Başardık mı перевод на английский
761 параллельный перевод
Başardık mı?
Have we done it?
Başardık mı?
We did?
Onlarla savaşırken başardığımız tek şey, üstümüze yağan kıvılcımları silkelemek oldu.
[Joe] All we managed to do when we fought them was brush away the sparks that rained down on us.
Bu, neredeyse vahşi olanı, Hurdesli arkadaşlarımızdan birinin aracılığı sayesinde filme çekmeyi başardık.
We were only able to film these virtual savages with the help of a friend from Las Hurdes, who acted as intermediary.
Gilda, oyunun üçüncü perdesinde harika bir iş başardık ve içimden bir ses, arkamızda bırakacağımız bir not yazıp bunun üzerinde etraflıca düşünürsek sadece iyi bir edebi eser bırakmış olmakla kalmayıp beni de morarmış bir gözden kurtarmış oluruz diye düşünüyorum.
You know, Gilda, we did a marvelous job on that third act... and I have a feeling that if we got together and collaborated on a note to leave behind... and really worked on it... it would not only be a very fine piece of literature... but it might save me a black eye.
Çok büyük zahmetlere girdim - İnan bana, hiç kolay olmadı ama kızın kim olduğunu öğrenmeyi başardım.
I went to a great deal of trouble Believe me, it wasn't easy but I managed to find out who the girl was.
Şu ana kadar kaybımızı hem Amerikalılardan hem de Britanya halkından gizlemeyi başardık.
So far we've been able to keep the knowledge of our loss from both the American and British public.
Onu düğünden uzak tutmayı başardım : : : : : : Ama kapıları kapatmak onu dışarıda tutmaya yetmedi, bir hata yaptım :
I managed to k eep him away from the wedding... but just closing the door didn't shut him out, because I made a mistak e.
Ve bunu kısa sürede başardım.
It was soon done.
Yüzlerce karanlık yerde gizli tüm ulusal sanat hazinelerini... görmeyi başardım.
I managed to see that all of our great art treasures... were concealed in hundreds of obscure places.
Senin kazandığın olmadan bile, başımızı suyun üzerinde tutmayı başardık.
Even without what you earn, I've managed to keep our heads above water.
Başardık tatlım.
We made it, honey
Banka müdürü bayağı meraklandı ama birlikte yemeğe çıkınca tüm merakını gidermeyi başardım. Ve?
The manager of the bank seemed extremely curious but I managed to satisfy his curiosity on all points when he took me to lunch.
Geçmiş bir çağın fosilleriyiz. Ve ben bu gidişi kırmayı başardım.
We are the fossils of a bygone age... and I have dared to break the pattern.
Amerika'dayken, kornaya basardım ve kızlar koşarak gelirdi.
Back in the States I'd honk the horn and the gal'd come-a-runnin'...
Bazılarımız öldü ama başardık.
Some of us died doing it, but we made it.
BİR RUH KURTAR MİSYONU Sanırım nihayet karanlıklar prensinden kurtulmayı başardık.
Well, I think we finally managed to shake off the prince of darkness.
Polis Teşkilatımız cinayet sayısını azaltmayı başardı ama Thuggee Tarikatının varlığını tanımaya zorlandık.
Our constabulary managed to diminish the number of murders... but we're forced to recognize the Thuggee still exists.
Sanırım bu sefer başardık.
Well, that time I think we made it.
Kısa süre önce akıl hastanesinde Hobart'ı canlandırmayı başardım.
A short while ago at the asylum, I succeeded in rousing Hobart.
Kıl payı başardım.
I barely did.
Belki rengimiz pembe ve bayanların sutyenlerinden yardım almış olabiliriz ama limana girmeyi başardık.
We may be pink and coming in by the grace of a woman's brassiere, but we're coming in.
Asıl amacımız Ayako'nun mutlu olduğunu görmekti ve bunu da başardık.
The most important matter of Ayako is solved. She attain her blessedness.
Yapmayı başardığımız onca şeye rağmen, hayatı katlanılır kılacak... birçok şey hala eksikti.
