Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ G ] / Gem

Gem перевод на английский

1,092 параллельный перевод
John Frederick Horner, seni Kontes Morcar'ın "mavi yakut" adıyla bilinen mücevherini çalmak suçundan tutukluyorum.
John Frederick Horner, I hereby arrest you on the charge of stealing the valuable gem known as the blue carbuncle, the property of the Countess of Morcar.
Gem deriden ve ağızlığı var.
The bridle is leather and has a bit. - A bit of what?
Gayretlerimiz yakında madene dönüşecek ve güneş ışığında parlayacak...
The gem of our efforts is soon to be mined and polished to glitter in the rays of the sun.
Bunu sen mi söyledin?
Did you impart this gem?
İşte bu kadar.
That if it is a gem.
Ama daima içten içe tekrar sahneye çıkabileceğim bir fırsat yakalamayı istedim.
But I've always secretly hoped that maybe some little gem would come along and tempt me back on the stage.
Bak, elindeki o kalın desteyle yapacak bir işin yoksa neden onu doğruca Gem'e götürüp gerçek barbutçulara kaptırmıyorsun?
Arm, if you really got no use for that fat roll there in your hand, why don't you take it on down to the Gem and let some real crapshooters take it away from you?
Yolun karşısındaki Gem Kulüp'te sahne arkası Pazar gecesi oyunu.
It's a Sunday night game backstage at the Gem Club across the street. - Yeah?
Baksana Sonny, Gem Kulüp'teki profesyonel oyunda hiç zar attın mı?
Say, Sonny, you ever shoot dice in the progame over at the Gem Club?
Gem'de gözlerinizi kızlardan uzak tutabilecek misiniz?
You think that you can keep your eyes off them girls at the Gem?
Gem Kulüb'ün garip bir yanı vardır.
There's only one thing about the Gem Club though.
Anladığım kadarıyla, dün gece Gem'deki oyunu kırdın.
I understand last night you took the Gem game and just broke it.
- Baksana, kaç takım aldın?
Say, how many suits you buy, Flash? I figure I'd better spend some of that money before them'arms'at the Gem Club get a chance to get it back. Four.
Gem Kulüb'e gidiyoruz.
Going to the Gem Club.
Ve ardından onu yanında Chicago'ya götürmeye ve Gem Kulüb'te ortağı yapmaya ikna eder.
So, she persuades him to take her on up to Chicago and go partners whit him in the Gem Club.
Gem Kulübü'ndeki oyuncuların bazıları kazandığın gece hile yaptığını düşünüyor.
Some of the'arms'at the Gem Club think that you cheated the night you broke the table at..
Gem Kulübe sahip olmakla aranda tek atış vardı.
My God, you were one roll away from owning the Gem Club.
Lorry, Gem Kulüp'ten payını almasına yardım etmek için bir yol bulduğunuzu söyledi.
Lorry tells me you found a way to help her get her fair share of the Gem Club.
Geçen hafta, kulübü 20 bin dolar borca teminat göstermeyi önerdi.
Last week he offered the Gem Club as collateral for loan of about twenty thousand dollars.
Gem Kulüp 20 bin dolar eder mi?
Is the Gem Club worth twenty thousand dollars?
Bu ufaklık Neal Jr, minik mücevherim Marti, ve buralarda bir yerde bebek oğlum Seth var.
This little guy's Neal Jr, my little gem, Marti, and somewhere around here is my little baby boy, Seth.
Bluestar parlatılmamış bir mücevher, Gordon.
Bluestar is an unpolished gem, Gordon.
Siz bir mücevhersiniz.
You are a gem.
Ama küçük bir paravan şirketleri var ve işte işin kaymağı bu.
But they have a small subsidiary that's a real gem.
Harika bir araba.
Got a gem here.
Söylenmeyin! Kara borsada galonu dokuz dolara kadar çıkıyor. - Şanslısınız.
yeah, the black market's just bustin'for a gem that gets a whole nine to the gallon.
O cevherle yaşarken başka ne istersin ki?
What's left to desire when you live with that gem?
Gem, çocuğu rahat bırak.
Leave the boy alone.
Henrik Van Braks,... satmak üzere çalınmış kıymetli taşlar aldığınızdan dolayı hakkınızda tutuklama emri var.
Henrik Van Braks, we have a warrant for your arrest, on the charge of receiving gem stones knowing to be stolen.
Kuzey Avrupa erkeği bu dünyanın mücevheridir, Yaratılışın en gösterişli örneğidir
The Nordic man... is the gem of this earth. He's the most glowing example... of the joy of creation.
Bana mücevher de.
You can call me a gem.
O ev bir mücevher.
It's a gem.
Bu vecize onun mu sanıyorsun?
You think he made that little gem up?
Dünyanın en güzel kızına sahipsin.
You didn't need to ruin everything. You've got a real gem there.
Gem, ahşap kısımlar... ahşap kısımlar, hamut, dizgin.
Bit, frame... Frame, collar, reins.
İnsanların fikirlerine gem vuramam!
I don't give a damn what people think!
Benedick'e gidip, duygularına gem vurmasını söylemeyi yeğlerim.
- No. Rather I will go to Benedick and counsel him to fight against his passion.
- Pırlanta gibi kızdır dostum.
- You got a real gem there, pal.
Her neyse, Peggy, Dr. Angela çok değerli bir kişi.
Anyway, Peggy, Dr. Angela is a gem.
Çiçeklenme solduğunda, reçine sertleşerek nadir ve güzel bir mücevhere dönüşür.
By the time the bloom fades, the resin has hardened into a beautiful gem.
- Kocası oldukça comertmiş.
Her husband sounds like a real gem.
Alia tam bir cevher.
Alia is a gem.
Herhangi bir taş ve mücevher mağazasında 7 dolar.
Seven dollars in any rock-and-gem shop.
Çok şeker.
- Oh, he is a gem!
Bu arada, Eli tam bir cevher.
Besides, Eli is a gem.
Gemı havaya uçacak!
The ship's going to blow up.
Çektiği ızdıraba gem vurup, son bir kez daha aradı büyük bir bonkörlükle yine görüşme teklif etti.
Agonized, he called again, offering her abundant financial compensation... just for a brief chat.
- Gem nedir?
What's the Gem?
Gem Kulübündeki bilekler, parayı geri alma fırsatı bulmadan biraz harcayayım dedim. - Hakkın var.
You got that right, brother.
Benimle oynaşmaya başlıyorsun.
Bluestar's an unpolished gem, Gordon, right out of the garbage.
- Harika biri.
She's a gem, don't you think?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]