Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ Y ] / You wouldn't believe

You wouldn't believe перевод на турецкий

1,563 параллельный перевод
You wouldn't believe...
İnanmazsın.
You wouldn't believe what they throw away.
Neler attıklarına inanamazsın.
You wouldn't believe how many call here.
Burayı her gün kaç tanesinin aradığına inanamazsın.
You wouldn't believe us anyway.
Ne olursa olsun bize inanmayacaksınız.
You wouldn't believe it anyway.
Verse de inanmazdın.
You wouldn't believe the look on the manager's face
Menajerin yüzündeki ifadeyi görsen... inanamazdın.
You wouldn't believe me anyway
Hiç inanmazdın bana zaten.
You wouldn't have to make me believe.
Beni inandırman gerekmezdi.
Stuff you wouldn't believe.
İnanmayacağın bir halde.
I knew you wouldn't believe me!
Bana inanmayacağını biliyordum!
- Who wouldn't believe you?
- Sana kim inanmadı?
I told you they wouldn't believe me.
İnanmayacaklarını söylemiştim.
You wouldn't believe me.
Ne gördün o zaman?
You wouldn't believe how blue the sky was this morning.
Bu sabah gökyüzünün ne kadar mavi olduğuna inanamayacaksınız!
You wouldn't believe how many times I asked them to fix it.
Kaç kere tamir etmelerini istediğime inanmazsın.
You wouldn't believe the cute noises the twins are making.
Tanrım! Ross, ikizlerin çıkardığı şirin seslere inanamazsın.
You wouldn't believe the cute noises the twins are making.
İkizlerin çıkardığı şirin seslere inanamazsın.
You wouldn't believe what I had to do to get that horse's name.
Bu atın adını almak için neler yaptığıma inanamazsın.
You wouldn't believe what it felt like.
Nasıl bir his olduğunu tahmin edemezsin.
If you told me what you told me, and I didn't have something going on the side, I would have been so goddamn pissed, you wouldn't believe it.
Eğer bana ne söylediğini söylersen, ve değişen bir şey olmazsa, çok aşırı kızarım, öyle ki gözlerine inanamazsın.
I just can't believe that you wouldn't wanna honor your daughter's wishes about this.
Kızınızın isteğine saygı duymadığınıza inanamıyorum.
Being alone for all eternity sucks like you wouldn't believe.
Sonsuza dek yalnız olmak inanamayacağın ölçüde berbat.
You wouldn't believe the stuff I found.
Bulduğum şeylere inanamazsın.
Like you wouldn't believe.
Sanki inanmıyor gibisin.
People buy'em like you wouldn't fuckin'believe.
İnanmayacaksın ama insanlar onları satın alıyorlar
You wouldn't believe the text messages.
Mesaja inanamazsın.
You wouldn't believe it.
İnanamazsın.
I'm telling you, man, you wouldn't believe it.
Sana söylüyorum, dostum, görsen inanamazdın.
You wouldn't believe it.
Buna inanamazsın.
You wouldn't believe this one annoying guy I met yesteday.
Dün karşılaştığım sinir bozucu adama inanamazsın.
You wouldn't believe it if I did.
Söylesem inanmazsın.
You really believe she wouldn't commit suicide.
Onun intihar etmeyeceğine gerçekten inanıyorsun.
You wouldn't believe us if we told you, sir.
Söylesek bize inanmazsınız.
- She wouldn't believe you, shit-head!
- Sana inanmaz bok kafalı!
You wouldn't believe this.
Bildiğin gibi değil.
You wouldn't believe me anyway.
Ne de olsa bana inanmayacaksın.
- You wouldn't believe me if I told you.
- Anlatsam bile inanmazdın,
- No. I should've known that she wouldn't believe me, but why don't you?
Onun, bana inanmayacağını bilmeliydim ama sen neden inanmıyorsun?
You wouldn't believe what passes for food here.
Burada ismi yemek olarak geçen şeyleri duysan inanamazsın.
Your girl Helen's got an end zone you wouldn't believe baby! Holler at your girl!
Ne kadar güzel olduğunu görsen inanamazsın.
Like you wouldn't believe.
İnanamayacağın kadar.
You wouldn't believe people - what's in their hearts... how much they want things to change, and how hard it is anyway.
İnsanlara inanamazsın, kalplerindeki duygulara nasıI bir değişiklik istediklerine ve bunun nasıI zor olduğuna.
How can I believe that if you are about to be killed by a bear, that you wouldn't say, "I made a mistake. I'd like to have a gun"?
Peki bir boz ayı tarafından öldürülecek, olduğunuzda, "yanlış yaptım, silahım olmalıydı" demeyeceğinizi, nerden bilebilirim?
You wouldn't believe what's happened at the zoo.
Hayvanat bahçesindeki olanlara inanmazsınız.
Since we started wearing civvies, you wouldn't believe what they say.
Cüppe giymeye başladılar mı, .. onların söylediklerine inanmıyorsunuz.
You wouldn't believe me if told you anyway.
Söylesem de inanmazsın.
If you'd met me fifty years ago it wouldn't be hard for you to believe.
Benimle elli yıl önce karşılaşmış olsaydın inanmakta zorluk çekerdin.
You wouldn't believe me.
Bana inanmazdın.
But you wouldn't believe her,
Ama sen ona inanmadın,...
I wish I wouldn't believe you and stay for a tea.
Size uydum da geldim buraya çay içmeye, Allah'ın cezaları.
But I wouldn't be asking you this if I didn't believe there was an imminent threat to national security that I could help avert.
Fakat eğer buna inanmasaydım, sizden yapmanızı istemezdim. Ulusal güvenliğe karşı, önlenmesine yardım edebileceğim, çok yakında gerçekleşebilecek bir tehdit var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]