Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ Y ] / You play

You play перевод на турецкий

29,837 параллельный перевод
Can you play it slowly?
Yavaşlatabilir misin?
And I have been a loyal fan of yours ever since I saw you play at... or should I say "shred"... at the Olympics.
Ve Olimpiyatlarda çaldığınızı, parçaladığınızı mı demeliyim yoksa, gördüğümden beri çok büyük bir hayranınızım.
I thought Candace didn't let you play violent video games.
Candace'ın şiddet içeren oyunlara izin vermediğini sanıyordum.
- Daddy, can you play now? - Charles.
- Baba, şimdi oynayabilir misin?
You play chess?
Satranç oynar mısın?
My point is, none of it matters... if you play your cards right.
Demeye çalıştığım şey, eğer doğru hamleler yaparsan bunların hiçbir önemi kalmaz.
They say that you play by new rules, basically no rules at all.
Yeni kurallarla oynadığınızı söylediler, basitçe bu hiç kural olmamasıymış.
We will if you play along.
Eğer düzgün oynarsak.
Huh? It's like when you play left tackle, your dominant side - is your right arm and your right leg.
Son forvet oynadığında baskın tarafın sağ elin ve sol ayağın oluyor.
You play field hockey. I can't be the only one, right?
Böyle düşünen tek kişi ben olamam, değil mi?
Can you play this?
Şunu açar mısın?
You gotta find'em on foot, and then everybody that was on that bus has to break the eggs and release the balloons, and then somebody's got to play a song by The Who.
Yürüyerek bulmalısınız sonra otobüsteki herkes yumurtaları kırıp, balonları salmalı en sonunda da birinin The Who'dan bi'parça çalması gerek.
And you're about to see your favorite band play your first concert.
En sevdiğiniz grup, birazdan sahne alacak.
So the thing is, people don't realize that these songs that they play at their weddings, a lot of times they come from some serious pain, you know?
Olan şu ki bu tarz şarkıları düğünlerinde çaldıran insanlar bunların çoğu zaman bir ızdırapla geldiğini farketmiyor.
You want to play a game with me?
benimle oyun mu oynamak istiyorsun?
Can you still play tough?
Hala zor oynayabilir misin?
Are you here to play with me?
Benimle oynamaya mı geldin?
You sure this is how you want to play it, Damon?
Emin bu, Damon oynamak istiyorum nasıl?
- Daddy, can you come and play?
- Baba, gelip benimle oynar mısın?
If you go and play with grandpapa, I'll be right over. Good boy.
Şimdilik büyükbabanla oyna, birazdan geliyorum.
If you think you're to play the hero an'face this alone, you're greatly mistook.
Kahraman rolünü kendin oynayıp, bununla yalnız yüzleşeceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun.
That you'd play the penitent to avoid it!
Bunu önlemek için tövbekar olmalısın!
If all the money ends up in your pocket, what difference does it matter how much you have in play?
Eğer cebinizdeki bütün para biterse o an ne kadar paranızın olduğu bir şey ifade eder mi?
You ever play one of these things?
Bu şeylerden oynadın mı hiç?
So my son had me play this video game last night, and I think I finally understand the move you were trying to teach me.
Dün gece oğlum bana bir bilgisayar oyunu oynattı. Bana öğretmeye çalıştığın hareketi sonunda anladım sanırım.
You should play more video games.
Daha çok bilgisayar oyunu oynamalısın.
If you're gonna play rough, take it outside.
Eğer böyle oynayacaksanız, çıkın dışarıda oynayın.
You want to play the odds and collect your pension?
Emekli olana kadar bu olasılık saçmalıklarıyla mı oynamak istiyorsun?
There aren't any news cameras allowed up here, no one for you to play to.
Buraya kameraların girmesine izin verilmiyor rol yapacağın kimse yok.
But, if you'll play the video forward a little...
- Videoyu biraz ileri alırsanız...
You honestly think I would be so foolish to play both sides?
Sence iki taraflı oynayacak kadar aptal mı görünüyorum?
You're worried the Evil Queen is about to come out to play.
Kötü Kraliçe'nin oyun oynamak için ortaya çıkacağından endişeleniyorsun.
Huh? You think you're the only one that gets to play with the twin dragons?
Bu iki bebekle sadece sen mi oynayabilirsin sanıyorsun?
If that didn't mean something to you, you would have jumped right out of your chair and said okay to me.
Eğer senin için bir anlam ifade etmiyor olsaydı koltuğundan zıplayıp bana tamam derdin.
Vernon, you can't play paintball, basketball, baseball, anything with a fucking ball in it in the off-season for this exact reason.
Vernon, painball, basketbol beysbol oynayamazsın. Top olan hiçbir şeyi sezon dışında oynayamazsın.
You don't get paid if you don't play.
Oynamazsan para alamazsın.
- You better play to win, Charles.
- Kazanmak için oynasan iyi edersin, Charles.
Let me tell you how this is gonna play out.
Sana nasıl olacağını anlatayım.
I pushed her down, that's when she said.. If you and Ramona can play Love Games. " Then she and I can play it too.
Onu yere ittim ve dediki ; eğer sen ve Ramona Aşk Oyunları oynayabiliyorsanız o zaman o ve ben de oynayabiliriz.
But you can still play.
Ama hala oynayabilirsin.
- Mm-hmm. And with the shape that you're in combined with their state-of-the-art training facility, you could play until you're 40 if you wanted.
Ve şu anki kondisyonunla onların teknoloji harikası antreman tesisleri birleşince istesen 40 yaşına kadar oynayabilirsin.
- Hey. Jason tells me you used to play football.
Jason bana eskiden futbol oynadığını söyledi.
You're young and you're gonna land somewhere that really needs you and you're gonna play in this league for a long-ass time.
Gençsin ve sana gerçekten ihtiyaç duyulan bir yere gideceksin ve bu ligde uzun yıllar oynyacaksın.
Is this for real or are you niggas play-fighting?
Bu gerçek mi yoksa kavgacılık oyunu mu oynuyorsunuz?
You want to play the martyr here?
Kurban rolü mü oynamak istiyorsun?
- Um, do you know how to play? - Yeah.
- Oynamayı biliyor musun?
All right, you guys play. Daddy's got to clean this place up, all right?
Siz oynayın, babacığın evi temizlemesi gerek, tamam?
You know, I've been sitting here thinking about these new people and how pathetic they were for hiding in some horrible land so their stories didn't have to play out.
Burada oturmuş yeni gelen insanların hikayeleri gerçekleşmesin diye bu berbat yerde saklanmalarının.. ... ne kadar acınası olduğunu düşünüyordum.
You were home alone and had no one to play with?
Evde yapayalnızdın ve oynayacak kimsen yok muydu?
Yeah. Watching you guys play badminton makes me profoundly sad.
Badminton oynamanızı izlemek beni derinden yaralıyor.
I'll play you the message that he left me.
Bana bıraktığı mesajı size dinleteyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]