Farkındasın перевод на английский
3,444 параллельный перевод
Yarın bitmeyeceğinin farkındasın.
Okay. Well, you realize the end is not tomorrow.
Dükkan'ın teknolojisiyle baş etmeye çalıştığımızın farkındasın, değil mi?
You do realize this is Shop technology we're dealing with, right?
O büyük beyaz binada çok fazla, açıklama yazan eleman olduğunun farkındasın değil mi.
You do realize that there are many, many speechwriters in that big white building.
İnsanların hayatı söz konusu farkındasın değil mi?
Even you. You realize survival's at stake.
Bu kitabın ne olduğunun farkındasındır o zaman. 350 sayfalık değiştirilemez itiraflar.
So you realize that what this book is, then, is a 350-page irrevocable confession.
Jen, Patrick'e koçluk yapmanı ya da tavsiye vermeni istemediğimin farkındasın değil mi?
Jen, you do know that I didn't ask you to coach or give Patrick any advice.
Kadın partner gibi davranman gerektiğinin farkındasın, değil mi?
You realize you're going to have to be the girl, right?
Sürekli olarak bize işini nasıl yaptığını anlatırsan sana daha fazla ihtiyacımızın kalmayacağının farkındasın, değil mi?
You do realize if you keep telling us how you do your job then we're not gonna need you anymore?
Federallerin bu işe bulaşmak isteyeceğinin farkındasın.
So you know the feds are gonna want in.
- Bunun Londra Filarmoni orkestrasının bu sene ABD'deki tek konseri olduğunun farkındasın, değil mi?
You do realize that this is the London Phil's only performance in The United States this year?
Bunun bir dürüstlük programı olduğunun farkındasın.
You do know that this is a programme of honesty.
B-B-um-um-umarım farkındasındır Engelram'ın partisi sezonun olayı ve, ucube olmak için son şansım.
- A-a-a... I-I-du-du-do hope you realize Engelram's party is "the" event of the season, and my last chance to get the freak on.
Umarım burada durup onu savunurken seni affetmeye niyeti olmadığının farkındasındır.
I hope you know as you stand here defending him, he has no intention of ever forgiving you.
Fikrinin her iki saniyede bir değiştiğinin farkındasın, değil mi?
Okay, you realize you've been changing your mind about this every two seconds.
Hapse girebilirdin, farkındasın, değil mi?
You get that you could have gone to jail, right?
Mayberry olduğunun farkındasın değil mi?
We'd better go.
Sana kızgınken de seni sevebileceğimin farkındasın, değil mi?
You know I can be pissed at you and still love you, right?
Bu korkutucu bir şey farkındasın, değil mi?
Do you understand this is creepy?
Yakalanırsan ne olacağının farkındasın değil mi?
You are aware what happens if you're caught?
İyileşmiş bir seri katille çıktığının farkındasın değil mi?
You do realize that you are dating a reformed serial killer, right?
12 yıl sonra üniversiteye gideceğinin farkındasın herhalde?
You do realize he's gonna be leaving for college in 12 years.
Buranın gerçek bir okul olmadığının farkındasın, değil mi hayatım? Elbette.
Okay, you do realize this isn't a real school, right, honey?
Eminim bu iş için elimizden geleni yapacağımızın farkındasınızdır.
I'm sure you know that we would do anything to make this work.
Bu gecenin annenin suçunun olmadığının farkındasın.
You know tonight wasn't your mom's fault.
Wilfred agresif bir köpek olduğunun benim kadar farkındasın.
Look, you know as well as I do that Wilfred's aggressive.
Ama mecbur kalabileceğimin farkındasın, değil mi?
But you know I might need to, right?
Siz de farkındasınız.
And you know that.
Farkındasın, değil mi?
You know that, right?
Belki de varlığımızı devam ettirebilmek için yeni bir alternatif enerji kaynağına ihtiyaç duyabileceğimizin farkındasın değil mi?
You do realize that an alternative energy source may be essential to our survival?
Şimdiye kadar da hep kurtardı. Farkındasın.
Always has, you know that.
Derinin üstünde iğne tutuyorum farkındasın değil mi?
You know I'm holding a needle above your pasty flesh.
Bu anlaşmada hiçbir sekreterlik işi olmayacağının farkındasın değil mi?
You do realize that this arrangement would involve no secretarial work?
Ona ne yaptığının farkındasın değil mi?
You know what you doing to him, don't you?
- Morton'un ne yaptığının farkındasınız değil mi?
You do understand what Morton just did, don't you? Well, yes.
Az önce Dedektif Stahl'ı tarif ettiğinin farkındasın, değil mi?
You are aware that you just described Detective Stahl, right?
Kaçtığımızın farkındasın, değil mi?
You realize we're on the run, right?
İkiniz de neyin ne olduğunun farkındasınız.
You both know the drill.
-... gizli bilgi olduğunun farkındasınız, değil mi? - Evet.
- and that it was a classified mission?
Bir silah taşıdığımın farkındasın, değil mi Max? Eşleşme var.
You're aware I carry a gun, right, Max?
Sen de farkındasın.
And you know it.
Tek kötü tarafı olanın sen olmadığının farkındasın, değil mi?
You realize you're not the only one with a bad side, right?
Bunların hepsinin senin sayende olduğunun farkındasın değil mi?
Hey, you realize that this is all happening because of you, right?
Anne bu gece neredeyse ölüyordum, farkındasın değil mi?
You do realize I almost died tonight, right?
Gerçek bir ilk randevudaki gibi yemek yiyor olmalıydık, farkındasın değil mi?
You do you realize we were supposed to be having lunch, like a real first date, right?
- Ne istediğinin farkındasın, değil mi?
You do know what you're asking, right?
Parmak işaretine bir açlık beslemişsin, farkındasın değil mi?
You've grown power-hungry with the pointy fingers, you know that, right?
Çuvaldızı kendine batırdığının farkındasın değil mi?
Well, you realize you've shot yourself in the foot, right?
- Sürekli başa dönüp duruyoruz, farkındasın değil mi?
You know we're going in circles here, right?
Bunun bir iktidar mücadelesi olduğunun farkındasın değil mi evlat?
You do realize that's a power play, son.
Uykudasın ama bunun farkındasın.
You're asleep, but you're aware.
Bu konunun seninle hiç ilgisi olmadığının farkındasın değil mi?
[*]