Dü перевод на английский
460 параллельный перевод
Düºer düºmez bagla.
Call me the moment you get it.
Bunu düºünürse, yatar.
If he thinks that, he'll go to bed.
Bu tipi düºük kalite, geri zekali diye adlandiririz.
He's what we designate as the crummy, moronic type.
O yabanci kadinla dans ettigini düºündükçe.
To think of your dancing with that strange woman.
Seninle dans ettigimi düºün.
Think of me dancing with you.
Ha, onu tuzaga düºürecek!
Oh, she's going to frame him!
Seni tuzaga düºürecek.
She's trying to frame you.
Yüksek sesle konuºma, biyigin düºecek.
Don't talk so loud. Your mustache will drop off.
Sag tarafimda yüksek, sol tarafimda düºük tansiyon var.
I have high blood pressure on my right side and low blood pressure on my left side.
Doktor. ªimdi ne yapmayi düºünüyorsunuz?
Doctor. And what do you expect to do next?
Ah, Morgan'in resmini düºürdü!
Oh, he's lost Morgan's picture!
- Stuffy düºtü!
- Stuffy's down!
Bu nedenle, Üniversitatus Komiteatum E Pluribus Unum tarafından bana verilen yetkiye dayanarak sana fahri Dü. D derecesini veriyorum.
Therefore, by virtue of the authority vested in me by the Universitatus Committeeatum E Pluribus Unum I hereby confer upon you the honorary degree of Th.
Dü.
Th.
Bu kez adres Stanley Raeburn'dü.
This time addressed to Stanley Raeburn.
188, 187, 188, 189, 190... 200'dü.
186, 187, 188, 189, 190... that was 200.
Silah taºiyorum çünkü... yaºli annem bana yakiºtigini düºünürdü.
I just carry this thing... because my old mother thought it looked pretty on me.
Çok düºüncelisin.
That's very generous of you.
Anlaºmamizda üstüme düºeni yapacagim.
And I'll never let you down on my part of the bargain.
Hiç, aksini düºündürecek bir umut verdim mi sana?
Did I ever give you the impression it would be otherwise?
Ben hep ot yediklerini düºünmüºümdür.
Here I always thought they only ate grass.
Ben de sizi düºünüyordum.
I was thinking about you.
Owen, ne düºünüyorsun?
Owen, what are you thinking?
Gururu ona, hala sana karºi hislerim olup olmadigini düºündürüyor.
It makes him wonder if I still feel about you as I once did.
Söylediklerimi anlayacagini düºünmüºtüm.
I thought I could make you see it.
Düºündüm ki...
I just thought that...
Daha hizli düºün Repp.
Think faster, Repp.
Düºünmem gerekiyordu. Bir adam sürekli kaçamaz.
I got to thinking, a man can't run all the time.
Ne kadar düºüncesizce bir soru bu.
What a brutal question.
ªimdi, düº önüme.
Now, get in front of me.
Ben de böyle düºünüyorum.
That's the way I feel.
Düºündügün kadin degil.
It isn't the woman you were thinking of.
Owen Merritt gibi iyi niºanci bir adamin peºindeyseniz... saglikli düºünmezseniz, sagliginizi hepten kaybedebilirsiniz.
You know, Mr. Isham, when you're hunting a man that can shoot like Owen Merritt... go losing your head, and you might lose your head.
- Ben hala yalan söyledigini düºünüyorum.
- I still think you're lying, Repp.
Laurie'yi düºünürsen ölürsün.
If you're thinking of Laurie, you'll be a dead man.
ªu derileri degiº tokuº ettigimizde... payima düºeni nasiI da çabuk harcadigimi göreceksin.
You just wait till we trade in these skins... and I'll show you how fast I can shed my share.
Payina düºenle sen ne yapacaksin Mungo?
What you gonna do with your share, Mungo?
O kaleden içeri adimini attigin anda... tuzaga düºtün demektir.
Once you set foot inside that fort... they'll snare you.
NasiI tuzaga düºürecekler beni?
And how'll they snare me?
- Birinin düºünmesi gerekiyor.
- Somebody's got to do the thinking.
Sen düºün o zaman. Ben de konuºma kismini yaparim.
You do the thinking, but I'm doing the talking.
- Bizi tuzaga mi düºürmek istiyorsun bayim?
- You're trying to trap us, mister?
- Düºündün mü?
- You done your thinking?
Bizi bir tuzaga düºüreceksin sen.
It's leading us into a trap, you are.
KiziI Bulut, ölülerini gömer gömmez sizin peºinize düºecektir.
As soon as Red Cloud buries his dead, he'll be hot on your trail again.
- Ben de seni düºürürüm, bucko!
- I'll drop you, bucko!
NasiI buralara düºtüm ki ben?
How did I ever get out here?
Beni düºündügünü bilmek
Were thinking of me
Düºman toplari onlari paramparça etti.
We were cut to ribbons by enemy artillery.
Düºman toplarindan savunma pozisyonu alsaydim sonu farkli olurdu.
If I had taken the enemy artillery position, it would have turned the tide.
Evet, Adı Hall'dü.
L-Listen, Jill, you know that chap we were looking for?