Bırakmalısın перевод на английский
2,692 параллельный перевод
Bir şeyin neden olduğunu anladıklarında jüri affedici olur ama önce yalan söylemeyi bırakmalısın.
A jury will forgive a lot when they understand why something happened. But first, you have to stop lying.
- Evet, ama adam Kore'de hizmet etmiş. - Belki de onu rahat bırakmalısın.
Yeah, but he served in Korea, so you might just want to let it go.
Beni cidden rahat bırakmalısın.
You really have to leave me alone.
Onu kendi haline bırakmalısın.
You need to leave him alone.
Güzel saç. Böyle bırakmalısın.
Nice hair, you should keep it!
Onu serbest bırakmalısın.
You have to get him released.
Seninle ilgilenmiyorsa ortalıkta dolaşmayı bırakmalısın.
No, but you might as well stop hanging around if she's not interested.
Belki de hastamı tedavi etmem için beni yalnız bırakmalısınız.
Perhaps you would leave me alone to treat my patient.
Evet demek isterim, Eli,... ancak piramidin peşinden gitmeyi bırakmalısın.
I want to say yes, Eli, but you can't keep going after the pyramid.
Sanki icinde fıstık ezmesi varmış gibi. Ding-dong unu çiğnemeyi bırakmalısın
You need to quit chewing your ding-dong like it's got peanut butter in it.
Artık şu kontrol manyaklığını bırakmalısın. Ben-
You know, you need to stop being a control freak.
Lanet olsun, bunu kızına yapmayı bırakmalısın.
Damn it, you have got to stop doing this to your daughter.
Beni bırakmalısınız!
You have to let me go.
Evet, onu serbest bırakmalısın.
Yes, you should let him go!
Bölüm başkanı değil herkes... bırakmalısınız
Anyone who is not head of the department... should leave
Bu çılgın teorileri bırakmalısın.
You gotta stop with these crazy theories. He's a cop.
Bazen Dolly, bazı şeyleri olduğu gibi bırakmalısın
You know, sometimes, Dolly, you should call things as they really are.
Kısacası, sahip olduğun normal duygusal tepkilerini bir kenara bırakmalısın.
So, you need to put aside any normal emotional response that you have.
Direnci hissetmek zorundasın, ondan sonra bırakmalısın.
You have to feel the resistance, then the release afterwards.
Beni bırakmalısın.
I gotta stop.
Oluruna bırakmalısın.
You have to let it go.
Bazen yedekte oturmalı ve işi yıldız oyunculara bırakmalısın.
Sometimes you have to sit on the bench, and let the heavy hitters bring it on home.
Bana bağırmayı bırakmalısın.
You have to stop yelling at me.
Kontrolünü bırakmalısın.
You must try to let yourself go.
Frank yine de onu evine bırakmalısın.
You gotta walk her home anyway, Frank.
Artık onu bize bırakmalısınız.
You must leave her to us now.
Bunu yapmayı bırakmalısın.
- Hey, you got to... You got to stop this. - Why?
Bu çocuğun sağlıklı olmasını istiyorsan beni bırakmalısın.
If you want this kid to be healthy you should let me go.
Bunları almayı bırakmalısın!
! You need to stop taking these!
Evet, sigara içmeyi bırakmalısın.
Yeah, you gotta cut that out.
Bugün de diğer günler gibi beni rahat bırakmalısın. - Tamam mı?
Today, of all days, is the day you need to cut me a break, all right?
Bırakmalısın.
You should quit.
O zaman belki de ayrılmayı bırakmalısın.
Then maybe you should stop leaving.
Bayan Kagami'yi evine bırakmalısınız.
You should take Ms. Kagami home.
Biliyorsun, bütün bu saçmalıkları arkanda bırakmalısın.
You know, you got to put all that shit behind you.
Bunu bırakmalısın.
You need to cut it out.
Bu işi bırakmalısın.
You should quit.
Çalışmayı bırakmalısın.
You have to stop working.
Belki de sarhoş olup Craigslist'ten alış veriş yapmayı bırakmalısın.
Well, maybe... maybe you should stop getting drunk and shopping on Craigslist.
Lütfen, beni bırakmalısın.
Oh, please, you must let me go.
Lütfen, beni bırakmalısın.
Please... you must let me go.
Belki de istediği gibi biraz rahat bırakmalısın onu.
Maybe you could take it easy on her like she asked.
Bu kadar skandal dolu olmayı bırakmalısın.
Oh, you gotta stop being so scandalous.
"Eğer ki birini seviyorsan, onu serbest bırakmalısın" der.
He says that if you love somebody, you set them free.
Sana yalancı dememi istemiyorsan bana yalan söylemeyi bırakmalısın.
If you don't want me to call you a liar, you're gonna have to stop lying to me.
Eğer sana yardım etmemi istiyorsan oyun oynamayı hemen bırakmalısın!
If you want my help, then you need to stop playing games right now!
Gerçekten geride bırakmalısın.
You really should just let it go
Rahat bırakmalısınız.
You should let him.
Düşünmeyi bırakmalısın.
You have to stop thinking.
Alıştırmalarda yaptığın gibi, sensörleri halletmek için onu devre dışı bırakmalıyız.
Like you practiced, we're gonna short it out to take out the sensors.
Bırakmalısın.
You need to stop.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakmam 34
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakmam 34
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak kalsın 58
bırak şimdi 60
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak kalsın 58
bırak şimdi 60