and breathing and could hear things.
Arabayla sanki canlıymış da onu duyabilirmiş gibi konuşuyor.
If your mother was alive, she would wash you better
Annen sağ olsaydı, seni daha iyi yıkardı.
I figured she was more valuable to you alive.
Sağ olarak daha çok işinize yarayacağını biliyordum.
When my mama was alive she used to tell me :
Annem hayattayken bana :
She was still alive when they buried her.
"Onu öldürmeden önce bunları onun için yapmıştım." diyerek cesedi teşhis etmeme yardım etti.
If your brother was alive, he'd see she got it fixed.
Eğer kardeşin hayatta olsaydı, onun iyileştiğini görmek isterdi.
Well, it kind of seems to me that if... somebody popped in and told my wife that they found my car... at the bottom of a canyon with a bullet hole in it, you know, I think she would wanna ask if I was in the car, if I was hurt, if I was alive...
Şey, bana öyle geliyor ki, eğer... biri içeri girip karıma arabamı uçurumun dibinde bir mermi deliği ile birlikte bulduğunu söyleseydi, bilirsiniz ya, sanırım arabada olup olmadığımı, yaralı olup olmadığımı, yaşayıp yaşamadığımı sorardı...
I loved her because she was so gentle... and beautiful and alive... and so all-pervadingly present.
Onu seviyordum çünkü o çok kibar ve güzel ve canlıydı ve tüm benliğiyle "ben varım" diyordu.
If he was murdered, she may be the last to see him alive.
Eger Hollis öldürüldüyse, onu en son canl gören sevgilisi olabilir.
Was? Surely she is still alive, Madame?
Ama onun öldüğüyle ilgili hiçbir haber duymadım.
'And if he was still alive,'it wouldn't matter that she'd pumped three bullets into him.
'Eğer hâlâ yaşasaydı...,... 3 kurşun yemesi umrunda olmazdı.'
- She was still alive at the time?
- O anda hala canlı mıydı? - Evet efendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]