Bağır перевод на английский
15,626 параллельный перевод
"Hey kartal geri gel lütfen!" diye mi bağırıyorsun?
Do you call, "Hey, eagle, come back here, please?"
" Bağırırsa bırakın gitsin.
( If he hollers, let him go.
Bana dokunursan tecavüz diye bağırırım seni yavşak domuz.
You touch me and I scream "rape," you cocksucking pig.
Bu adamlar çok bağırıyor.
Those guys yell a lot.
Ateş edip bağırıyorlarmış.
Firing and chanting.
- Bilsek seni de beklerdik ama telsizden bağırıp durdu namussuzlar.
Would've waited for you, but people crying and dying over the radio, man.
Siz de arka planda biraz bağırın ki atmosfere katkı yapın.
So, guys, shout out some stuff in the background, add to the atmosphere.
Çocuklarınızla ilgili şeyler bağırın.
Shout something about your children.
Dükkanda da müşterilere bağırıyor.
At the store, he's yelling at the customers.
Direksiyondayken ve bana bağırıyorken arabada öylece oturuyorum tüm kalbimle ondan nefret ediyor ve tiksiniyorum!
I sit in the car as he's driving and screaming at me... and I hate him and loathe him from the bottom of my heart!
İnsanlar birbirine bağırır, "Selam komşu!"
♪ People spouting, "howdy, neighbor!" ♪
Gillian diye bağırıyordu.
She was calling out for Gillian.
Karısına bağırıyordu.
What,'cause he screwed around on his wife?
Benim büyükbabam bana bağırıp sigara içer sadece.
My grandpa just yells at his TV and smokes.
Annem neden ineklere bağırıyor?
Why is Mommy yelling at the cows?
Caddeden bağırıp, çocukları korkuttu.
He'd yell from the street, frightening the children.
- Neden bağırıyorsun?
- Why are you yelling? !
Geçen gün merdivende Dorsa'nın bağırışlarından söz ediyorsanız, özür dilerim.
If this is about dorsa's screams earlier in the stairway I apologize.
- Niye bana bağırıyorsun?
- Why are you shouting at me?
"Sakın gitme geri zekalı" diye kendime bağırırdım.
I want to scream at myself, "Don't go, you idiot."
Stark, bardağına uzanır sineği çıkarır ve bağırmaya başlar...
The Stark reaches into his cup, pulls out the fly and shouts,
İstediğin kadar bağır prenses.
Yell all you want, Princess.
O da öylece dışarıda oturur bayılana kadar bağırıp çağırır, kapıyı tekmelerdi.
He'd just sit outside, yelling and banging on the door until he passed out.
- Neden bağırıyorsun?
- Why are you yelling?
Vücudundaki hormonların hepsi "Üre!" diye bağırıyor.
She's got all those hormones slamming around in her body screaming, "Procreate!"
- Bağışlayın. - Hayır, hayır, hayır!
Forgive me.
22 yaşında, uyuşturucu bağımlısı bir kızın dırdırını çekmeye kıyasla, yaşadığım yer cennet.
But compared to being yelled at by a 22-year-old drug addict it's paradise.
Bu adamlar kendilerini çok iyi göstermeye çalışıyor hayır kurumuna 3 milyon dolar bağış mı?
These guys are trying to make themselves look really fucking good, a $ 3 million donation to a charity?
Bu arada, Velasquez de hayır kurumuna para bağışladı.
By the way, velasquez gave money to charity, too.
Sanırım çantamın içinde.
I think it's in my bag.
Önümüzdeki ay büyük bir bağış toplama aracımız var. Ama biz çok geride kalıyoruz. Sanırım belki
Well, we have a big fundraiser next month, but we are so far behind.
Çantamdadır.
It's probably in my bag.
- Çantayı atmaya hazır ol.
Prepare to throw the bag.
3 saniye içinde çantayı atmaya hazır ol.
Prepare to throw the bag in 3 seconds.
Belki Lee çantasında bir şeyler bırakmıştır.
Maybe Lee's got something over here in his bag.
Hepsi çantaya tıkıştırılmıştı.
Like all messed up in a bag.
- Karıştırılmış bir çanta dolusu kemer mi? - Evet kemer.
Like a tangled up bag of belts?
Az daha bağır!
Louder!
Sayın Belediye Meclisi Üyesi Colon'un Spor Salonu hem bana hem de senin emlak projene hatırı sayılır bir bağış yapmak üzere.
Madam Councilwoman... Colon's Gym is ready to make a sizable donation to my pocket... and your real estate project.
Kaçırılma olayını Ekvador Özgürlük Cephesi üstlenmişti fidyeyi ise topladığı bağışlarla Eleanor Finch'in ödediği sanılıyor.
The Ecuadorian Liberation Front claim responsibility for the kidnapping and are believed to have been paid their ransom by Eleanor Finch - from the public's generous donations. - Thank you.
Anılar ise zamandan bağımsızdır.
And memories are timeless.
O çantayı aldı, Onu ölü vurdu ve sanırım olsaydı, uzak indi.
He picked up the bag, shot her dead and rode away, if I had to guess.
Çünkü bizim bağımız her zaman oradadır o benim sadece arkadaşım değil, o nadir ve kıymetli bir armağandır. "
Because our bond is always there she's not just my friend, she's a gift, both precious and rare. "
Rutin bir trafik çevirmesinde durduruldu, ve bagajında suç sayılacak miktarda... kokain dolu bir çanta vardır.
She was pulled over on a routine traffic stop, and there was a bag in the trunk with enough cocaine in it to bring her up on intent to distribute.
- Hayır, sadece havuç poşeti.
- No, just a bag of carrots.
Bağış yapmaya fırsat bulamadıysanız bağış sepetlerimiz en ön taraftadır.
If you didn't get a chance to donate, the tithing baskets are up front.
Hayır bir bağış gecesi için.
No, it's for a fundraiser.
Sanırım aramızdaki bağ...
I think our bond began...
Fakat morfin son derece bağımlılık yapıcıdır. O da sonraki aşamaya kokaine geçti ama çok sık kullanmıyor.
But morphine is highly addictive, so next he moved on... to cocaine, but he doesn't take it often.
Yıllarca temiz kalmış eski bir uyuşturucu bağımlısının,... bir kere yanlış yaptığında, eski haline dönmesi kaçınılmazdır.
When a former drug addict, who is clean for many years, Slips up once, relapse is fatal.
Onu kendi hayır kurumuna bağışla.
Give it to your charity...