The truth is перевод на турецкий
11,952 параллельный перевод
The truth is, I never liked you and always wished that somebody had done you a long time ago.
Gerçek şu ki, seni hiç sevmedim ve uzun süre önce birinin senin işini bitirmesini diledim.
The truth is, Mr. Cahalan, that we don't know what is wrong with Susannah.
Gerçek şu ki Bay Cahalan, Susannah'ın sorununun ne olduğunu bilmiyoruz.
The truth is that this man has saved the child from a paedophile....
Gerçek şu ki, bu adam bir çocuğu bir sübyancıdan kurtardı.
But when she said that she didn't remember, thought, maybe she doesn't need to,'cause the truth is, it was just too much too soon.
Hatırlamadığını söylediğinde belki de en iyisi böylesi diye düşündüm. Doğrusu, çok erken sanki.
The truth is, my sister and I didn't get along.
İşin gerçeği, kardeşimle pek anlaşamazdık.
The truth is that Sarman is the son of the Senate Chief, Srujan!
- Gerçek şu ki Sarman, eski senato başkanı Srujan'ın oğludur.
Well, the truth is, Jill, I actually had help from a couple of friends.
Gerçek şu ki Jill, aslında birkaç arkadaştan yardım aldım.
The truth is... I want to make some money.
Gerçek şu ki para kazanmak istiyorum.
You asked for the truth, and the truth is what I gave you.
Gerçeği istediniz ve gerçek size sunduğumdur.
The truth is subjective.
Gerçek, sübjektiftir.
Look man, the truth is, I still don't trust it.
Bak adamım, güven... Hala ona güvenmiyorum.
You know, the truth is, I never really thought I would be reanimated.
Yani, güven, gerçekten diriltileceğimi hiç düşünmedim.
I'm afraid the truth is far less colorful than that, ladies.
Ne yazık ki gerçekler sandığınız kadar renkli değil hanımlar.
But the truth is, we're not wise.
Ama işin aslı, biz bilgili değiliz..
The truth is, we wouldn't be having this conversation if you didn't feel personally at risk.
Açıkçası, kendini tehlikede hissetmeseydin bu konuşmayı yapıyor olmazdık.
You know, you always say that I saved Izzy's life... but the truth is that both of you saved mine.
Hep Izzy'nin hayatını kurtardığımı söylersin. Aslında siz benim hayatımı kurtardınız.
And the truth is not in us.
Hakikat içimizde olmaz.
For history is written in pencil... And the truth is carved in steel across this nation.
Tarih kalemle yazılır hakikat demir ağlarla boydan boya bu ülkeye çakıldı.
I mean, the truth is, we both know there's only one way out of this case.
Gerçek şu ki bu davayı çözmenin tek bir yolu var.
The truth is, the LAPD rushed to judgment in targeting O.J.
Gerçek şu ki, LAPD O.J.'yi hedef göstererek yargılamayı aceleye getirdi.
The closer you stick to the truth, the easier it is to lie.
Gerçeğe ne kadar yakınsanız, Yalan söylemesi daha kolaydır.
So this is the moment of truth!
İşte bu kader anı!
And ultimately the truth sinks in that no matter what justification you're selling yourself this is not about terrorism.
Ve nihayetinde gerçek olan şey, kendine hangi mazereti söylersen söyle bu terörizm ile alakalı değil.
Look, if what you wrote in this article is the truth, then you can't ignore your feelings.
Bak, eğer bu yazıda yazdığın şeyler gerçeklerse o halde duygularını göz ardı edemezsin.
'If she's a part of this, she knows where Hanna is and I will beat the truth out of her if I have to.
Eğer o bunun bir parçasıysa, Hanna'nın nerede olduğunu biliyordur. Ve gerekirse gerçeği onu bir güzel döverek öğreneceğim.
My father had learned this and that is why, before the test of Bakar-Zokaar my father told Sarman the truth.
Babamın bundan bilgisi vardı Bakar-Zokaar testinden önce babam Sarman'a gerçeği anlattı.
What is the truth?
Peki gerçek nedir?
It's not exactly the truth, is it?
Tam olarak gerçek değil sanırım.
The truth about autistic people is that we want what everyone else wants, but we are sometimes misguided and don't know how to connect with others.
Gerçek olan şu ki, bizler de diğer herkesin istediği şeyleri istiyoruz, ama bazen yanlış yönlendiriliyor ve insanlarla nasıl ilişki kuracağımızı kestiremiyoruz.
