The tv перевод на турецкий
9,626 параллельный перевод
Hey, aren't you that Captain? From the TV?
Hey, şu Kaptan sen değil misin?
New neighbours. Mum puts the TV on to hide the noise.
Yeni komşular yüzünden annem gürültüyü gizlemek için TV'yi açık bırakıyor.
Oh, wow. In the future, we control the TV with our minds.
Gelecekte bizler televizyonu beynimizle kontrol ediyoruz.
Take the TV?
Televizyonu mu alalım?
- Yes. The bad guys that was on the TV?
- Televizyondaki kötü adamlar var ya?
The TV?
Televizyon?
- Why don't you put on the TV?
- Televizyonu açsana.
- I don't wanna put on the TV.
- Seyretmek istemiyorum.
Call the TV people, tell them I'll do all their shows.
TV'deki adamları ara ve ekrana çıkacağımı söyle.
I don't remember any of this from the TV show.
Bunları televizyon programından hatırlamıyorum.
Keep him away from the TV.
Söyle, televizyona bakmasın.
Hey, have you seen the TV room yet?
Televizyon odasını gördün mü?
And the TV.
Televizyonlar da.
I'll turn on the TV for you.
Senin için televizyonu açacağım.
I just want to eat in front of the TV and get sodden and pathetic.
Sadece tv karşısında yemek istiyorum. Üstelik acınası şekilde donuklaşarak.
What's with the TV?
Televizyon ne iş?
The TV is off.
Anne, televizyon kapalı.
You could turn on the TV any given Sunday.
Sen her pazar televizyon seyredersin.
Just like the Mannix car from the TV show.
Dizisindeki Mannix arabaları gibi.
Well fuck the TV, I'm going to teach you how to finger yourself today.
- Televizyonu siktir et. Bugün sana kendini parmaklamayı öğreteceğim.
there's all the TV planets, then heaven.
Tüm televizyon gezegenleri orada. Sonra da Cennet.
There's no TV or Internet in the whole city?
- Tüm ülkede TV ve internet çalışmıyor mu?
But I see stuff like that on TV all the time.
- Ama böyle şeyleri TV'de hep izliyorum.
But you know, most of the victims they don't wanna... have anything do to with TV... and Mitch isn't exactly a people person.
Ama dediğim gibi, mağdurların büyük çoğunluğu televizyona falan çıkmak istemiyor. Mitch ise pek göz önünde olmayı seven biri sayılmaz.
The guy was on TV a lot during the Porter case.
Porter Davası görülürken sürekli televizyonda boy gösteriyordu.
I should have spent the rest of my life... watching TV and hiding from the world like my mother.
Hayatımın geri kalanını... annem gibi televizyon seyredip dünyadan saklanarak geçirmeliydim.
We'll remix and edit tracks without your permission and force you to appear on degrading kids'TV programmes when you're hung over to fuck at nine o'clock in the morning.
İzniniz olmadan parçalarınızı remiks yapacak, değiştireceğiz üstüne sabahın köründe akşamdan kalma bir hâlde rezil çocuk programlarına çıkmaya zorlayacağız sizi.
We'd use it to advertise arms dealers and whaling fleets if only the cunts advertised on TV.
Silah tacirleri ve balina avı filoları için de kullanırdık ama namussuzlar televizyona reklam vermiyor.
They're making a TV show about this place and we're the stars.
Burayla ilgili bir televizyon programı yapıyorlar ve biz de oynuyoruz.
I watched the event playing out on TV, tried to reach you.
Televizyondaki etkinliği izledim, sana ulaşmaya çalıştım.
Come home at 5 p.m., put the potatoes on, watch TV.
Akşam 05 : 00'te eve gelelim. Yemek yapıp televizyon izleyelim.
It's the number one show on TV.
Bir numaralı televizyon programı.
Been on TV and doing movies as long as he has and look at the way he's wasting his life.
Oldu olalı televizyonda ve filmler yapıyor ve bakın hayatını nasıl mahvediyor.
I look just like Leena Jung. On TV and the radio. And now I'm here in the flesh.
Televizyon ve radyolarda tıpkı Leena Jung'a benziyorum.
( TV ) For Best New Artist the nominees are Amy Winehouse...
En İyi Çıkış Yapan Sanatçı adayları, Amy Winehouse...
( TV ) But it's amazing to me, ..why do they keep putting her on the stage?
Neden ısrarla sahneye çıkarıyorlar onu?
The second idea is a television show, which I've read is the new novel about a woman who's a government worker by day and a self-invented superhero by night but it's like the essence of America.
İkinci fikrim bir tv şovuyla ilgili, yeni okuduğum bir roman hakkında... Gündüzleri devlet görevlisi olup geceleri kendi yarattığı süper kahraman olan bir kadınla ilgili ama Amerikan ruhunu taşıyacak.
I was the people, people make television shows about.
İnsanların hakkında tv şovu yapmak istedikleri adamdım
The one they're doing on TV.
Televizyondaki film.
- [Zemeckis] My first choice for the part was unavailable because he was in a TV show.
Rol için ilk tercihim, bir TV programında olduğu için uygun değildi.
Gets to work, and designs an initial version of the car, and then leaves to go do another show.
Çalışmaya koyulup arabanın ilk halini tasarladı sonra başka bir tv programı yapmak üzere ayrıldı.
My show went into syndication so I gave Mom and Dad the go-ahead to like, you know, break the piggy bank.
Şovumu TV'ye sattım, bunun üzerine annemle babama kumbarayı kırabilirsiniz dedim.
So, sweatshop jobs look like horrible working conditions and wages to anybody in the West who's wealthy enough to own a TV and watch your video.
Kendi TV ve video cihazını alacak kadar parası olan batılılara göre bu atölyelerde kötü çalışma koşulları ve ücretler var gibi görünebilir.
And the reason is that girl... and that TV show.
Ve sebep, o kız ve televizyondaki şu şov.
If you let this girl sing on national TV, if you let the Afghan people see her courage...
Bu kıza ulusal kanalda şarkı söyletir Afganistan halkına bu cesareti gösterirseniz...
On TV last night... there was her name on the ballot with a phone number to call. Yes.
Dün akşam televizyondayken oy pusulasında bir numarayla adı vardı.
[TV] But the turtle is no longer afraid of that.
Fakat kaplumbağa bundan böyle korkmuyor.
The world's like all TV planets on at the same time.
Dünya aynı Televizyon gezegenleri gibi. Hepsi de aynı anda.
And maybe she can work on tv, But the show and her performance Is the kind of thing that ends careers,
Ama bu şov ve performansı ile kariyeri başlamadan biter.
I was involved in the worst television show in history.
Tarihteki en kötü TV programını yaptım.
I read the papers, I watch TV.
Ben de gazeteleri okuyorum, televizyonu izliyorum.
tv announcer 17
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the time is now 61
the truth 1031
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the time is now 61
the truth 1031
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the time is 69
the trees 59
the teacher 58
the thing is 2099
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225
the third 84
the time is 69
the trees 59
the teacher 58
the thing is 2099
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225