Somewhere out there перевод на турецкий
1,118 параллельный перевод
Getafix must have landed somewhere out there.
Getafix buralarda bir yere düşmüş olmalı.
Somewhere out there is what I need to redeem myself.
Bu şansı vicdanımı temizlemek için kullanacağım.
Well, that means somewhere out there, there's a wet hen as mad as Marcie.
İyi ya işte, demek dışarıda Marcie gibi kızgın, ıslak bir piliç var demek bu.
Somewhere out there a destiny of adventure and excitement waits for me.
Dışarıda bir yerde beni bekleyen bir kadar ve serüvenler var.
Somewhere out there in the night
Geceleyin orada bir yerde
But you know something, somewhere out there there's another fool.
Sana bir şey diyeyim mi, dışarıda bir yerde bir salak daha var.
Somewhere out there, and we don't know where, is your birth mother...
Nerede bilmiyoruz. Ama gerçek annen dışarıda bir yerde.
But somewhere out there something is watching us.
Peki, tamam. Ama orada bir yerde, bir şeyler bizi izliyor.
Somewhere out there, I know there is a right woman for me.
Dışarıda bir yerlerde, aradığım kadının olduğunu biliyorum.
Somewhere out there is a man with a heart maybe not broken, certainly not content who wishes he'd met Vincent Robbins.
Dışarı bir yerlerde, bir adam var. Belki kalbi kırık değil. Kesinlikle tamamen değil.
And somewhere out there is an irritating blonde about to follow a plan that no longer exists.
Ve dışarılarda bir yerde... sinir bozucu bir sarışın daha fazla var olmayan bir planı uygulamaya çalışıyor.
She's out there, somewhere.
Dışarda bir yerde.
There's a cure for him out there somewhere.
- Orada bir yerde onun için bir çare var.
Highlander's out there somewhere.
İskoçyalı orada biryerlerde.
Don't look so concerned. Your boy's out there somewhere.
Öyle endişeli bakma Senin çocuk orada bi yerde.
He's still out there... somewhere.
Hala dışarıda biryerlerde!
The bastard is still out there somewhere.
O pislik hala dışarıda bir yerlerde.
- They're out there. Somewhere.
- Şurada bir yerde.
He's out there somewhere, Bane.
O dışarıda bir yerlerde, Bane.
Somewhere inside that cool, controlled exterior of yours there is a wild woman screaming to get out.
Bu soğukluğun, bu kontrollü dış görünüşün altında dışarı çıkmak için çığlık atan vahşi bir kadın var.
Sometimes I feel like something's chasing me, like there's some whacko on a roof somewhere who could snuff me out at any moment.
Bazen bir şeylerin beni kovaladığını hissediyorum. Çatıda bir deli varmış da beni her an öldürebilecekmiş gibi.
Out there, somewhere
Buranın ötesinde, birlerlerde...
He's out there somewhere!
Dışarıda bir yerde.
There's another entity like the Caretaker out there somewhere who has the ability to get us there a lot faster.
Başka bir yerlerde, bizi evimize hızlı bir şekilde gönderebilecek başka bir, bakıcı daha var.
None of it matters now that I know that you're out there lost somewhere.
Halen oralarda bir yerlerde kayıp olduğunu öğrendiğime göre hiçbirinin önemi yok.
She left hundreds of years ago, but she's out there, somewhere.
Yüz yıl önce buradan ayrıldı ama, buralarda bir yerlerde olmalı.
Elizabeth, Paul is out there somewhere.
Elizabeth, Paul serbestçe dolaşıyor.
The man's got to be out there somewhere.
Adam oralarda bir yerde olmalı.
That damn condom is out there somewhere, and if someone doesn't do something we'll have more pricks on our hands!
O lanet prezervatif dışarıda bir yerlerde ve birileri bir şey yapmazsa elimizde daha çok yarak olacak.
- There's a guy out there somewhere.
- Bir yerlerde bir erkek var.
He's out there somewhere, the slimy, little weasel.
Dışarıda bir yerde. İğrenç, küçük sinsi.
Xena's out there, somewhere!
Zeyna oralarda bir yerlerde!
And he was out there somewhere on my Island.
Benim adamda bir yerlerdeydi.
No. I guess he's out there somewhere.
Hayır, sanırım hâlâ dışarıda bir yerde.
BETHLEHEM : He's out there somewhere.
O buralarda.
She's out there somewhere, Jack.
- O hala orada, Jack.
You're out there somewhere, Beer Baron, and I'll find you.
Oralarda bir yerdesin, Bira Baronu ve seni bulacağım.
Shot down by the intercept aircraft, which in turn may have caused the crash of flight 549, which means that the cause of this crash is not here... but is out there somewhere at a second crash site.
İkinci hava aracı tarafından vurulan ve sonuçta 549'un düşmesine neden olan bir araç ki bu da bu kazaya neden olan şeyin burada değil başka bir yerdeki ikinci bir kaza alanında olduğunu gösterir.
I know you're out there somewhere.
Orada olduğunu biliyorum... bir yerlerde.
I thought it was lost forever, but now I know it is still out there somewhere.
Sonsuza dek kaybolduğunu sanıyordum. Artık oralarda bir yerde olduğunu biliyorum.
He's out there somewhere.
Bir yerlerde.
It's bound to be out there somewhere.
Mutlaka şuralarda bir yerde olmalı.
Until one mysterious day, when Jack would discover that somewhere there were others quite like him. Singled out for a great gift.
Taa ki o Jack'in kendisinin gibi, özel bir armağan olarak doğmuş olanların bulunduğu bir yeri keşfettiği o gizemli güne kadar.
My real father is out there somewhere.
Benim gerçek babam, dışarıda bir yerlerde.
Your turn is waiting on you out there somewhere.
Senin sıran da bir yerlerde gelmeyi bekliyor. Wilfred.
There's no blood on the deck, meaning he was killed somewhere else left out in the open probably as a warning.
Zeminde kan yok, bu da başka bir yerde öldürüldüğü ve muhtemelen uyarı olması için açıkta bırakıldığı anlamına gelir.
Well, she's out there somewhere.
Pekâlâ, dışarıda bir yerlerde olmalı.
If they're out there somewhere, they're doing crystal meth, for chrissakes.
Dışarıda bir yerdeler. Tanrı aşkına, uyuşturucu alıyorlar.
I suspected that somewhere deep down in your heart of hearts there was a tiny bit of Ferengi just waiting to get out.
İçinizde, dışarı çıkmayı bekleyen Bir Ferengi olduğundan şüpheleniyordum.
I mean, Berg's out there, somewhere, lost, all by himself.
Yani Berg dışarıda bir yerlerde yalnız başına.
- It's out there somewhere?
- Şimdi serbest mi?
out there 339
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275