The reason that I did that is to see who would tell me the truth.
Böyle yapmamın nedeni, kimin doğruyu söyleyeceğini görmekti.
Truth is, I've never been very good at saying good-bye, but that's the hell of it, isn't it?
Gerçek şu ki, veda etme konusunda hiç iyi olmamışımdır. En berbat yanı da bu, öyle değil mi?
Only two people know what the truth really is, and one of them is dead.
Yalnızca iki kişi gerçeğin ne olduğunu biliyor ve birisi öldü.
Well, sire, the truth of it is, the clans canna agree on the color of the sky, let alone put aside their old grievances and band together to fight the British.
Efendim gerçek şu ki eski mağduriyetleri, birleşip İngilizlerle mücadele etmeyi bir kenara koyun gökyüzünün rengi konusunda bile anlaşamazlar.
I dare say... If that is the truth... it is one I have yet to hear.
Sanırım gerçek buysa bir gün duyarım elbet.
For His is the only truth that matters, is it not?
O'nunki tek önemli gerçek, öyle değil mi?
I needed you to help me get home, and then one thing led to another, and then suddenly I had a friend, and I was too scared to tell you the truth, but this is my phone, Manny, not yours.
Sana gerçekleri söylemeye çok korktum ama bu benim telefonum Manny, senin değil.
The truth of the fuckin'matter is I don't know fuckin'anything.
Kahrolası gerçek şu ki, benim bir bok bildiğim yok.
Assuming she is telling you the truth, all you know is that this girl's a stripper.
Sana doğruyu söylediğini varsayarsak, tek bildiğin kızın striptizci olduğu.
Mr. Romano, is there any truth to the accusation that the girl was killed by your direction at the Devil's Garden?
Bay Romano, Şeytanın Bahçesi'ndeki kızın sizin emrinizle öldürüldüğüne dair suçlamalar gerçeği yansıtıyor mu?
My job is to get to the truth.
Benim işim doğruyu bulmak.
Truth is all the women secretly resent my mother.
Doğrusu tüm kadınlar anneme içten içe biraz kızarlardı.
In the end, the problem is less the existence of truth, than criteria for establishing it.
Nihayetinde sorun, gerçeğin varlığı onu resmileştirmek için gereken kriterlerden daha azdır.
I am aware how painful this must be for you, but the truth is often vexing.
Ancak gerçek çoğu zaman üzücüdür.
But King James is the truth.
Ama LeBron James bu işin piri.
Of course not, but... Pop will tell us the truth about who Chico really is.
Elbette gitmeyecek ama Babalık bize Chico'nun gerçekten kim olduğunu anlatacak.
The secret to every great lie is it has to run parallel to the truth.
Her büyük yalanın başarılı olmasının tek sebebi gerçekle paralellik göstermesidir.
The only thing that matters is the truth.
Önemli olan tek şey gerçek.
The secret to any good lie is it has to run parallel to the truth.
Her büyük yalanın başarılı olmasının tek sebebi gerçekle paralellik göstermesidir.
Truth is, even the meanest nigger's fearful of the gospel.
Gerçek şu ki, en inatçı zenci bile incilden korkar.
All you have to do is tell the truth, that you and Chloe were picking up the drugs for him.
Yapman gereken tek şey gerçeği, senin ve Chloe'nin onun için uyuşturucu sattığınızı söylemen gerek.
That is where we will find the truth. Hey.
İşte tam burada doğruyu bulacağız.
the truth is out there 16
the truth is that 24
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
truth is 598
the truth is that 24
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
truth is 598
is it 9219
israel 117
is something wrong 1059
is here 159
islam 16
isis 48
island 46
isabel 421
isaac 589
issue 86
israel 117
is something wrong 1059
is here 159
islam 16
isis 48
island 46
isabel 421
isaac 589
issue 86
issues 74
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
isak 44
issued 23
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
isak 44
issued 23
isaacs 61
isn't it lovely 28
isn't 159
isn't she lovely 35
is she beautiful 26
isn't it romantic 18
isn't she beautiful 90
is it really you 103
isn't he 2024
isn't it cute 23
isn't it lovely 28
isn't 159
isn't she lovely 35
is she beautiful 26
isn't it romantic 18
isn't she beautiful 90
is it really you 103
isn't he 2024
isn't it cute 23