Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / Well good

Well good перевод на турецкий

19,948 параллельный перевод
Well good luck with the slots.
O zaman size kumarda iyi şanslar.
This was no accident. Yeah, well, that sounds good to me. Take a murdered, rich d-bag over a charity case any day.
kaza değildi bana uyar zengin malın cinayete kurban gitmesi hayır davası olurdu
Well, uh, sounds like a good start. Oh, wow, seriously. Bones is not gonna like it if I put hockey before her.
Oh, wow, cidden eğer hokeye bones a göre öncelik verirsem hoşuna gitmez bu kötü hber sana sunu hatırlatayım benim favori takımı normal sezon en son 1945 te kazandı sen sezon sonrasını istiyorsan seçeneğin yok donutlarda iyiymiş ha di mi?
I didn't know kisses were good luck. Of course, they're good luck. Well, The Flyers are going to win.
öpücüğün iyi şans getirdiğini bilmiyordum tabii ki iyi şans getirirler flyers kazanıcak bu maç çok kendine güvenme onlara kötü şans getireceksin kızarmış patatesleri versene falafelleri denemelisin booth hayır hadi maç başlıyor başlıyoruz!
Well, I take it business has been good.
Görüyorum ki işler iyiymiş burada.
- Well, those look good.
- Bunlar güzel görünüyor.
Turns out that if she dies for good, everyone with that scar on your chest does as well.
Görünüşe göre o ölürse göğsündeki yarandan olan herkes de ölüyormuş.
Well, good news.
Güzel haberlerim var. Yardım edeceğim.
Well, I'm never a very good shot.
Asla iyi bir atıcı olmadım.
Well, maybe not, but some day we actually will be old, and we'll look back on this night and remember what a good time we had.
Sağlamasın ama gün gelecek gerçekten yaşlanmış olacağız ve geri dönüp bu gece nasıl eğlendiğimizi hatırlayacağız.
Good man as well.
O da iyi adamdır.
Well, you've done good.
- İyi işler yaptın.
Well, good for them.
Aferin onlara.
Well, you made it a good long way this time around.
Eh, bu defa epey yol katettiniz.
Well, you got speed and you throw a good punch.
Hem çeviksin hem de sağlam vuruyorsun.
Well, the good news is, she wasn't right in the head.
İyi tarafı, bunu söylerken kendinde değilmiş.
Well, the good news is we were able to figure out whose prints were on the champagne glasses.
İyi haber ise, bardağın üzerindeki izlerin sahibini bulduk.
Well, it's good to see that romance isn't dead.
Romantizmin ölmediğini görmek güzel.
Well, at least there's good news for both of us.
En azından ikimiz için de iyi bir haber var.
Well, like I said. You know. It's good to save a little bit.
Söyledim ya biliyorsun biraz birikim yapmak iyi olur.
Well, that's good, right?
Bu iyi bir şey.
- Hmm. - Well, it's all good.
Pekâlâ, iyi görünüyor.
My good- - Well, what about work?
İş ne olacak peki?
Well, have a good one.
İyi günler.
All right, well, it sounds good to me.
Tamam, valla bana uyar.
Well, you did give me one helluva good show!
Bana çok sağlam bir gösteri sundun.
Well, I'm no Sly, but I think my numbers are good.
- Pekâlâ, ben Sly değilim... -... ama sayılarla aram iyidir. - Bekle, bekle, dur biraz.
Well, this certainly doesn't look good for you, Catherine... having a killer on the loose on such an important occasion with so many, many people in attendance.
Bir sürü insan törene katılırken kayıp bir katil olması bu senin için kesinlikle iyi bir şey değil, Catherine.
Well, is that a good thing or a bad thing?
Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi?
Well, anyway, good seeing you.
Her neyse, seni görmek güzeldi.
Well, perhaps the good Dr. Yang told her about it.
Belki kadına Dr. Yang söylemiştir.
Oh, well, it was good to see you.
Tekrar görüştüğümüze memnun oldum.
Well, it's not a very good plan.
Bu iyi bir plan değil.
Well... you think Steve would be a good sponsor for him?
Şey... sence Steve onun için iyi bir destekleyici olur mu?
You got a job that you actually liked and a raise, minus Robert's half, so that's actually... well, that'll end up pretty good.
Gerçekten sevdiğin bir iş buldun, Maaşın yükseldi, tabii Robert'ın payı hariç... Yani sonunda...
But if she dies for good, everyone with that scar on your chest does as well.
Ama o iyiliği için ölürse, Göğsündeki o yara izi ile herkesin de yok.
Uh, well, the good news is Behruz is already checked in.
İyi haber, Behruz otele yerleşti.
Well, that's not good.
- Bu hiç iyi değil.
- Well... that's good then, isn't it?
- Tamam... sorun yok öyleyse, değil mi?
Well, it's good to meet you.
Seninle tanışmak güzel.
Yeah, well, a good time to mention that might have been when Luis gave you my job.
Luis benim işimi sana verirken bundan bahsedebilirdin.
- Well, that's not good.
- Bu hiç iyi değil.
- Yeah, well, the problem with you liberals, you think you're the good guys, you think that gives you a pass to do random criminal acts, you know?
Siz liberallerin sorunu ise kendinizi iyiler olarak düşünüyorsunuz ve böylece kendinizde suç işleme hakkını görüyorsunuz.
Well, it'll be good to see her again.
Onu yeniden görmek güzel olacak.
Well, that's good.
Güzelmiş. Aile önemlidir.
Well, as you saw... [chuckles] I'm a really good actor.
Gördüğün gibi ben harika bir oyuncuyum.
Well, if the food was good and people liked it, what...?
Madem yemekler iyiydi, insanlar seviyordu, o zaman...
Well, maybe that approach got you good grades to this point. But living in society is not something you can do alone.
- Kim Sang Chul sen misin?
- Well, I had a good time there, so...
Ama... Orada iyi vakit geçirdim.
Well, good thing them people have plenty cash.
Neyse ki, çok paraları var.
And if you believe the word of the Five-O Task Force that the true killer's still out there, well... then you cannot in good conscience convict an innocent man.
Five O'nun dediklerine inanacak olursanız katil hâlâ dışarıda. O halde... Suçsuz birini mahkum ettirmek vicdanınızı rahatsız edecektir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]