Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / Well built

Well built перевод на турецкий

414 параллельный перевод
Well built.
Güçlü yapı.
He's tall and well built.
- Hayır, onun güzel bir fiziği var. Güzel bir sesi var!
He's about 30, well built, a good-looking boy with a temper.
30 yaşlarında, iri yapılı, yakışıklı, biraz da sinirli.
You are very well built.
Gayet hoş bir vücudun var.
The little sister, she is well built, beautiful...
Bir fıstık gördüm, masum mu masum...
- It's very well built, that's for sure.
- Ama sağlam temelleri olduğunu söyleyebilirim.
And what's more, you've built yourself into the hearts of the people as well.
Ayrıca, insanların kalplerinde, büyük bir yer kazandınız.
The truth is, she's healthy and well-built.
Aslında, sağlıklı ve iyi yapılı.
Very well, but remember my words. Your cause is doomed to failure because it is built on the stupid persecution of innocent people.
Güzel, ama şu sözlerimi unutmayın Fikirleriniz lanetlenmeye mahkum... çünkü onları masum insanların kanları üzerine inşa ediyorsunuz.
One, who appears to be the leader... is a well-built man of medium height
Biri, liderleri konumunda... Kalıplı ve orta boylarda
You're built well, got a pretty face, nice manners.
Muntazam bir vücudunuz, hoş bir yüzünüz var ve iyi huylusunuz.
Swell-looking, well-built man like that, a checker.
Böyle gösterişli, kalıplı bir adam denetlemeciymiş!
He treated them well, but after a while he moved them out, and the army built a tunnel from the house for wolf-tails.
Bir süre sonra onları dışarıya taşımış ve ordu kurt kuyrukları için tünel kazmış.
Well, Colonel Holliday and I are not the men who built the railroad.
Albay Holliday ve ben bu demiryolunu inşa edenler değiliz.
- Well, Rome wasn't built in a day.
- Roma bir günde yapılmadı.
Of course. You've been bringing petitions against Moses for months. Well, the city's being built and I'm winning this game, so don't interrupt us with trifles.
Musa'dan sürekli yakınıyorsun, ama şehir inşa ediliyor ve ben oyunu kazanıyorum, bizi ayrıntılarla uğraştırma.
Well, I thought you understood I wanted the land the house is built on, not the house itself, no.
Şey, evin yapıldığı yeri istediğimi anladığını sanıyordum, evin kendisini değil, hayır.
Before you hit the target in his little love nest you have to know everything about the flat and the building, as well as the architect who built it.
Küçük aşk yuvasında hedefini vurmadan önce daire ve bina hakkındaki her şeyi onu inşa eden mimar gibi bilmelisin.
As a kid, I dreamt of being tall and well-built... and of being a dancer, at the Opera, of course.
Çocukken uzun boylu ve güzel vücutlu biri olacağımı düşlerdim ve Opera'da bir dansçı olacağımı da tabii ki.
He was big and blond... well-built.
İri yapılı ve sarışın biriydi.
Yeah, well, I am 19 years old and I'm kind of well-built.
Buraya nasıl yuva kurduğuna bir bak. Her şeyi sıfırdan kurup, yemek pişirdin falan.
Well, it said that the State built this here land and the county ain't got no say-so over it, the city neither.
- Tapu başvurusu. Burada altı ay yaşayınca, arazi bizim olacak. Babam diyor ki, o zaman ilçenin parçası olacakmış.
You could eat from them, they were built so well.
Öyle yapmış ki, içinde yemek yiyebilirsin.
Well, the chapel is being built and that's all that matters.
Bir kilise yapıyoruz. Ve asıl önemli olan konu budur.
Well, let me tell you. This is still our house and our back yard and our children, and when we build a swimming pool, it will be built with our money.
Burası hala bizim evimiz ve bizim bahçemiz ve bizim çocuklarımız ve bir yüzme havuzu yaptıracağımız zaman bizim paramızla yaptırılacak.
Well, we built it, and it works, and it didn't blow up.
Biz ürettik, çalışıyor ve havaya uçmadı.
He's good-looking, well-built?
İyi görünümlü, yapılı biri mi?
Yes, good-looking, well-built.
Evet, iyi görünümlü, yapılı biri.
Where is this good looking, well-built young man and his slim-hipped wife?
Şu iyi görünüşlü, yapılı genç adamla dar kalçalı karısı nerede kaldı?
Have you seen here a huge, well-built man?
Hiç böyle büyük ve yapılı birini gördün mü?
They allotted me a flat in well-built house.
Bana çok güzel bir binada bir daire tahsis etmişlerdi.
This, in turn, was inherited by your great-grandfather, Desmond Moon... who expanded, diversified... and built up a personal fortune of well over a million pounds.
Bu para da dedenizin babası Desmond Moon'a miras kaldı. O da serveti genişletti ve bir milyon sterline çıkardı.
- Well, you built it.
- Ama, onu sen yaptın
If you insist on putting a match to all I've built for 20 years I'm damn well gonna be here too.
20 yılı aşkın emeğimin üzerine kavga çıkarmaya istekliysen... şunu bil ki ben de kesinlikle burada olacağım!
Well, we built a shack.
Bir baraka yaptık.
- Well, now they built one.
- Ne, bir tane yapmışlar.
Well, you see, it is built infinitely better than we thought.
Gördüğünüz gibi, düşündüğümüzden çok çok daha iyi bir makine olmuş.
She goes for big, well-built, athletic guys, and I'm kind of the opposite.
O biraz iri, geniş atletik tipleri sever, ben ise tam tersiyim.
And really rather well-built.
Fiziği de çok mükemmel.
Well, a fellow down the block built a pool, so he goes over there in the mornings.
Şey, aşağıdaki blokta bir arkadaş havuz yaptı. Sabahları oraya gidiyor.
Well, nearby, there's a temple built in memory of Marcus Agrippa.
Neyse, Marcus Agrippa'nın anısına yapılmış bir tapınak var orada.
BUT JULIA GETS POOPED ON THESE STAIRS NOW. OLD PLACES ARE BUILT FOR GOATS ANYWAY. WELL, I APPRECIATE YOUR TAKING TIME OUT TO SEE ME, DR. QUINONESS.
Umarım bu yulaflı kurabiyeleri taşımanın bir sakıncası yoktur, ama bu merdivenler Julia'yı çok yoruyor.
- You're very well-built.
- Ne kadar da sertmişsin.
A really well-built guy is in the lounge, waiting to make you happy.
Taş gibi aletiyle gerçek bir erkek, seni mutlu etmek için salonda duruyor.
And he answered, knowing full well... it was built by the Department of the Environment...
Ve o herşeyi çok iyi bilircesine cevapladı.
Well, my brother built it, and when he got married, I moved in.
Harika. Tekneyi kardeşim yaptı. O evlenince ben taşındım.
The well symbol has disappeared, and a house has been built here.
Kuyu işareti kaybolmuş, ve bir ev buraya inşaa edilmiş.
Well, people say hundreds of years ago... An abbot called Hung Kuang built the tower under the ground.
Derler ki binlerce yıl önce Hung Kuang bu yeraltı kulesini yaptırmış.
Solid, well-built, all good!
Umut dolu. Hoş. Güzel.
Very attractive-looking woman, well-built, lovely face, hair put up in a bun, sprayed heavily.
Çok güzel bir kadındı. Sağlam bir vücudu, güzel bir suratı vardı. Saçını topuz falan yapmış, küpe takmış.
Oh, well he's tall, slightly built and he's very quick in his ways.
Uzun boylu, hafif yapılı. Çok zeki.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]