Fazla перевод на английский
196,082 параллельный перевод
Bunlardan çok fazla bir kerede geçiyor.
Too many of them going through at once.
Ona göre fazla çirkinsin.
You are too ugly for her.
30-40, en fazla 50 yıl olur.
It will be about 30 to 40 years or even 50 years.
Çok fazla iyilik yaparım.
I do a lot of favors.
Hepimizden daha fazla.
What did she tell you?
Bir kaplanla arkadaşlığı fazla abartmak?
Overestimate a tiger friendship?
Çılgınlık, değil mi? Fazla iyi olabilir.
I mean, that could be too much of a good thing.
İlk ve tek sevgilin olmak çok fazla baskı yaratıyor. Moy gibi harika bir diva için bile.
It's too much pressure being your first and your only... even for a glorious diva such as "moy."
Margaret'ın öldüğü gece Summer'ın nerelerde olduğuna dair daha fazla bilgi toplamak için Josh beni Jessup Aile Çiftliğine yolladı.
Josh sent me to the Jessup family farm to get more information about Summer's whereabouts the night Margaret died.
Ameliyat edilemez ve korkarım ki en fazla üç ayım var.
It's er... inoperable and I've got three months at best, I'm afraid.
Daha fazla zorla.
Then you go harder.
Sana daha fazla sormaya hakkım olmadığını biliyorum Jules.
I have no right to ask you to trust me anymore, but, Jules, I am.
- Daha fazla kaçmak istemiyorum artık.
- I don't wanna run anymore.
Daha fazla arkadaşı olmasını istediğini söylemiştin.
Well, you did say you wanted her to have more friends.
Öyle defolu bir şey alırsan her zaman fazla harcanmış zamanı riske atacaksın. O yüzden, bugün çok kötü değildi.
You take on a refurb like that, you're always going to be looking at some time overspend, so, yeah, we've not done too badly.
Daha fazla!
More!
- Ne? - Bizde iki saatten fazla uzaklıktalar.
What?
Usturlap enlemi belirlemek için güneşin pozisyonunu kullanır buna göre patlama alanından 30 kilometreden fazla uzaktayız.
The astrolabe uses the sun's position to measure latitude, so according to it, we are over 20 miles from the site of the explosion.
Şu kafamı karıştırıyor şu durumda olmamızdaki kabahatin benden daha fazla olmasına rağmen bana sessiz kalarak tepki gösteriyorsun.
I-I find it confusing that... you are giving me the silent treatment, when the truth is, you are more to blame for our current situation than I am.
Önünde sonunda çoğu insan için fazla gelebileceğimin farkındayım, fakat senin senin farklı olduğunu sanmıştım
I understand that eventually I can be too much for most humans, but I thought... I thought that... you were different.
En fazla birkaç mil ötede bir şey var.
Something just a few miles, tops.
- Çok fazla değişken var.
There are too many variables.
Bir daha söyleyin ama bu sefer çok fazla büyük laflar olmasın.
Say it all again, but not so many big words this time.
- Bunlardan çok fazla olmamalı.
Shouldn't be more than a few of those.
Aslında, bilirsin, birden fazla köpekbalığına "sürü" denir.
Actually, you know, a group of sharks is called a "frenzy."
Birden fazla köpekbalığına "sürü" denir.
A group of sharks is called a "frenzy."
Birden fazla köpekbalığının vurması, birinin şiddetinden üssel olarak daha kötü olacaktır yani sıkı tutun.
The impact of multiple sharks is gonna be exponentially worse than just one, so brace yourself.
Evet, ölmekten konu açılmışken daha fazla dayanamayız ; şamandıra devrilecek.
Yeah, well, speaking of dying, we can't hold on much longer ; this buoy's gonna tip.
Happy, köpekbalıkları saatte en fazla 60 kilometre yaparlar.
Uh, Happy, sharks top out at 35 miles per hour.
- Çok fazla faydam dokunmayacak.
I wouldn't be of much service.
Sanırım bu daha fazla iğnelemeydi.
I think that was more sarcasm.
- Muhbirlerinizi kurtarmak için haftalarınız yok... en fazla günleriniz var.
You don't have weeks to get your contacts out- - you have days, tops.
Natalya Abelev'in finale çıkmasına bir hamleden daha fazla kalmamış gibi görünüyor.
Natalya Abelev appears to be no more than one move away from a spot in the finals.
O hesaplayıcı makinenin çok fazla işi kalmış olamaz.
That cipher machine can't have much longer to go.
Ama korkarım onun gözündeki değerimin... olduğundan fena halde daha fazla olduğunu düşünüyorsun.
Uh, but I'm afraid you may have grossly... overestimated my importance to her.
Çok fazla değil.
It's-It's not that many.
Sanırım patronumla olan bir meselede biraz fazla saldırgan davrandım.
I guess I was a little aggressive about this thing with my boss.
- En fazla bir hafta içinde.
A week, at most.
Çok fazla şeye ihtiyaç duyuyorsun.
You kind of need a lot.
Hayatımda çok fazla şey var...
I just- - I have too much happening, and- -
Benim için fazla mı meşgulsün?
You're too busy for me.
Sorumluluğun çok fazla.
It's a lot of responsibility.
Anlaşılan Almanya'da bir hastanede çok fazla Nazi memuruyla yattığı için bulaşan zührevi hastalik yüzünden tedavi görüyormuş.
Turns out she was in a hospital in Germany... getting treatment for a venereal disease, which she got from sleeping with too many Nazi officers.
Fazla param yok.
I don't have much money.
Rufus, en fazla bir dakika, birazdan bütün ajanlar buraya doluşacak.
Rufus, minute tops, before this place is swarming with Homeland Security.
Hepinizi ilk tanıştığımız günden çok daha fazla seviyorum ve birbirimizi her an terk edebilme özgürlüğümüzün olduğu gerçeği... bunu daha da güçlü kılıyor.
I love you all far more deeply than the day we first met, and the fact that we all still have the free will to abandon each other at any given moment... makes it all the more compelling.
" Telefonumu getirmedim çünkü beraber daha fazla vakit geçirip sosyal medyadan uzaklaşacaktık ya!
I didn't bring my phone because I thought we're supposed to be more mindful of our time together and be off social media!
Bitik araba aküleriyle dolu bir alışveriş arabasının duygusal dengini alıp kaldırabileceğiniz daha fazla yer gerek.
More places where you can take the emotional equivalent of a shopping cart full of dead car batteries and pull it up.
"Daha fazla ürün bulunur."
"More merch available."
Birkaç saatten fazla sürmese gerek.
Shouldn't take more than a couple of hours.
Benim gibi daha fazla kişi gerek.
We need more of me.