Всё не так страшно перевод на турецкий

- Всё не так страшно.

- O kadar önemli değil, gerçekten.

- Всё не так страшно, Ник.

Numara düşündüğün kadar zor olmayabilir.

- Твой глаз... Не волнуйся. Всё не так страшно как кажется.

- Göründüğü kadar kötü değil.

- Всё не так страшно.

— Bak, o kadar delice değil.

Спокойно, приятель, всё не так страшно.

Sakinleş, evlat.

Но всё не так страшно. Правда.

Çok kötü değil, gerçekten.

Брось. Всё не так страшно. Правда?

Haydi ama, burası korkutucu değil ki.

Давай, всё не так страшно.

Hadi.. o kadar kötü olmayacak.

Всё не так страшно.

- O kadar kötü değil.

Ему сейчас не легко но всё не так страшно, как кажется.

Degistirilemez bir sey degil ve düsündügün kadar kötü de degil.

Знаешь, когда чего-то боишься и оно случается, все оказывается не так страшно.

Her şey yaşanıp bitince o kadar da kötü değilmiş diyorsun. Başına gelmeden önce kafanda daha kötüsünü kuruyorsun hep.

Все не так страшно.

Tuhaf bir şey demedim.

Знаете, все не так страшно.

O kadar kötü değildir.

Мисс де Бельфор, не думаю, что всё так страшно.

Bayan De Bellefort, öyle bir şey olacağını sanmam.

Не так все страшно.

Burada işler pek ters gitmez.

Сначала вы кажетесь страшной. Но потом я подумал, что не все так уж плохо.

İlk gördüğümde korkmuştum, ama düşününce o kadar kötü değilmiş.

Может, все не так страшно?

- Evet. - Fazla tepki veriyor olabilir misiniz?

Знаешь, все не так страшно. Я ведь говорил что это рискованная ставка.

Ölüm yok sonunda, sana ihtimalleri söylemiştim.

Все не так страшно.

O kadar kötü değil.

Черт. За все время я знал ее, Я не разу не слышал ее страшно так.

Onu tanıdığımdan beri hiç bu kadar korktuğunu görmedim.

Спокойно, приятель, всё не так страшно.

Sakin ol, oğlum.

Все не так страшно.

Önemli değil.

Райан! Все не так страшно!

O kadar kötü değil.

- Всё оказалось не так страшно, а?

- İyi bir teşekkür olmadı, değil mi?

Все было не так страшно. Я спел ему песенку.

Ona şarkı söyledim.

Яир, скажи, правда, все не так страшно?

Ama Yair, daha kötü olabilirdi değil mi?

Да, все не так страшно.

Evet, olabilirdi.

Это не так уж страшно, если все захотят вам помочь.

Bunun önemi yok. Tabii onlar da sana yardım etmek isterse bilemem.

Это все еще было страшно но не так страшно. Это было...

Ki bu...

Все было не так страшно, как казалось, в то время, моя карьера в команде поддержи трещит по швам.

Göründüğü kadar kötü değildi. Benim ponpon kız kariyerim konuştuğumuz gibi sahadan şutlanıyor.

Знаешь, я знаю, что это расстраивает, но на самом деле все не так страшно.

Bak, üzülmeni anlıyorum ama gerçekten büyük bir olay değil.

- Все не так страшно, приятель.

- O kadar da kötü değil, adamım.

Но всё это не так страшно, как непорядки с сердцем.

O mavi topu nasıl kovalıyor şaşırdım açıkçası. Ama asıl ciddi olan kalp atış hızı tabii ki.

— Мы можем легко всё устроить так чтобы им не было больно и страшно.

-... tasarlamalısın... - Onlara acı çektirmeden ve onları korkutmadan bunu kolay bir şekilde yapabiliriz.

Мне так страшно. Не бойся. Я всё рассчитал.

Korkma, her şeyi planladım.

На самом деле, всё не так уж и страшно.

Önemli bir şey değil, gerçekten.

- не так уж всё страшно.

-... öyle değil aslında.

- Но ведь все не так страшно? - "Не так страшно"... Вы можете заработать не только новый приступ, но и отек легких.

Yeni bir kriz geçirmeniz olası ve akciğerlerinizde ödem olabilir.

Ну, все не так страшно, как кажется.

O kadar da kötü değil.

Но я наконец понимаю, что не всё так страшно если только твое тело не превратилось в монстра.

Ama sonradan o kadar da korkunç olmadığının farkına varıyorsun. Değişen tek şeyin vücudun olduğu sürece.

Не так уж всё и страшно.

O kadar da kötü görünmüyor.

Всё так не страшно, как звучит.

- Kulağa geldiği kadar korkutucu değil.

Ну, значит, не так всё страшно.

Yani durum o kadar da kötü değil.

По-моему, все было не так уж страшно и я прошу прощения.

Bu o kadar abartılacak bir şey değil, ve ben de özür diliyorum.

Оскар, не так уж всё страшно.

Andy, biri senin suratını bozmuş.

- Не всё так страшно.

Önemli bir şey değil.

- Все не так страшно.

- Berbat değildi.

Она говорила, что поэтому ей не страшно, так как у нее уже было все, о чем она мечтала.

Hayal ettiği her şeye kavuştuğu için hiç korkmadığını söyledi.

Видишь, когда я представляю все вот так, это звучит не так уж страшно, да?

Gördün mü? Böyle söyleyince o kadar da korkutucu gelmiyormuş, değil mi?

Все это так ново, мы с тобой, я не хотел, чтобы ты видела... Мне страшно.

Bunlar benim için yeni, korktuğumu görmeni istemiyordum sadece.

Всё оказалось не так уж и страшно.

- Aslında o kadar kötü değildi.