Baban mı перевод на английский
12,470 параллельный перевод
Bu baban mı?
Is that your father?
Bunu baban mı yapmış?
Your dad made that?
- Bunu baban mı yapmış?
Your dad made that?
- O baban mı?
Is that your dad? Yeah.
- Bunu sana baban mı verdi?
Your dad get that for you?
Baban burada değil ama en kısa zamanda onu sana getirebilmek için çok sıkı çalışıyorum.
Your dad... he's not here, but I'm working hard to bring him home to you as soon as possible.
Babanın yardımıyla DEO Peru'da uzaylı takip etti.
With the help of your father, the DEO tracked the alien to a remote location in Peru.
- Baban da telefonda mıydı?
Was your father on the call?
- Annenle baban hâlâ hayatta mı?
Your mom and dad, are they... still with us?
Ve babanınız erişim izni var mıydı?
And your father had access to it?
Ama sosyal medya sayfanızda babanızın kasap dükkanında ona yardım ederken çekildiğiniz resimler var.
But on your social media page, I've seen pictures of you pitching in at your father's butcher shop.
Şirketi yapan baban bakım evine konulsun.
Step one. Have your father who built the company institutionalized.
Ben senin babanım, Cole.
I'm your father, Cole.
Babanız yaşında adamım ben ya.
I'm your father's age.
Babanın dava dosyalarına kafayı mı taktın?
Obsessing over your father's case files?
Ve Vega senin babanın görsel simülasyonları, resimleri, senin ev yapımı videolar lazım.
And visual stimulation... Pictures, home video from you, Vega, of your father.
Baban mı?
Your father?
Aradığımız şey kalıplar beyinlerine gidecek özel sinirsel devreler babanın hatıraları için bir kod.
What we're looking for are patterns... Specific neural circuits in their brains that code for memories of your dad.
Baban hayatımı kurtardı.
Your daddy saved my life.
Ben senin babanım ve benim işim senin başını beladan uzak tutmak.
I'm your father, and it is my job... to protect you from the bad things that could potentially happen.
Babanızı yakaladığım için bozuluyor şimdi.
Your father's just bitter because he got caught.
Ben de bütün kapıların kilitli olup olmadığını kontrol ettim, sonra da babanı aradım, ancak telefonu açmadı.
So I checked that all the doors were locked, and then I called your dad, but he didn't pick up.
Sesler devam ederken, orada bir şey olduğundan daha emindim, sadece rüzgar da değildi Max, geri adım atmamam gerektiğinin de farkındaydım, zira eğer baban evde olsaydı, o da öyle davranırdı, değil mi?
And as the noises continued, I became more certain that something was there, and it wasn't just the wind, Max, and I knew that I needed to stand my ground, because that's what your father would've done if he were home, right?
Olmaz tatlım, babanın şarkı söyleyemediğini biliyorsun.
No, honey, you know daddy can't sing.
Mike o ajanla yer değiştirmek için gönüllü var mı diye sorduğunda baban elini kaldırmış.
Mike asked for a volunteer to replace him, and your dad raised his hand.
Çünkü ben senin babanım ve ikinizin aynı odada yatmasına mühim bir şey değilmiş gibi bakamam.
Because I'm your father and I can't have the two of you sleeping together in the same room like it's no big deal.
- Baban olarak üzülüyorum.
I'm sorry, as your father.
Ben de rehabilitasyon merkezine gidip baban hakkında ne bulabileceğime bakayım.
And I'll go to the rehab center and see what I can find - about your dad. - Fine.
Umarım babanız öldükten sonra tüm yaşananları geride bırakırsınız.
I hope you can both put it behind you now that your dad has passed on.
Baban gidiyor.
I'm going.
Ölmemiş olabilir Asher ama eminim içten içe ölmüş gibidir sebebi de babanın yaptığı.
She may not be dead, Asher, but I'm sure she feels dead on the inside, and that's because of what your father did to her.
Yoksa babanı arayıp örtbas ettirdiğini hatırlamayacak kadar mı sarhoştun?
Or were you so drunk you don't remember calling your dad and asking him to cover it all up?
Şu an bana karşı söylediğin her şey babanın sana yaptıkları yüzünden ama sonunda bununla yüzleşmen lazım Bonnie.
Everything that you're coming at me with right now is because of what your father did to you, and you need to finally deal with that, Bonnie.
Üzgünüm ama, baban dün gece öldürüldü.
I'm sorry to tell you, but your-your father was killed last night.
Baban çok kırıldığını ve üzgün olduğunu söyledi.
♪ I'm going, wow ♪
Babanın şirketinde bana bir iş bul.
I'm sorry. Baby, I'm sorry.
Arayabileceğim birisi var mı? Annen ya da baban?
Is there anyone I can call, your mother or father?
Size her şeyi anlatacağım ve babanıza götüreceğim tamam mı?
I'm gonna tell you everything that happened and I will take you to your dad, okay?
Babanı mı arıyorsun?
Are you looking for your father?
Babanın asker olduğundan bahsettiğini unutmadım.
I remember you telling me that your father was a military man.
Bu konuda her şeyi bilen gerçekten de ilerici bir PD baban var, tamam mı?
You've got a really progressive P.C. dad Who knows all about this stuff, okay?
Stan, ben senin babanım.
Stan, I am your dad.
Babanı öldüren adamı görmem lazım...
I want to see the man who killed dad...
Anlamadığım şey, babanın bunu sana niye söylemediği.
What I don't understand is why your father would tell you what he did.
Babanız şimdiye dek tanıştığım en iyi doktorlardan biri.
Your father is one of the best doctors
Görünüşe göre farkında olmadan bir aile arası soruna müdahil olmuşum ve aile çok önemlidir, özellikle de yılın bu zamanında anladığım kadarıyla babanızı da yakın zamanda kaybetmişsiniz.
It seems I have unwittingly involved myself in a family dispute, and family is so important, particularly at this time of year, even more so as I understand your father recently passed.
Baban sizleri korumayı umdu ama sırtımızdaki yükü paylaşacağınıza eminim.
Father had hoped to protect you, but I'm sure that you'd like to share the burden.
O zaman babanı her şeyi kendi anlatması için bırakıyım.
Then I shall leave Father to explain everything to you himself.
Babanı arayıp ona iyi olduğunu söyleyelim.
Excuse me? Dr. Leighton, I'm a nurse. I take my orders from doctors, capiche?
Bir babanım bu durumda yapabileceğim tek bir şey vardır.
So, he did the only thing a father could do in that situation.
Eğer bir gün evlenirsek üvey baban olacağım.
You know, if we got married, I'd be your stepdad.