Demek ki перевод на английский
16,106 параллельный перевод
Demek ki organize olan koca.
So the husband is organized.
Ne demek ki bu şimdi?
What does that even mean?
Demek ki, artık şöyle olacak :
So this is what's going to happen now.
Ben ayrıldıktan sonra bazı değişikler yapmışlar demek ki.
They must have altered things since I left.
Lily'yi buraya getirmeye cesaretin var hâlâ demek ki?
You do still have the nerve to bring Lily here.
O zaman demek ki sorun çıkacak.
Well, there's gonna be trouble then.
Yaptıklarımız demek ki işe yarıyor.
I mean, whatever we're doing is working, right?
Hayal gücünün bir uydurmasıymış demek ki.
It was a figment of your imagination, more likely.
- O ne demek ki?
- What does that mean?
- Demek ki yaşlı.
- She's old then.
- Olgun bir ilişki demek ki.
- It's a mature relationship.
- Bugün başladın o demek ki.
- You only started today then!
Ama ekonomi doktoram ve 5,1 milyar dolarlık bir bütçeyi yönetmem yönetici vasıflarını karşıladığım anlamına geliyormuş demek ki.
But my PhD in economics and my experience in running a $ 5.1 billion operating budget meant that I was nicely suited for their administrative needs.
Demek ki yazın bu yöntem işlemiyor.
It doesn't work in summer.
Kendine de bir tane almış demek ki.
She must have gotten one for herself.
Hislerim doğruymuş demek ki.
Well, it seems my premonitions were correct.
Demek istediğim, herkes çok farklı olacağını söylüyor ama tam olarak idrak edemiyorsunuz. Taa ki "karı koca" kelimelerini duyana kadar.
I mean, everyone tells you it's gonna be completely different, but you don't really understand until you hear the words "husband and wife."
- Onu tabii ki... Ne demek istediğimi biliyorsunuz.
Of course the chi- - you know what I mean.
... bu da demek oluyor ki sadece belirlenen takım liderleri tam donanımlı çantaları taşıyabilecek.
Which means only designated team captains will carry a full tactical pack.
- Bu ne demek ki şimdi?
What does that mean?
Yardım etmek istesem bile ki yardım etmek istiyorum demek değil bu bu şeyin güvenlik kilidi var.
Man, even if I wanted to help, and I'm not saying that I do, this thing's got a security lockout.
Bir demek oluyor ki...
One gives us...?
Sadece demek istedim ki... Hâlâ dost muyuz?
Just wanted to say..... we're still mates?
Philip'in onun söylediğini duyduğu şey aslında "manita" ydı. Ki bu da İspanyolca da "küçük kardeş" demek.
What Philip heard him say wasn't man-eater, it was "manita", which is Spanish for "little sister".
Demek istediğim, Satanizmin bütün yaradılış efsaneleri ona dayanıyor. Ki bunu zaten biliyorsun.
I mean, all the ancient Satanic creation myths... they were based on him, which you knew.
Ama buranın birinci sınıf bir mekan olduğunu unutmayın. Ona göre giyinmelisiniz ki bu laboratuvar önlüğü yok demek.
Okay, but, remember, this is a high-class establishment, so you got to dress the part, which means no lab coats on this one.
Bu da demek oluyor ki, daha hızlı düşünmek zorundayız.
It means we have to think fast.
- Demek oluyor ki, ben siki tuttum.
- It also means I'm screwed.
- Bu demek oluyor ki karakola dönüp son iki haftanın tüm kayıp ilanlarını araştıracaksın.
Which means you're going to go back to the station and you're gonna go through every missing persons report for the past two weeks.
Bu demek oluyor ki...
Does that mean that...
Demek oluyor ki büyüyü ilk defa doğru yapabildim.
Means I actually got the spell right for once.
Demek istediğim şu ki o adam kendini tanıtmakta hiç çekinmiyor.
All I'm saying is the guy's not shy about making himself known.
Damon'ın o acıyı görmezden gelmek için elinden geleni yapacağını bildiğimize göre bu da demek oluyor ki onu hiç geri getiremeyebiliriz.
Knowing Damon, he'll do anything he can to avoid that kind of pain, which means we may never be able to get him out.
Bu demek oluyor ki, beni öldürmeye geldin.
Which means you've come to kill me.
Eminim ki öyle demek istemedi Ollie.
I'm sure he didn't mean that, Ollie.
Belki bu demek oluyordur ki, zihnimin derinlerinde en çok korktuğum şey seni hayal kırıklığına uğratma kaygımdır.
Maybe this means that deep down, the thing I'm most afraid of is disappointing you. Me?
Sanırım bu demek oluyor ki Peter, artık sen Joe'sun.
So, uh, I guess this means Peter, you're our Joe now, and Joe, you're our Peter.
Demek istediğim, ne yapacaksın ki?
I mean, what are you gonna do?
- Demek ki doğruymuş.
So it is true.
Demek isterim ki... okul bunu gizlemek ister.
I mean, that... that school wants to hide it.
Ne demek bundan sonra? Niye her şeyin sonrası olmak zorunda ki?
What do you mean, "What's next?" Why does everything have to have a next?
Bu da demek oluyor ki bu Papa pazarlık yapmıyor. Hiçbir konuda, hiç kimseyle.
On anything or with anyone.
Enfeksiyon belirtisi olabilir ki antibiyotiğe ihtiyacı var demek oluyor. Hayır, burası cehennem gibi.
Could be a sign of infection, which means we'll need antibiotics.
Bu da demek oluyor ki korktuğun düşman birliği tek kişilik bir orduymuş.
Which means the legion of enemies you were worried about is an army of one.
Bu da demek oluyor ki seni alaşağı edersem...
Which means if I take you down...
Bu da demek oluyor ki.. .. onu biz yaptık..
Which means we made him.
- Demek istiyor ki... - Açıkçası bu ülkenin enerjisinin yarısı kömürden geliyor. Ve şu anda tüm Kentucky'deki en geniş maden damarlarından birinde oturuyorlar.
- What he means is... well, to be perfectly Frank with you, Sheriff, half this country's electricity comes from coal, and right now they're sitting on one of the widest seams in the whole state of Kentucky,
Bu da demek oluyor ki aldırış etmeksizin buraya ne için geldiysek onu yapacağız.
meaning we're gonna do what we came here to do irregardless. - Of what?
- Tamam, demek istediğim şu ki benim yaptıklarımı yapmayın yoksa sonunuz bu adam gibi olur.
Okay, what I'm saying is, don't do what I do or you're gonna end up like that guy.
Bu demek oluyor ki, o senin...
So that means that she's not...
Bu da demek oluyor ki, geriye kalan adamları haklamak çok da zor olmamalı.
Which means mopping up the rest of these guys shouldn't be a problem.