Elle перевод на английский
3,849 параллельный перевод
Ölü bir elle ve çadırı kurmanın başındayken mi?
With a dead hand and the beginnings of an erection?
Az aşağıları elle.
Get lower.
Arkadan itişli aracına elle bir çözüm bulmak için dışarı çıktı, ve bulmak neden çok zor biliyor musunuz?
He went out of his way to find a rear-wheel-drive manual, and do you know why they're so hard to find?
Eğer daha elle tutulur bir şeye Can you imagine how much we would get done enerjimizi verdiğimizi düşünsene, ne kadar iş yapmış olurduk?
Can you imagine how much we would get done if we just focused our energy onto something a little bit more worthwhile?
Tom, bu pompaları elle çalıştırmanı istiyorum, tamam mı?
Tom, I'm gonna need you to turn these pumps manually, okay?
Çıplak elle elektrik üretebiliyormuş.
He can generate electricity in his bare hands.
New York'un en iyilerinin elle yemek yediğini.
You see New York's Finest eating a bunch of finger foods.
- Bu adamın... Bu adamın elle tutulur bir şeyi olmadan buraya geleceğini söyledim aynen de öyle oldu.
I said this guy was going to come in with jack shit, which is exactly what he's done.
Şimdi, çok az insan bilir 1928 yılına kadar hortumumuz yoktu ve alevlere karşı çıplak elle mücadele etmek zorunda kalıyorduk.
Now, few people realize that until 1928 there were no hoses, and you actually had to fight fires with your bare hands.
Elle kapatabileceğimiz bir şey göremiyorum.
I don't see any sort of manual override.
El kitabına göre elle kapatabileceğimiz bir şey olması gerekiyor.
The handbook says it's gotta have a manual override feature.
Hey, hadi bu yaramazla yapabileceğimiz biraz daha elle tutulur bir şeyler yapalım.
Hey, let's see how something a little more substantial holds up against this bad boy.
Buradan yola çıkarsak Callie'nin önce elle boğulmaya çalışıldığı ardından da yastıkla boğulduğunu düşünebiliriz.
Which suggests Callie was strangled by hand and suffocated with a pillow. Probably in that order.
Ve ikinci olarak, elle tutulur hiçbir neden olmadığı halde uygulamaya alınan başkan yardımcısı pozisyonu.
And secondly, the inexplicable introduction of a vice presidential field for no discernable reason whatsoever.
O eyalette bir insanın yapabileceği her şeyi yapmak zorunda kalmışsındır. Buna köylü tarzı elle balık avlamak ve iri yarı erkeklere fahişelik yapmak dâhil.
You must have done everything a person could possibly do in that state, including hillbilly hand-fishing, and plus-sized male prostitution.
Elle muayene, nabız 120. Sinüs taşikardi mevcut.
Palp, heart rate 120, sinus tach.
- Sağ elle. - Neyse, kim yatırım yapmak istiyor buna?
Uh, anyway, who wants to invest?
O yüzden elle tutulur bir şeyin olmadan dönme.
That's why You better have something concrete before you get back
Sol el tarafında aşağıda elle serbest bırakma manivelası olması lazım.
There should be a manual release lever on your lower left-hand side
Takımları elle indirmeden önce açılmamışsa hidrolik çalışmaz ve iniş ağırlığı takımları paramparça eder.
Prior to manually lowering the gear lf it's not unlocked The hydraulic will not function And the weight of the landing
Tıpkı hafifçe elle taciz gibi.
It is like a gentle grope.
Söylesenize, sosislere çıplak elle dokunmak sizi korkutuyor mu?
Fine with me. Do tell me, does handling sausages with your bare hands scare you?
Cross, iki elle!
Both hands, Cross!
Ve Filipinler'de onlar çıplak elle ameliyat ederler.
And in the Philippines they operate with their bare hands.
Gerçek, elle tutulur bir aşktan bahsediyorum.
I'm talking actual, factual love.
İki elle sarıldığım piyanoyu bıraktım.
Quit. Piano lessons when they started with two hands? Quit.
