Değişik перевод на английский
4,876 параллельный перевод
- Onda değişik bir şey hissettin mi?
You get any kind of a hit off him?
Afrika'nın beş değişik ülkesinden otuz iki çocuk getirdik.
We brought over 32 kids from 5 different countries in Africa.
Ama artık değişik bir yolda ilerliyorum.
But I'm on a different path now.
Öncülük eden birçok değişik şeyi takip ediyoruz.
We're pursuing a lot of different leads.
Müzik kulağımıza gelen değişik seslerdir ama önemli olan akorları uyum içinde bir araya getirmektir.
Music is It all sounds different to our ears But it's only a matter of how to assemble chords in consonance
Buradan dünya çok değişik görünüyor.
The world does feel different from in here.
"Sineztezi" adı verilen bir duruma sahip insanlar, bu titreşimli alanı değişik şekillerde deneyimlerler.
People with a condition called "synesthesia" sometimes experience this vibratory field in different ways.
Tıpkı keman tellerinin değişik notalar üretmek için titremesi gibi, Herbir atomaltı sicim de titrer ve farklı bir temel parçacık üretir.
Just as a violin string can vibrate to produce different musical notes... each subatomic string also vibrates, producing a different kind of fundamental particle.
Elbette daha yapacak çok iş var. Şu anda bu büyük fikrin değişik versiyonları var. Teorinin bazı versiyonları sadece en küçük boyutlarda işe yarıyor.
Currently, there are several different versions of this string theory, which are all put together and called "M-theory".
Sanırım bu değişik grubu neden bir araya getirdiğimi merak ediyorsunuz.
I suppose you're wondering why I convened this motley group.
Bu güvenliğiniz için bir kod. Sorgulamada ortaya değişik bir şey çıkmadın diye.
It's, uh, code for your own safety so that you can't reveal anything under enhanced interrogation.
Kreşte değişik kültürler günü.
Oh, it's, uh, multicultural day at preschool.
Değişik kültürler günü olduğu aklında mıydı?
Did you remember it was multicultural day?
O kalın kravat, çok değişik bir hava katmış.
That amazing necktie with an Avant guard ambiance.
Değişik birşey yok gibi.
There's nothing wrong with it.
Değişik lezzetlerde yemekler yaptım bu yüzden senin için paketledim.
I had a lot of extra side dishes so I packed them for you.
Birlikte değişik maceralara atılıyorlar.
They have these... adventures together.
Sadece buydu değişik olan.
Only this one looks different.
Bu kadar değişik şekilde aynı şeyi anlatıyorsun.
All these different ways to express the same thing.
Ne de olsa evine her gün değişik kadınları misafir eden bir adam değil.
Maybe, a man who always lets women in his place daily can guess it well.
Silahlı Angelina Jolie'yi ya da değişik bir silahlı Angelina Jolie'yi seyredebiliriz.
We can either watch Angelina Jolie with a gun or Angelina Jolie with a different gun.
Çok değişik yolları vardır.
There are many paths.
Ve bu değişik dallarda başarılar kazandığı sırada oldu.
And that's when he started collecting records of a different kind.
- Sesi değişik geliyor.
Sounds different.
Birkaç değişik şey.
Couple different things.
Her ne kadar sıra dışı olması Hitler'i arkadaşlarının gözünde değişik biri yapsa da kısa süre sonra binlerce kişiye karizmatik görünmesini sağlayacaktı.
And since Hitler boasted that the Germans were a superior race, he believed that victory over those he considered racially inferior, like the people of the Soviet Union, would be relatively straightforward.
Her ne kadar sıra dışı olması Hitler'i arkadaşlarının gözünde değişik biri yapsa da kısa süre sonra binlerce kişiye karizmatik görünmesini sağlayacaktı.
But what is extraordinary is that the very qualities that made Hitler appear so peculiar to his comrades would shortly help make him appear charismatic to thousands.
Fakat Nazilere çok değişik tepki veren Hıristiyan liderler de vardı.
But there were Christian leaders who reacted to Nazism very differently.
Buradaki her şey onun için çok değişik.
I think everything here has changed for her.
Çünkü aklımıza estikçe 0 : 02 : 00.090,0 : 02 : 01.400 bir kaç klip belki bir kaç sürpriz ve değişik şeyler yayınlamaya devam edeceğiz.
Because we're going to be posting some more clips maybe a few surprises and maybe some stuff we just post on a whim.
Gerçekten değişik.
She's really weird.
Stan, değişik bir şapka mı takıyorsun?
Stan, are you wearing a different hat?
Her daim değişik sayıda durumla baş edebilir.
He's been in any number of sticky spots in and out.
Burada çalışan çok değişik tipte insanlar var.
There were different types of people who worked there.
Bebeğim, sesin bir değişik geliyor.
Oh, baby, you sound different.
Değişik ve ilginç...
... frightening. We want it to be...
Yeni bir şeyler lazım. Değişik bir şey.
I need something fresh, something different.
Değişik bir şey istiyorlar. Bu da o işte.
They want something different, and this is it.
Ne zaman "Lekeli Adam" veya "Ölüm Korkusu" gibi değişik bir şey çekmek istesen birileri para kaybetti.
Every time you want to do something different... like The Wrong Man or Vertigo... someone loses money.
Değişik açılardan kısa kesitler çekeceğim.
I will be shooting short bits of film from various angles.
On değişik açıdan çektik ama hepsi berbat oldu.
We've tried it ten different ways and it looks terrible.
Bu şirket, DNA'nın birleşimiyle ilgili deneyler ve değişik türde virüsler için panzehir üretiyor.
This company experiments with the fusion of DNA... Of different species to create antidotes for viruses.
Dünyayı geziyorsun, değişik insanlarla tanışıyorsun ve egzotik yerler görüyorsun.
You get to travel around the world, meet interesting people and see exotic places.
Bak şu an bu değişik bir tecrübe olduğu için, aşırı gerginim.
I'm super nervous right now'cause this is a wild experience for me.
- Değişik bir çocukluğun olmuş olmalı.
- You must have been a very strange boy.
Bu parçanın şimdi çalacağım bölümü o kadar değişik ki gerçekten bir açıklamayı hakediyor.
Now, this next part of the boogie woogie is so strange, it really calls for an explanation.
- Değişik olmuş, değil mi?
Make a difference, don't it?
Süpersimetri, hâlâ doğru olabilir ancak bu teorinin çok değişik bir versiyonu olmak zorunda.
I mean, supersymmetry could still be true, but it would have to be a very strange version of the theory.
Söz konusu o olunca değişik bir insan oluyorsun Max ve bu adil değil.
You're a different person with him, Max, and it isn't fair.
Değişik.
( woman ) And different.
Bir çok farklı çekim açısından... Değişik açılardan görürsünüz ve bir çok açıdan inceleme şansınız olur.
You can show the scene, a dead body lying there, and then suddenly you can do it from another point of view, or several points of view, and then you can dissect that, and you dissect it in a visual way,
değişiklik yok 46
değişir 70
değişti 33
değiştir 41
değişiyor 42
değişim 17
değişken 23
değiştin 25
değiştim 42
değişmedi 19
değişir 70
değişti 33
değiştir 41
değişiyor 42
değişim 17
değişken 23
değiştin 25
değiştim 42
değişmedi 19
değiş 37
değişmiş 22
değişmişsin 53
değişen bir şey yok 26
değişeceğim 22
değişmemişsin 17
değişebilirim 16
değişmiş 22
değişmişsin 53
değişen bir şey yok 26
değişeceğim 22
değişmemişsin 17
değişebilirim 16