Bir zamanlar перевод на английский
13,651 параллельный перевод
Bilge bir adam bir zamanlar bana hayattaki en önemli şeyin onur olduğunu söylemişti.
A wise man once told me that honor... is the most important thing in life.
Bir zamanlar bir bankaya girince size bir hesap açarlar ve altın külçelerine yönlendirirlerdi.
See, once upon a time, you could walk into your bank, and they'd open a vault and point to a gold brick.
Bir zamanlar, İngiltere'de bir deney yaptılar.
They did this experiment in england once.
Babam, bir zamanlar, orada içinde bir yerde iyi bir adam olduğunu söyledi.
My father says there once was a good man in you.
Çok uzun zaman önce değil bir zamanlar Belli zorluklarla doğan çocukları
There was a time not so long ago when children who were born with certain difficulties were considered embarrassing...
Freya, kuzeyin bir zamanlar yemyeşil olan topraklarını buz tutmuş çorak araziye çevirdi.
Freya turned the once-green farmlands of the north into a frozen wasteland.
Bir zamanlar sevdiğim kardeşim, Susan'a düşünülebilecek en kötü şekilde ihanet etti!
The brother I once adored has betrayed Susan in the vilest way imaginable!
Austin bir zamanlar bunu sert bir şekilde savunurdu, ve öyle görünüyor ki artık bu kenara atılacak bir yükmüş demek!
Austin was once fierce in his defence of it, and now it seems an encumbrance to be easily put aside!
Bir zamanlar Neftis'i sevmiştim. Ve kanatlarını aldım.
I loved Nephthys once and I took her wings.
Bir zamanlar, sökülüp, yakılan yabani bir ottu.
Once, a weed, uprooted and burned.
Bir zamanlar Batı Ülkesinin hanımı olarak tanınırdım.
I was once known as the Mistress of the West.
Bir zamanlar karım vardı.
I had a wife once.
Bir zamanlar.
One time.
Bir zamanlar insandı.
It was once human.
Bir zamanlar bilge bir adam bana...
This wise old man once told me,
Bu parça bir zamanlar antik bir silahın parçasıymış.
Well... This was once a piece of an ancient weapon...
- Bir zamanlar tanrın lanet hayatında bana yardım et.
- Once in your god damn life help me.
Bir zamanlar, kedi gibi mırlamayı çözmüş bu parlak gencin farkına vardım.
A good bit of time ago, I knew this bright boy who figured out how to purr like a cat.
Bu gece saat 5 : 00'de, başka bir ıssız gezegen olan herhangi bir uyarı veya neden olmadan yok edildi, bir zamanlar huzurlu olan galaksimizde dördüncü olay gerçekleşmiş odu.
Tonight at 5 : 00, another uninhabited planet is destroyed without warning or cause, marking the fourth in recent memory of our once-peaceful galaxy.
Bir zamanlar olduğum gibi.
Helping restore me to the man I once was.
Ama bir zamanlar ben de senin gibi küçük ve duygusal açıdan dengesizdim.
But I was small and emotionally unbalanced like you once.
Burası bir zamanlar hastaneymiş gibi.
It looks like this was a hospital.
Şimdi, İnsanlara bir zamanlar böyle bir insanın var olduğunu ve onu tanıdığımızı anlatacağız.
Now, we get to tell folks that once upon a time we actually knew somebody like that.
Anneannem bir zamanlar söylediği gibi,
As my grandmother once said,
39 yaşına geldiğinde, bir zamanlar olduğu Memphis'li o genç delikanlıya fazlasıyla ihanet etmişti.
At 39 years old, he had more than betrayed the fresh-faced boy from Memphis he once was.
Bir zamanlar çarpık bir adam varmış Yürürmüş yollarda çarpık çarpık
♪ There was a crooked mad man ♪ he walked a crooked line
Bir zamanlar çarpık bir adam varmış. Yürürmüş yollarda çarpık çarpık.
was a crooked man and he walked a crooked mile.
Bir zamanlar çarpık bir adam varmış Yürürmüş yollarda çarpık çarpık
♪ There was a crooked mad man ♪ he walked a crooked mile
Bir zamanlar yapmıştık.
We did it.
- Bir zamanlar bir kral varmış...
Once upon a time there was a king...
şok tedavisimi onun çok saçma olduğunu sanıyordum tarihin büyük keşifleri sen buna geri kafalı bir şekilde... çok fazla saçma derken... bir zamanlar öğretiyordu.
Shock treatment? Thought that was lot of hooey. History's great discoveries were all at one time thought to be, as you so provincially put it,
bir şey olduğunu bilyordum bunu geri almak için karımla flört etmek zorunda kaldım bir zamanlar yazmaya başladığım bir kitap hükümet koploları, aya iniş superbowl 25.
I knew there was something about it. I had to flirt with my wife to get this back. It's a book I started writing once.
Bir zamanlar, buralar okyanusmuş çünkü.
This whole state was under an ocean at one point.
Bir zamanlar çok iyiydiniz.
Oh, you were good once.
Burası bir zamanlar Kızılderililerinmiş.
This was once all Cherokee land.
Babam bir zamanlar doğum günüm için LSAT hazırlık kitabı almıştı.
My dad once got me a LSAT prep book for my birthday.
Bir zamanlar...
Once upon a time...
Bir zamanlar buzlarla kaplıydı ve göller içeriyordu.
It was once lined with glaciers and contained lakes.
Bir zamanlar Mars'ta donmuş göller vardı.
There were once frozen lakes on Mars.
Bir zamanlar "sizden düşmanca değil, dostça ayrılırım" derdim.
There was a time I would have said : I leave you with love, not malice.
Bir zamanlar babamı sevdiğimi biliyorsun.
You know, I loved my dad once.
Ama bir zamanlar ben hava direncini delendim!
But once... I was a fucking jet engine!
Bu şarkı, bir zamanlar sevgilisi olduğunu düşünüp arkadaşı olduklarını anlayanlara gelsin.
Okay, this song's for anyone who thought they had a girlfriend for a day, but then she just turned out to be a friend.
Bir zamanlar rock and roll yaptığımız zamanlara ne oldu?
Where has the time gone when we... A bit rock'n'roll.
O zamanlar gür bir sakalım vardı.
I had a full beard in those days.
Seninkiler bir erkeğin en kötü zamanlarını görmüş.
Yours have seen a good deal of man at his worst.
Çocuk, hayatının yarısı boyunca bir koruyucu aileden diğerine sürüklenmiş ama o zamanlar kimse önemsememiş.
I mean, the kid's been bouncing around foster homes for, like, half his life, but no one gave a shit then.
Büyük bir lord öldü ve sen de Dövüş Sanatları Dünyası'nın gerçek lideri olarak yücelmek için bu kaos zamanlarını kullanmayı istiyorsun.
A great lord has died, and you seek to use this time of chaos to emerge as the one true leader of the Martial World.
O zamanlar bir yerden bir yere ancak yürüyerek gidilirdi.
That's the only way you got anywhere back in them days.
O zamanlar peşinde bir sürü kadın vardı.
A lot of them old gals was after you then.
- O zamanlar iyi bir fikir gibi görünmüştü.
- and it seemed like a good idea at the time.