Biz Yahudiler elle çalışarak doğru yapıyoruz.
You know, we Jews got it right, working with our hands.
Chicago'ya boş elle mi döneceğim?
I go home to Chicago empty-handed?
Hareket eden bir araçtan 1 metre sarkıp sol elle ateş edebilir misin? Tüfek olmaz, lütfen.
Can you shoot lefty hanging three feet out of a moving vehicle?
O zamana kadar kitaplar, çok yüksek maliyetlere katlanılarak elle çoğaltılıyordu.
Until then, books had been copied by hand, at huge expense.
Gücün kesilmesi iletişim kubbesinin güvenlik sisteminin elle kullanılmasını devre dışı bırakıyor.
Cutting the power put the comm vault security system in manual override.
şimdi, elle kullanımı devre dışı bırakmayı kaybedeceğiz.
Now we're going to lose manual override!
Hayatımda elle tutulur hiçbir şey yokmuş.
She told me that I have nothing to show for my life.
Ve bunu çıplak elle yapmış.
And he did it with his bare hands.
Albüm notları, albüm fotoğrafları hatta elle tutulur bantlar...
And the liner notes, the album art, even the tactile feel of the vinyl...
Yaptıkları bu fedakarlıkları onurlandırmak için yapabileceğim en iyi şey işime dört elle sarılıp sıkı çalışmak.
And the best way that I can honor their sacrifice is to move on. Buckle down.
"Elle Dekor" dergisine kaptırmışım kendimi.
I got lost in this "Elle Decor."
Legally Blonde filminde Elle, davayı kendi gibi davranıp güzel giyindiği için kazanmıştı.
In "Legally blonde," Elle won her case because she was true to herself and dressed cute.
Elle yaptıkları şu işaretler yok mu.
I mean, I don't get the whole hand sign thing.
Fakat legal olarak bir şey inşa etmedim hiç, elle tutulur bir şey mesela.
But I've never built anything legal, like, up to code.
Belki de vücut parçalarını tekrar kendisi elle hareket ettirebilmek için yerinden çıkarıyor.
Maybe he's dislocating their body parts so he can manipulate them himself.
Suçluların ısmarladıkları,... kahvelerle isimlerinin yazılı olduğu elle yazılmış bir not.
It's a simple, handwritten note, a scrawled coffee order with the names of the criminals written next to the drinks that they wanted.
Evet, sizi tıklattığım elle aynı el
And yes, it is the same hand I tapped you with.
Aleti elle patlatmak zorundayım.
Have to detonate the device manually.
Bunu elle mi yiyoruz? Elbette elle yiyoruz.
Yim Seong, do we use our hands to eat this?
Hollywood dediğinde sınıra gider kitabı bir elle verir nakdi diğeriyle alırım.
When it comes to Hollywood, I drive to the border, toss the book over with one hand, then grab the cash with the other.
Yalnızca hayatımdaki elle tutulur ve benzer şeyleri takdir etmemi sağladı.
It's only made me appreciate everything else in my life that's still really concrete and the same even more.
Sen bölge başsavcısısın. Ben de Lebandeurer Girişimcilik'i soruşturman için sana elle tutulur bir kanıt veriyorum.
You are the District Attorney, and I've given you compelling evidence to investigate Lebandauer Enterprises.
Sana bu çıplak elle dövüşün nasıl olduğunu göstereyim -
- Pissant! Let me show you what bare knuckles is all about.
Sonuçta çıplak elle değil mi? sözleşmede var
- Well, now that it's bare knuckles, it's full-contact.
Ona karşı kesinlikle elle tutulur bir delilimiz yok.
All we have are a bunch of numbers that are meaningless to anyone but us. We have absolutely no hard evidence against him.
ellen 595
eller 50
ellerim titriyor 21
elleri 19
eller havaya 54
ellerin 45
ellerim 62
eller yukarı 378
ellerini yıka 31
ellerini uzat 28
eller 50
ellerim titriyor 21
elleri 19
eller havaya 54
ellerin 45
ellerim 62
eller yukarı 378
ellerini yıka 31
ellerini uzat 28