Hemen mi перевод на английский
2,563 параллельный перевод
Hemen mi gidiyoruz yoksa üçten sonra mı?
- Do we run on "go" or just "three"?
Hemen mi?
So soon?
Hemen mi gidiyorsun?
You're just going to go?
Hemen mi gideceksin?
Are you leaving right away?
- Hemen mi? - Evet, hemen.
- Yes, now.
Hemen mi lazımdı?
Is it really necessary right now?
Hemen mi?
Now?
Hemen mi?
- Now? - Tonight.
Peki bunu hemen mi yapmalıyız?
We would have to do this right now?
Hemen mi?
Right now?
- Hemen mi?
- Already?
- Hemen mi?
Straightaway?
- Hemen mi?
- Now?
Hemen mi?
Already?
- Hadi yürüyün! - Hemen mi ya?
- Come on, come on, go!
Hemen mi?
Going already?
Hemen mi?
Right away?
Hemen mi kaydetmek istiyorsunuz?
You want to enroll her now?
Hemen öldürelim mi dedim ben de?
Did I say let's kill him immediately?
Söylemiştim, değil mi? Burada ölsen de hemen tekrar dirilirsin.
Didn't I say that in here, you'd be revived after you die.
Daha yeni tanıştık ve hemen gidip bir daire mi bakacağız?
We've just met and we're going to go and look at a flat?
Ders ingilizce hemen surat asıyosunuz öyle mi?
When it is an English class, you guys look saturnine huh?
Hyung, Mae Ri'mi hemen evlendirmelisin.
Hyung, you have to get our Mae-Ri married quickly.
Onun hemen ölmesini istiyorsun, öyle değil mi?
You want her to die soon, don't you?
Hong Jang Mi, hemen geri ver onu.
- Hey you! Jangmi! - You give it back right now!
Annem hemen öğrenmiş mi?
Mom already found out?
Bu bıçak tarafından bıçaklanırsam hemen ölür ve ortadan kaybolurum, değil mi?
You told me your dagger could kill me, didn't you?
Hemen bugün, hislerimi itiraf etmeli miyim? Mi Ho, bırak, bırak.
Mi Ho, let go, let go.
Onu hemen öldüreceğimi mi sandın?
You think I'd just kill him on the spot?
Yara izini görürseniz, hemen söyleyebilirsiniz değil mi?
If you see the scar, you'd be able to tell right away, right?
Yoksa cevabı hemen vermesini mi?
Or do you want her to just know?
Beni hemen arabaya bindirmeleri gerekiyordu, değil mi?
They should have just put me in the car, huh?
Ben de sana ölü bir akrabanı sorunca hemen sevişmeye mi başlayacağız?
I ask you about a dead relative and then we just totally make out?
Ayağa kalkıp arkasından hemen yatmak gibi kısa mesafeler mi?
What, I say, from standing up to lying down?
Hemen. - Annem öldü değil mi?
[Sobbing] What's happening, Mike?
Hemen gitmiyorsun, değil mi?
You are not leaving, are you?
- Hemen mi?
- Right now?
Biliyorsun... Çizgi filmlerde olduğu gibi. Yıkı güllesi binaya çarptığı zaman bina yıkılmadan hemen önce her zaman hareketsiz olduğu bir an vardır değil mi?
Well, you know how... how like in the cartoons, when the building gets hit with the wrecking ball, right before the building falls down, there's always like this moment where it's perfectly still,
Haifa caddesinde ışıkların hemen yanındaki benzin istasyonunu biliyorsun değil mi?
You know that gas station on Haifa Street by the lights?
O halde hemen o haritalara bakmam iyi olur, değil mi?
I'll have a wee look-See at those charts straight away then, shall I?
Yatağa geçelim mi hemen?
I'm so tired. - Let's just go to bed, okay?
- Hemen mi?
Already?
Hemen hemen bu işi halletmiş gibisin, değil mi?
You're almost getting good at this, huh?
Birisi hemen bu kızı tutuklamaları gerektiğini ve evi hak sahiplerine teslim etmeleri gerektiğini polislere söyleyebilir mi?
Can someone translate that they need to take her into custody now - and surrender the property.
Hemen şimdi mi?
Right now?
Hemen rolünü benimsedin mi?
What are you, in character right away?
Sonra bilgiyi hemen polise mi vereceğiz?
What happens after we and the police get the name?
"Hemen şimdi" deki gibi hemen şimdi mi?
"Right now" like, right now?
Yoksa, çağlayana yürüdükten sonra, "hemen şimdi" gibi mi?
Or "right now" like, after a hike to the waterfall now?
Tapınak kapatılmadan hemen önce, kızı almaya geldiklerinde... arkasından onun ismini haykırdı, tüm bunları onu sevmediği için mi yaptı?
When they came to take her away just before the temple is shut, he shouted her name loudly, did he call her name loudly without any love on her?
Sevmeyeceğimizi bildiği bir yere kendi getirdi bizi. Sonra da azıcık şikâyet ettik diye kötü olan biz mi olduk hemen?
She took us to a place she knew we wouldn't like, and then we complained for, like, a second and we're the bad guys?