And whatever we did accomplish, we still lacked many things that would make life bearable.
Başardık bebeğim.
- No, Papa, I'm not. - We'II discuss it tomorrow.
Neyse ki bizim kızlardan biri bunu başardığı için memnunum.
I'm glad one of us girls made it.
Arabadan sürünerek çıkıp kapılara ulaşmayı başardım.
I managed to crawl out of the car and up to the gates.
Bana, küçük bir kızmışım gibi davrandı. Kapalı bir yeri fethetmeyi başardı.
He doesn't take me seriously, he's possessive.
Planımızın işlediğini söylemekten mutluyum ve laboratuarı yakmadık. Ama dikkati çekmeyi başardık.
Well I'm happy to say our plan worked, and we didn't have to fire the laboratory.
Gereksiz kraterin yukarısında gemiyi başımızdan savmayı başardık
We jettison craft at altitude 5 above Crater of Needles.
Evet genç hanım, çok iyi bir şey başardık.
Yes young lady, a very good thing we did.
Kızım İrma'nın da yardımlarıyla hem iyilik hem de kötülüğün fiziksel merkezlerini tam olarak belirlemeyi başardım.
With the help of my daughter, Irma I have managed to define precisely the physical centers... of both good and evil
Küçük kızımız başardı anlaşılan.
Our little girl's done all right.
Kızıl Polis'in elinden kurtulmayı başardım.
I have managed to escape from Red Police torturers.
Başardık sanırım.
I think we got it made.
Görünüşe bakılırsa Scotland Yard'ın şansı yaver gitmemiş. - Yaver gitmeyen şansımıza karşın çeteden on iki kişiyi tutuklamayı başardık. - Ama...
Well, it seems that Scotland Yard has had a run of unfortunate luck, but...
Başardık, aslanım!
Yeah, we did it, man!
Tanrım, başardık.
By God, we made it.
İyi iş başardın, kızım.
You have done well, my daughter.
Normalde kimsenin göremeyeceği nesneleri görünür kılmayı başardım.
I managed to turn things nobody can normally see into visible objects.
- Arkadaşlarım, başardık.
- Well, my friends, we have done it.
Şimdi, ah... bir şeyi başardık... üzerimizden bayağı bir baskıyı kaldırdık. Keni küçük alanımızda, kendi sahamızda tekrar yeneceğiz onları.
Now, uh... we did accomplish one thing...
Kendi kendimize başardık, senden yardım almadık.
We did it on our own, no help from you!
İnan bana, bu işi başardık.
Hey, I'm telling you, we got it made.
Sokakta o şişko herifi yakalayabilseydim kıçına tekmeyi basardım.
If I could have got a hold of that fat bastard out in the alley... I'd have whipped his ass.
Bütün imkanlarımızı kullanarak burnu en yakın Delta laboratuvarına yani buraya yetiştirdik. Bütün biyokimyasal teknolojileri kullanarak bir senedir onu canlı tutmayı başardık.
Using great presence of mind, we rushed the nose to our closest delta laboratory, which is here, where, through massive biochemical effort, it has been kept alive for nearly a year.
Şu ana kadar ; ekibimi kaçırmayı, karpuzları kurşunlamayı... arkadaşımın bacaklarını kırmayı... ve sizin şerif yardımcılarından birini öldürmeyi başardı.
So far, he's managed to run off my crew... shoot up some melons... break my friend's legs, and kill one of your deputies.
Birbirimizden 25 ya da 50 cm'den ötede olamazdık. Onun kolunu kavradım ve mücadele ettik. Ve tabanca patlayınca, tabancaya vurup uzaklaştırmayı başardım.
Of course, the problem there is that he had his shoes on... when the guy was chasing him... but when we found the body, of course... he'd changed into sneakers and gym clothes.
Sanırım başardık.
I think we have done it.
Sanırım başardık!
I think we have done it!
Daha sonra, baş bir yerde, aramızdaki uzaklık buna karar veri gibi, onu hatırlamayı başardım.
I would remember her better later in some other place.